Yerel seçime sadece 22 gün kaldı. Bu yüzden de her sorun her gün daha çok seçime bağlanarak tartışılıyor.

Yerel seçim 81 ilde, yüzlerce ilçede, binlerce mahalle ve köyde yapılacak ama bütün tartışmaların merkezinde İstanbul var.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, 28 Mayıs seçiminin sonuçları henüz resmen açıklanmadan evinin önünde toplanan kalabalığa yaptığı konuşmada İstanbul ve Ankara’yı geri almaktan söz edip, yerel seçim hedefini ilan etmesiyle açıkça görüldü ki Erdoğan 2019 yerel seçiminde resmi başkent Ankara’yı, en başta da gönüllerindeki başkenti (en büyük rant merkezi) İstanbul’u kaybetmiş olmayı hazmedememiştir.

Geçen süre içinde de Erdoğan, İstanbul ve Ankara’yı geri almayı düşmandan geri almak gibi tarif etmeye devam etti. Ama seçim süreci ilerledikçe Ankara Erdoğan’ın gündeminde bir adım geriye çekildi. Erdoğan’ın elindeki tüm imkanları İstanbul’u almak için yığdığı ve yığmaya devam edeceği, Ankara’yı CHP’den kurtarmayı ise, küçük (büyük) ortağı Bahçeli’ye bıraktığı anlaşılmaktadır. Tabii burada Erdoğan Ankara’da Mansur Yavaş karşısında adayları Turgut Altınok’un kazanma şansının olmadığını da teslim etmiş olmaktadır.

Erdoğan, 28 Mayıs seçiminin akşam saatlerinden itibaren İstanbul’u almayı öylesine öne çıkardı ki, yerel seçimi kazanmayı İstanbul’u kazanmaya indirgedi. Bu yüzden de İstanbul’u alırsa seçimi kazanmış sayacak! Ama eğer İstanbul’u alamazsa, başka kentlerde başarılı olsa bile seçimi kaybetmiş olarak görülecek. Muhtemelen kendisi de böyle yorumlayacak. Ama bunu herhalde kamuoyuna “Ben yenildim” diye ilan etmeyecek. Tersine çeşitli bahanelerle kendisi dışında herkesi suçlayarak durumu kurtarmaya çalışacak!

Ancak Erdoğan, seçim kampanyasını ilan etmesinden beri İstanbul’da boy göstermedi. Diğer illerde mitingler yapıyor. İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu karşısında bocalayan Murat Kurum’a destek amaçlı uzaktan salvo atışları yapmakla yetiniyor.

Ne var ki Erdoğan çok arayarak bulduğu Murat Kurum’u, “İstanbul’un Muradı” olarak takdim etse de Kurum’un, 2019’da İmamoğlu’na iki kez yenilmiş olan (yenilen aslında Erdoğan’dı) Binali Yıldırım’ı aşan bir performans göstermemesi bir yana İstanbul ve onun başlıca sorunları yanı sıra kentin ilçeleri ve semtleri konusunda genel bilgilere bile sahip olmadığı da görülüyor. Bu yüzden de bu 16 milyonluk (11 milyon seçmen var) mega kentin başına getirilmek istenen Kurum, her gün bir pot kırıyor. Koskoca Beykoz’u Avrupa yakasında sanıyor. Metro hatlarının nereden nereye gittiği konusunda bile alaya alınacak iddialar öne sürüyor. Kendisini protesto edenleri destekçi sanarak “Allah razı olsun” diyerek teşekkür ediyor!..

Art arda gaflarıyla Kurum, ABD Başkanı Biden’in gölgesiyle selamlaşmasına varan hallerini anımsatıyor!

Erdoğan, bakanlarını İstanbul’a göndererek Kurum’a destek vermeye çalışıyor ama bunun Kurum’un yarattığı boşluğu dolduramadığı görülüyor. Önümüzdeki günlerde Erdoğan’ın da İstanbul’a gelerek ilçelerde mitingler yapıp çeşitli sermaye çevreleriyle, tarikat ve cemaatleri harekete geçirecek girişimler yaparak sahneye çıkması bekleniyor. Bu yakın destek Kurum’a seçimi kazandırabilir mi denirse, bu da zor görünüyor. Nitekim bu yakın destek, Binali Yııdırım’a İstanbul’u kazandıramamıştı. Dahası bu sefer kasada seçim rüşveti olarak kullanılacak kadar bile para kalmadığı gibi, artan geçim sıkıntısının geniş emekçi yığınların boğazını iyice sıkmış olmasının AKP’nin oy deposu olan emekçi kesimlerin Erdoğan’ın “Biraz daha sabredin” çağrılarına kulaklarını tıkama ihtimali de hayli yüksek.

Bu yüzden de İmamoğlu’nun Kurum karşısında seçimi kazanma ihtimalinin giderek güçlendiği görülüyor.

Cumhur İttifakı, 31 Mart yerel seçimine Yeniden Refah Partisi (YRP) dışındaki ittifak partileriyle birlikte girecek. YRP, pek çok kentte AKP ve Cumhur İttifakına kaybettirebilecek bir parti olduğu için de ittifaktan önemsiz bir kayıp sayılmaz.

Muhalefet cenahına gelince, CHP’nin başını çektiği Millet İttifakı 14-28 Mayıs seçimi sonrasında dağılmış durumda.

Emek ve Özgürlük İttifakı ise, bileşenlerinin çeşitli vesilelerle ittifakın önemi ve sürdürülmesine dair açıklamalar yapmalarına karşın yerel seçime dair inisiyatif alarak bir ittifak tutumu açıklamış değil.

Çeşitli sol siyasi çevreler ise, bazı yerellerde çok sınırlı ortak girişimler yapsalar da genel olarak ortak bir tutum alabilmiş değiller.

Tersine yerel seçime giderken CHP “Türkiye ittifakı” (İstanbul’da İstanbul ittifakı), DEM Parti “kent uzlaşısı” çağrılarını öne çıkarmış bulunuyorlar. Yani partiler olarak bir araya gelemedikleri için vatandaşlardan üyesi, taraftarı oldukları partilerin ne dediğine bakmadan, tek adam rejiminin kazanmaması için “Stratejik oy kullanmalarını” istiyorlar.

Muhalefet ittifaklarının böyle dağılmasının nedeni elbette ki;

- 14-28 Mayıs seçimlerinde Cumhur İttifakı karşısında muhalefet partilerinin ağır yenilgisi,

- Muhalefetin tek adam rejimi karşısındaki ittifaklarını itibarsızlaştırma ve etkisizleştirmede, Akşener ve İyi Partiyi de “koçbaşı” olarak kullanarak muhalefetin ittifaklarını ötekileştirme konusunda önemli ölçüde başarı sağlamış olmasıdır.

Elbette ki muhalefetin böylesi dağınık olduğu koşullarda seçime giderken;

- Yurttaşların seçimlerde “stratejik oy” kullanmaları olumludur ve tek adam rejiminin amaçlarına varmasını kısmen de olsa engelleyici olabilecektir.

- Hele de İstanbul ve Ankara başta olmak üzere AKP’nin elindeki bazı kentlerde Cumhur İttifakını yenilgiye uğratılabilirse muhalefete nefes aldıracağı gibi tek adam rejiminin meşruiyetinin tartışmaya açılması için önemli siyasi sonuçlara da yol açabilecektir.

Ki bunun bir anlamı da sınıf partisinin ve demokrasi güçlerinin yığınları tek adam rejimi karşısında gerçek bir muhalefet çizgisinde örgütlemeleri için geniş bir alan açılmasıdır.

Ancak demokrasi ve özgürlükleri savunan güçlerin gerçek bir muhalefet oluşturma konusunda gerekli adımları atamaması halinde tek adam rejimi, örneğin İyi Partiyi de yanına çekerek Anayasa ve yasaları istediği gibi değiştirerek, yargı ve idare başta olmak üzere devletin olanaklarını da kullanarak muhalefeti ezme konusunda planlarını hayata geçirmede çok zorlanmayacaktır.

Bu yüzden seçim sonrasında, seçimin sonucu ne olursa olsun tek adam rejimine karşı güçlerin “ortak mücadele” sorununu çözmeleri en önemli sorun olacaktır, olmak durumundadır.

QOSHE - İktidar ‘İstanbul’u alma’, muhalefet yurttaşın ‘stratejik oy’ kullanması peşinde! - İhsan Çaralan
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

İktidar ‘İstanbul’u alma’, muhalefet yurttaşın ‘stratejik oy’ kullanması peşinde!

37 10
09.03.2024

Yerel seçime sadece 22 gün kaldı. Bu yüzden de her sorun her gün daha çok seçime bağlanarak tartışılıyor.

Yerel seçim 81 ilde, yüzlerce ilçede, binlerce mahalle ve köyde yapılacak ama bütün tartışmaların merkezinde İstanbul var.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, 28 Mayıs seçiminin sonuçları henüz resmen açıklanmadan evinin önünde toplanan kalabalığa yaptığı konuşmada İstanbul ve Ankara’yı geri almaktan söz edip, yerel seçim hedefini ilan etmesiyle açıkça görüldü ki Erdoğan 2019 yerel seçiminde resmi başkent Ankara’yı, en başta da gönüllerindeki başkenti (en büyük rant merkezi) İstanbul’u kaybetmiş olmayı hazmedememiştir.

Geçen süre içinde de Erdoğan, İstanbul ve Ankara’yı geri almayı düşmandan geri almak gibi tarif etmeye devam etti. Ama seçim süreci ilerledikçe Ankara Erdoğan’ın gündeminde bir adım geriye çekildi. Erdoğan’ın elindeki tüm imkanları İstanbul’u almak için yığdığı ve yığmaya devam edeceği, Ankara’yı CHP’den kurtarmayı ise, küçük (büyük) ortağı Bahçeli’ye bıraktığı anlaşılmaktadır. Tabii burada Erdoğan Ankara’da Mansur Yavaş karşısında adayları Turgut Altınok’un kazanma şansının olmadığını da teslim etmiş olmaktadır.

Erdoğan, 28 Mayıs seçiminin akşam saatlerinden itibaren İstanbul’u almayı öylesine öne çıkardı ki, yerel seçimi kazanmayı İstanbul’u kazanmaya indirgedi. Bu yüzden de İstanbul’u alırsa seçimi kazanmış sayacak! Ama eğer İstanbul’u alamazsa, başka kentlerde başarılı olsa bile seçimi kaybetmiş olarak görülecek. Muhtemelen kendisi de böyle yorumlayacak. Ama bunu herhalde kamuoyuna “Ben yenildim” diye ilan etmeyecek. Tersine çeşitli bahanelerle kendisi dışında herkesi suçlayarak durumu kurtarmaya çalışacak!

Ancak Erdoğan, seçim kampanyasını ilan etmesinden beri İstanbul’da boy göstermedi. Diğer illerde mitingler yapıyor. İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu karşısında bocalayan Murat Kurum’a destek amaçlı uzaktan salvo atışları yapmakla yetiniyor.

Ne var ki Erdoğan çok arayarak bulduğu Murat Kurum’u, “İstanbul’un Muradı” olarak takdim etse de Kurum’un, 2019’da İmamoğlu’na iki kez yenilmiş olan (yenilen aslında Erdoğan’dı) Binali Yıldırım’ı........

© Evrensel


Get it on Google Play