“Sermaye, vampir gibi ancak canlı emeği emerek hayatta kalan ve ne kadar fazla canlı emek emerse o kadar uzun yaşayan ölü emektir.”

Önce taşları dizelim. Güncel ve hararetli bir kavga bu iş için geniş imkanlar tanıyor. Olay yeri Urfa. Türkiye kapitalizminin yoğun ve ucuz emek sömürüsüyle palazlanan sektörlerinden tekstil… Sermaye ve emek yaklaşık 20 gündür doğrudan karşı karşıya. Bir tarafta, mücadeleci sendikaya geçmek isterken işten atılan ve direnişe geçen Özak Tekstil işçileri var. Diğer tarafta, devlet teşviklerini de vakumlayarak tüm bölgeye ağını atmış Özak patronu. İşçilerin yanında Türkiye’nin dört bir yanında benzer sorunlarla boğuşan emekçilerin fiziki ve manevi desteği, dayanışması var. Karşılarında patron, kentin mülki amirleri, emniyet ve jandarma güçleri, müftü, savcı, konuyu bir milli güvenlik meselesine çevirmeye yeltenen patron yandaşı ‘ekonomi yazarları’, tekmil sermaye düzeni.

Bu dizilim, Türkiye’nin bugünkü sosyal tablosunun tam yetkili bir numunesidir. Urfa’da bir küçük Türkiye hücresi cereyan etmektedir. Özak patronu ve resmi-sivil hempalarıyla Özak işçileri, Türkiye’nin düzeni konusunda bir kostümlü temsil sergilemektedir. Sermaye, kendi despot iktidarını, ancak yanı başındaki bu destek güçleriyle ayakta tutabilir. Devletin teşvik ve ihalelerinden yararlanarak; azami kâr için işçi güvenliğini hiçe sayarak; sendikayı ya tamamen yok ederek ya da o işi kuzu gibi işbirlikçilerine havale ederek; İşçiyle karşı karşıya geldiğinde kolluk güçlerini, onların gaz ve cop gibi alet edevatını yardıma çağırarak hayatta kalabilir. Marx’ın dediği gibi, canlı emeği emerek hayatta kalan ölü emektir ve kanı emilenler kıpırdadığında, onların kollarını ayaklarını bağlaması için bu dostlarını göreve çağırır.

Özak patronu elbette bu konuda yalnız değil. O, ait olduğu sınıfın güdüleriyle hareket ediyor. Emekle kavgasının üstündeki ‘olağan dönemler sisi’ kalktığında vampir dişleri daha net görünüyor. Ama sivri dişlerini hayırseverlikle salon kibarlığıyla gizlemeye çalışan tüm patronlar aynı güdülere sahip.

Gazetemizde bugün, Economist dergisinin ilan ettiği “Türkiye’nin en zengin 100 ailesi” listesine emeğin gözünden baktık. Murat Uysal’ın haberi fazla söze yer bırakmayacak kadar net gösteriyor tabloyu. Özak patronunun, şu kriz anında açık saçık uygulamak zorunda kaldığı yöntemleri, ülkenin bütün büyük sermayedarlarının, istisnasız ve daima uygulayageldiğini ortaya çıkarıyor: Sendika düşmanlığı, grev yasaklamalar, devlet hazinesini hortumlama, güvencesiz ve kuralsız çalıştırma, işçinin terini çalan, canını hiçe sayan, kanını döken kâr hırsı, yalan, fesat…

Sermaye sınıfı. Zenginliğin ‘kişisel’ görünmesinden çok hoşlanmaz. Üretim araçları ve para sermayelerinin oluşturduğu devasa varlıkları, çalıştırdıkları insanlarla ortak mallarıymış gibi hikâye etmeyi severler. Ama işte, aralarındaki hiyerarşiyi de kuracak ve güncelleyecek şekilde bu tür listeler de sistem için kaçınılmazdır. Şimdi biz ‘en zengin 100 aile ve kişi’ye bakarken, Türkiye kapitalizminin bir esami listesini görüyoruz. Listeyi biraz eşeleyip ne ‘işler’ yaptıklarına bakınca, bir örüntü buluyoruz. Türlü yollarla beyazlatılmaya çalışılsa da önü sonu keskin vampir dişlerini görüyoruz.

“Eğer para” diyordu Marx, “bir yanağında doğuştan bir kan lekesiyle dünyaya geliyorsa, bu durumda sermaye tepeden tırnağa kana ve pisliğe bulanmış olarak gelir.”

En zenginler listesinin gerçek yüzünde bu kan ve pislik lekesini görüyoruz ve tarihe not düşüyoruz.

QOSHE - Vampirin beyaz dişleri - Hakkı Özdal
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Vampirin beyaz dişleri

31 25
15.12.2023

“Sermaye, vampir gibi ancak canlı emeği emerek hayatta kalan ve ne kadar fazla canlı emek emerse o kadar uzun yaşayan ölü emektir.”

Önce taşları dizelim. Güncel ve hararetli bir kavga bu iş için geniş imkanlar tanıyor. Olay yeri Urfa. Türkiye kapitalizminin yoğun ve ucuz emek sömürüsüyle palazlanan sektörlerinden tekstil… Sermaye ve emek yaklaşık 20 gündür doğrudan karşı karşıya. Bir tarafta, mücadeleci sendikaya geçmek isterken işten atılan ve direnişe geçen Özak Tekstil işçileri var. Diğer tarafta, devlet teşviklerini de vakumlayarak tüm bölgeye ağını atmış Özak patronu. İşçilerin yanında Türkiye’nin dört bir yanında benzer sorunlarla boğuşan emekçilerin fiziki ve manevi desteği, dayanışması var. Karşılarında patron, kentin mülki amirleri, emniyet ve jandarma güçleri, müftü, savcı, konuyu bir milli güvenlik meselesine çevirmeye yeltenen patron yandaşı ‘ekonomi yazarları’, tekmil sermaye düzeni.

Bu dizilim, Türkiye’nin bugünkü sosyal tablosunun tam yetkili bir numunesidir. Urfa’da bir küçük Türkiye hücresi cereyan etmektedir. Özak patronu ve resmi-sivil hempalarıyla Özak işçileri, Türkiye’nin düzeni konusunda bir kostümlü temsil sergilemektedir.........

© Evrensel


Get it on Google Play