Arap Ayaklanması döneminde Türkiye’nin Müslüman Kardeşler hareketini destekleyen politikaları sebebiyle muhtemelen en çok Türkiye-Mısır ilişkileri zarar gördü. Bölgede ayaklanma sonrası dönemde zorunlu bir istikrar ve bunu sağlayacak zorunlu barış şartları kendini dayatmaya başladı. Bölge ülkeleri barıştı, yeni bir diplomasi dili kendini göstermeye başlarken yeni ticari ve askeri hatlar ortaya çıkmaya başladı. Özellikle Doğu Akdeniz’deki enerji yataklarına dair forumlardan dışlanan Türkiye ile bölge ülkeleri arasındaki makas da açıldıkça açıldı.

Velhasıl gün geldi devran döndü, bu politikaların acı meyveleri, hariciyenin ve tabii ki memleketin de önüne düşmeye başladı. Türkiye nihayet kendini dayatmaya başlayan yeni şartları kabul etti, ‘Masaya dahil değilsem masayı yıkarım’, ‘Oyun kuramazsam oyunu bozarım’ anlayışını terk etmeye karar verdi. Bu dönüşümün ardından Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan ve nihayet Mısır ile yakınlaşma niyetlerine dair işaretler verildi.

Mısır ile yıllar sonra karşılıklı elçiler atandı, dışişleri bakanları düzeyinde ziyaretler yapıldı ve hatta Mısır Devlet Başkanı Abdulfettah Sisi’nin Türkiye’ye gelmesi konuşulur oldu ama Sisi Türkiye’ye gelmek yerine aynı günlere denk gelen Moskova’daki Afrika zirvesine katılmayı tercih etti. Bu gelişmelerin zirve noktası elbette Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Mısır ziyareti oldu.

Yıllar sonra gerçekleşen bu ziyaretin gündemi yoğun, ajandası kabarık. Gazze’deki durumdan Libya ve Sudan’daki gelişmelere, Türkiye-Mısır ekonomik ilişkilerinden yeni fırsatların değerlendirilmesine konuşulması gereken konu çok.

Öncelikle şunu belirtmek gerekiyor ki, iki ülke ilişkilerindeki bu yeni dönem henüz başlamadı. Yani normalleşme süreci henüz tamamlanmadı. Bu nedenle, Erdoğan’ın ziyaretini normalleşme sürecine ivme kazandıracak bir hamle olarak yorumlamak gerek.

Henüz normalleşme süreci tamamlanmadan, iki ülke arasındaki Libya ve Doğu Akdeniz gibi meselelerde asgari düzeyde de olsa uzlaşma sağlanmadan yani buzlar henüz yeni çözülüyorken çok büyük beklentilere girmemeli.

Hele de Erdoğan’ın ziyaretini heyecanla yorumlayıp bölgede Türkiye-Mısır ekseni oluşuyor şeklinde yorumlayanların söylediklerine kocaman bir soru işareti düşmeli.

Peki Erdoğan’ın ziyareti Türkiye’ye ne kazandırır, Türkiye-Mısır yakınlaşması ne getirir?

Bu soruya iki ülke açısından bakarak yanıt vermek iyi olur.

Türkiye açısından Mısır ile yeni dönemden beklentilerin başında askeri iş birliğinin geliştirilmesi var. Bu çerçevede geçtiğimiz günlerde Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın Mısır’a insansız silahlı hava araçları satılacağı yönündeki açıklaması önemli. Ancak ABD’den askeri yardım alan, Rusya ve Çin ile de güvenlik iş birlikleri yürüten Mısır’ın Türkiye’den SİHA aldığı için güvenlik konusunda eksen değiştirmesi hele de bu ilişkiyi hemen partnerlik seviyesine taşıması pek olası değil. Kaldı ki iki ülke arasında normalleşme süreci başladığından beri Türkiye tarafından 3 kez ortak tatbikat yapmak için davet edilen Mısır bu teklifleri reddetti. Elbette bunun arkasında Mısır’ın Sisi döneminde Yunanistan ve Güney Kıbrıs ile kurduğu güvenlik iş birlikleri ve zaman zaman yapılan ortak tatbikatlar var.

Çünkü, Türkiye’nin Mısır’a diplomasi kapılarını kapattığı dönemde Doğu Akdeniz’deki enerji meselesi çerçevesinde Yunanistan’a ve Güney Kıbrıs’a yaklaşan Mısır bu ilişkisini güvenlik boyutunda da perçinledi.

Türkiye’nin bir diğer beklentisi elbette iki ülke arasındaki ticaret hacminin artırılması. Verilere göre ticaret hacmi 2023 yılında 5 milyar 875 milyar dolar seviyesinde ki, Mısır’ın Türkiye’ye ihracatı 2022 yılına göre yüzde 28 artmış gibi görünüyor.

Türkiye ve Mısır arasında bölgede tarihsel bir rekabetin hep olageldiğini ve normalleşme sürecinin bundan bağımsız gelişmeyeceğini akılda tutmakta fayda var.

Peki Mısır Türkiye’den ne umuyor?

Arap Ayaklanması döneminin ekonomik, siyasi, diplomatik ve güvenlik boyutları ile en fazla sarstığı ülkelerden biri olan Mısır Sisi döneminde dış politikasını uyum ve çeşitlilik üzerine bina etmeye çalışıyor. Bu çerçevede hem ABD hem Rusya, hem Avrupa hem de Çin ile yakınlaşmayı hedefleyen politikalar geliştirmeye çalışan Mısır için Türkiye ile ilişkilerin kopuk olması etki sahasını daraltan sorunlardan biri olarak görülüyor. Özellikle, Doğu Akdeniz’deki gelişmelerin Türkiye’den bağımsız olarak çözülemeyeceği görüşünün hakim olduğu Mısır hariciyesi Türkiye’nin şerhleri nedeniyle düğümlenen sorunların çözüleceğini umuyor.

Ancak Körfez basınına bakılırsa bu konuda Mısır’ın mevcut duruma gerçekçi yaklaştığı söylenebilir. Mesela Türkiye ile Mısır arasındaki en önemli sorunlardan biri Mısır’ın komşusu Libya’daki durum. Türkiye her ne kadar bölge politikalarını yumuşatmaya başlamış olsa da henüz Libya’daki pozisyonunu değiştirmedi.

Keza Türkiye, Mısır için ekonomik ilişkiler açısından önemli bir ülke. Öyle ki, iki ülke arasındaki diplomatik ilişkilerin kesik olduğu dönemde bile Mısır, Mısır’daki Türk yatırımcılara yönelik tavrını değiştirmedi, Türkiye’ye ihracatını kesmeden sürdürdü. Şimdi Mısır tarafı Türkiye’den yeni yatırımcıların farklı iş kollarında yatırımlarla Kahire’ye gitmesini umuyor.

Kısacası Erdoğan’ın Mısır ziyareti elbette çok önemli ancak kısa sürede büyük gelişmeler beklememek gerek çünkü henüz yıllardır durduğu yerde karmaşıklaşarak büyüyen dosyaların raftan indirilme zamanı.

Libya gibi, Doğu Akdeniz gibi, Sudan gibi, Türkiye’nin Mısır’ın yanı başındaki Afrika’da artan askeri hareketliliği gibi konularda bakalım kim kimi ikna edecek?

QOSHE - Türkiye-Mısır ilişkilerinde bahar havası! - Hediye Levent
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Türkiye-Mısır ilişkilerinde bahar havası!

21 1
15.02.2024

Arap Ayaklanması döneminde Türkiye’nin Müslüman Kardeşler hareketini destekleyen politikaları sebebiyle muhtemelen en çok Türkiye-Mısır ilişkileri zarar gördü. Bölgede ayaklanma sonrası dönemde zorunlu bir istikrar ve bunu sağlayacak zorunlu barış şartları kendini dayatmaya başladı. Bölge ülkeleri barıştı, yeni bir diplomasi dili kendini göstermeye başlarken yeni ticari ve askeri hatlar ortaya çıkmaya başladı. Özellikle Doğu Akdeniz’deki enerji yataklarına dair forumlardan dışlanan Türkiye ile bölge ülkeleri arasındaki makas da açıldıkça açıldı.

Velhasıl gün geldi devran döndü, bu politikaların acı meyveleri, hariciyenin ve tabii ki memleketin de önüne düşmeye başladı. Türkiye nihayet kendini dayatmaya başlayan yeni şartları kabul etti, ‘Masaya dahil değilsem masayı yıkarım’, ‘Oyun kuramazsam oyunu bozarım’ anlayışını terk etmeye karar verdi. Bu dönüşümün ardından Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan ve nihayet Mısır ile yakınlaşma niyetlerine dair işaretler verildi.

Mısır ile yıllar sonra karşılıklı elçiler atandı, dışişleri bakanları düzeyinde ziyaretler yapıldı ve hatta Mısır Devlet Başkanı Abdulfettah Sisi’nin Türkiye’ye gelmesi konuşulur oldu ama Sisi Türkiye’ye gelmek yerine aynı günlere denk gelen Moskova’daki Afrika zirvesine katılmayı tercih etti. Bu gelişmelerin zirve noktası elbette Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Mısır ziyareti oldu.

Yıllar sonra gerçekleşen bu ziyaretin gündemi yoğun, ajandası kabarık. Gazze’deki durumdan Libya ve Sudan’daki gelişmelere, Türkiye-Mısır ekonomik ilişkilerinden yeni fırsatların değerlendirilmesine konuşulması gereken konu çok.

Öncelikle şunu belirtmek gerekiyor ki, iki ülke ilişkilerindeki bu yeni dönem henüz başlamadı. Yani normalleşme süreci henüz tamamlanmadı. Bu nedenle, Erdoğan’ın ziyaretini normalleşme sürecine ivme kazandıracak bir hamle olarak yorumlamak gerek.

Henüz........

© Evrensel


Get it on Google Play