Bir süredir Ankara ile Bağdat arasındaki temaslar hız kazandı. Elbette en dikkat çekici olanı önce Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın Bağdat-Erbil’i ziyaret etmesiydi. Bu ziyaretin ardından MİT Müsteşarı İbrahim Kalın ve son olarak da Savunma Bakanı Yaşar Güler bölgeye gitti.

Bu karşılıklı ziyaret trafiğini daha da ilginç kılan faktörlerden biri de Haşd-i Şaabi Lideri Falah El Fayyad’ın katılımı oldu. Türkiye yakın zamana kadar İran destekli silahlı grup olan Haşd-i Şaabi’yi de terörist olarak nitelendiriyordu.

Peki Ankara-Bağdat-Erbil hattındaki bu yoğun diplomasi trafiğinden hangi taraf ne bekliyor?

Ankara’dan başlayayım.

Ankara açısından en önemli mesele PKK. Bu çerçevede Bağdat’ın ve Erbil’in tam desteğini almak isteyen Ankara Bağdat ve Erbil’deki muhataplarını ikna etmeye çalışıyor. Elbette Ankara açısından en önemli muhatap Bağdat. Çünkü Bağdat PKK’yı terör örgütü olarak kabul etmiyor. Ayrıca bütçesi Bağdat tarafından sağlanan Haşd-i Şaabi’yi sahada PKK karşıtı operasyonlara dahil edebilmek Ankara açısından çok önemli.

Ankara’nın bir diğer hedefi ise yine PKK meselesinin uzantısı olarak gördüğü Süleymaniye yönetimini örgütten uzaklaştırmak. Bu çerçevede Erbil’i Süleymaniye yönetimine baskı yapması için sıkıştıran Ankara açısından Bağdat’ı ikna etmek zaman alabilir gibi görünüyor.

Çünkü Erbil’deki KDP yönetiminin aksine Süleymaniye’deki KYB yönetiminin İran ile ve buna bağlı olarak Bağdat’taki İran destekli siyasi çevreyle ilişkileri oldukça iyi. Gerçi Ankara bir süredir Süleymaniye’ye yönelik markajını daralttı ve Süleymaniye’ye uçuşları askıya aldı. Ayrıca geçtiğimiz aylarda yapılan Vilayet Meclisleri Seçimlerinde Kerkük’te KYB’nin önünü kesmeye çalışan Ankara Bağdat’ı ve Haşd-ı Şaabi’yi Süleymaniye-PKK ilişkisi çerçevesinde birlikte hareket etmeye ikna etmeye çalışıyor.

Bağdat açısından Ankara-Erbil hattındaki diplomasi trafiğinin gündeminde ‘kuru kanal’ adı verilen bir ticaret hattı projesi var.

Basra Körfezi’ni Necef’e, Necef’i Bağdat’a ve Bağdat’ı Türkiye üzerinden Avrupa’ya bağlaması öngörülen hat için tahmin edilen bütçe 17 milyar dolar civarında.

Bağdat’tan yapılan açıklamalara bakılırsa Bağdat, hat konusunda oldukça heyecanlı ve şimdiden hattın Irak toprakları içindeki kısmını finanse etmek üzere körfez ülkeleri ile temaslara başlamış. Yine Bağdat merkezli haberlerde körfez ülkelerinin bu hatla yakından ilgilendiği vurgulanıyor.

Eğer bu hat hayata geçirilebilirse Basra Körfezi’ne kıyısı olan ülkelerin Türkiye ve Avrupa ile ticaretinde taa Kızıldeniz’i ve Süveyş kanalını dolaşması gereken rota hem kısalacak hem de maliyeti düşecek.

Tam da bu noktada PKK meselesi Bağdat açısından da önem kazanmaya başlıyor çünkü Irak ekonomisini canlandıracağına kesin gözüyle bakılan proje için gerekli en önemli şart güvenlik. Türkiye sınırının bir kısmında PKK’nın yapılanmış olması hattın güvenliğine tehdit unsurlar arasında sayılıyor.

Bağdat açısından bir diğer önemli mesele elbette su konusu. Fırat ve Dicle Nehirlerinden serbest bırakılan su miktarı on yıllardır Türkiye-Irak ve Suriye arasında karşılıklı suçlamalara varan meseleler arasında yer aldı. Bu çerçevede Bağdat Türkiye’den daha fazla su vermesini istiyor ki, yine basında yer alan haberlere bakılırsa Türkiye de bu konuda müzakerelere açık bir tavır sergiliyor.

Erbil’in ise bir süredir Bağdat ile başı belada. Son olarak Bağdat’ta bir federal mahkeme IKBY’nin gelirlerini Bağdat’a göndermesi yönünde karar aldı. Kararın uygulanıp uygulanmayacağı belirsiz ancak her halukarda Erbil bu gelişmeyi Bağdat’ın baskısı olarak değerlendiriyor. Keza Erbil’in İran ile ilişkilerinin iyi olmadığı ve Bağdat siyasetindeki İran nüfuzu göz önüne alındığında bu baskının devam etmesi beklenebilir.

Erbil hem Ankara hem de Bağdat ile yakın durarak hem Türkiye-Irak arasındaki süreçlerin bir parçası olarak kalarak projelerde yer almak istiyor hem de Bağdat’ın baskısını Türkiye ile dengelemek…

Haşd-i Şaabi açısından Türkiye ile ilişkiler her şeyden önce meşruiyetinin daha geniş çevrelerce kabullenilmesi anlamına geliyor. Bağdat’taki İran eksenli siyasetten bağımsız hareket etmeyen Haşd-i Şaabi’nin nasıl hareket edeceği de yine Bağdat siyaset koridorlarında alınacak kararlara, belirlenecek politikalara bağlı.

Velhasıl Ankara-Erbil ve Bağdat arasındaki diplomasi trafiğini yakından izlemek gerekiyor.

QOSHE - Ankara-Bağdat-Erbil üçgeni! - Hediye Levent
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Ankara-Bağdat-Erbil üçgeni!

33 1
07.03.2024

Bir süredir Ankara ile Bağdat arasındaki temaslar hız kazandı. Elbette en dikkat çekici olanı önce Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın Bağdat-Erbil’i ziyaret etmesiydi. Bu ziyaretin ardından MİT Müsteşarı İbrahim Kalın ve son olarak da Savunma Bakanı Yaşar Güler bölgeye gitti.

Bu karşılıklı ziyaret trafiğini daha da ilginç kılan faktörlerden biri de Haşd-i Şaabi Lideri Falah El Fayyad’ın katılımı oldu. Türkiye yakın zamana kadar İran destekli silahlı grup olan Haşd-i Şaabi’yi de terörist olarak nitelendiriyordu.

Peki Ankara-Bağdat-Erbil hattındaki bu yoğun diplomasi trafiğinden hangi taraf ne bekliyor?

Ankara’dan başlayayım.

Ankara açısından en önemli mesele PKK. Bu çerçevede Bağdat’ın ve Erbil’in tam desteğini almak isteyen Ankara Bağdat ve Erbil’deki muhataplarını ikna etmeye çalışıyor. Elbette Ankara açısından en önemli muhatap Bağdat. Çünkü Bağdat PKK’yı terör örgütü olarak kabul etmiyor. Ayrıca bütçesi Bağdat tarafından sağlanan Haşd-i Şaabi’yi sahada PKK karşıtı operasyonlara dahil edebilmek Ankara açısından çok önemli.

Ankara’nın bir diğer hedefi ise yine PKK meselesinin uzantısı olarak gördüğü Süleymaniye yönetimini örgütten uzaklaştırmak. Bu çerçevede Erbil’i Süleymaniye yönetimine baskı yapması için sıkıştıran Ankara açısından Bağdat’ı ikna etmek zaman alabilir gibi görünüyor.

Çünkü Erbil’deki KDP yönetiminin aksine Süleymaniye’deki KYB yönetiminin İran ile ve buna bağlı olarak Bağdat’taki........

© Evrensel


Get it on Google Play