Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan başlayarak tek adam yönetimin her makamdan sözcüleri ve yandaş medya koro halinde, güftesi Erdoğan’a ait olan “İşçimizi, enflasyona ezdirmedik” şarkısı söyleseler de bu artık işçileri kandırmaya yetmiyor.

Sermaye siyaset erbabı medyası işçilerin yaşadığı hayat pahalılığının yarısını bile karşılamayan ücret ve maaş zamlarını TÜİK enflasyonunu ölçüt olarak gösterip bunun 3-5 puan üstündeki zamları “görülmemiş zamlar” olarak propaganda ediyorlar. Ama artık işçiler bu yalanı yemiyor! Tersine bu “görülmemiş zamlar”ın bir iki ay bile geçmeden yağmur gibi yağan zamlar, artırılan vergiler, harçlar, cezalar tarafından geri alınıyor. Kurulan tezgah, “İktidar kaşıkla verdiğini kepçeyle geri alıyor” ifadesi bir teşbih olmanın ötesinde yaşanan gerçeğin tam ifadesi olarak işliyor!

Burada önemli olan artık işçilerin, emekçilerin sermaye ve iktidarına artık inanmıyor olmasıdır. Ki; bundan da önemlisi bu “inanmama”nın bir eyleme dönüşmenin işaretlerinin vermeye başlamış olmasıdır.

Son aylarda barınma, gıda, eğitim, ulaşım başta olmak üzere bütün başlıca ihtiyaç mallarında fiyatların görülmemiş bir hızla artması TİS’lerde hazırlanan tekliflerin daha TİS imzalanmadan “eskimiş” olması, geçen yılın başında imzalanan kamu işçilerini kapsayan TİS’in “Anlamını yitirmesi” ve “ek zam” taleplerinin gündeme getirilmesi göstermektedir ki işçiler durumu değiştirmek için “İşin başa düştüğünü” fark etmeye başlamışlardır.

Şöyle ki;

Yukarda özetlemeye çalıştığımız tablo, aradan geçen 30 yıldan fazla zaman ve o gün ve bugünün özgün koşullarının hayli farklı olduğu dikkate alınsa bile şunu söyleyebiliriz ki AKP’nin 22 yıllık iktidarının sonunda sendikal harekette oluşan bu tablo, “Kış ortasında havada bahar (Bahar Eylemleri) kokusu var”, “Bu kış bir ‘İşçi Baharı’na da bağlanacak” demeyi hak etmektedir.

Bugün oluşmaya başlayan koşullar ister istemez akla;

İşçi sınıfını tarihine “Bahar Eylemleri” dönemi olarak geçen bu iki yıl (1989-1991), Türkiye’de işçi sınıfı ile sermaye ve hükümetinin karşı karşıya gelerek işçilerin bir yanıyla sendika bürokrasisine geri adım attırdığı ve mücadeleci sendikacıların mevzilerinin güçlendiği bir dönem olmuştu!

Ankara’dan gazetemize kamu işçilerinin talepleri ve tepkilerini değerlendirdiği mektupta, “Kamu işçileri ne yapmalı?” sorusunu sorarak şunları yazıyor: “Harb-İş Sendikasının ve üyelerinin kararlı tutumu ve eylemi tüm kamu işçileri için örnek teşkil etmeye başlamıştır…Şimdi ayrışmanın değil birleşmenin vaktidir. Harb-İş Sendikasının almış olduğu eylem takviminin iş kolu fark etmeksizin uygulanması için sendikalarımızı eylem kararı almaya zorlamalıyız. İş durdurma, iş bırakma, kent meydanlarında kitlesel basın açıklamaları ve Ankara’da tüm sendikaların bir arada kitlesel miting yapmaktan başka çaremiz yoktur…Biz kamu işçileri, şimdi tam zamanı olan genel grev genel direniş çağrısını haykırmalıyız!”

Elbette ki Harb-İş’in aldığı kararlar sadece Harb-İş üyeleri için değil diğer sektörlerdeki işçilere de bir çağrıyı içiriyor olması bakımından önemlidir. Ama şu da bir gerçek ki böyle geniş yığınları ilgilendiren bir mücadeleden söz ediyorsak; yemekhanede çatal kaşık protestolarından mitinglere, iş yavaşlatmalardan genel grevlere hiçbir eylemi küçümsemeden ya da dışlamadan geniş yığınların mücadeleye çekilmesinin örgütlenmesidir. Bu konuda “Bahar Eylemleri” ve “1998 ve 2015 Metal direnişleri” son derece öğretici dersler sunmuştur. Özellikle de Bahar Eylemleri, bıyık kesmeden meydanları dolduran mitinglere, iş yavaşlatmalardan genel greve kadar sınıfı birleştiren bir eylem çeşitliği sunmuştur.

Şimdi tam da bu eylem çeşitliğini önemini fark ederek, sınıf partisinden ileri işçilere, mücadeleci sendikacılardan merkezi ve yerel emek güçlerine düşen sorumluluk ve inisiyatif alan bir tutumla mücadeleyi örgütlemek için seferber olma zamanıdır!

(*) Harb-İş’in eylem programı; 8 Ocak’ta şube yöneticileri Ankara’ya yürüyecek. 15 Ocak’ta iş yerini geç terk etme, 17 ocakta yemek yememe eylemi yapılacak. 18 Ocak’ta kent meydanlarında yapılacak açıklamalardan sonra 24 Ocak’ta ‘Büyük Ankara Mitingi’ düzenlenecek” biçiminde gerçekleştirilecek.

QOSHE - İş yerleri kaynıyor; mevsim kış ama havada ‘işçi baharı’ kokusu var! - İhsan Çaralan
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

İş yerleri kaynıyor; mevsim kış ama havada ‘işçi baharı’ kokusu var!

22 2
07.01.2024

Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan başlayarak tek adam yönetimin her makamdan sözcüleri ve yandaş medya koro halinde, güftesi Erdoğan’a ait olan “İşçimizi, enflasyona ezdirmedik” şarkısı söyleseler de bu artık işçileri kandırmaya yetmiyor.

Sermaye siyaset erbabı medyası işçilerin yaşadığı hayat pahalılığının yarısını bile karşılamayan ücret ve maaş zamlarını TÜİK enflasyonunu ölçüt olarak gösterip bunun 3-5 puan üstündeki zamları “görülmemiş zamlar” olarak propaganda ediyorlar. Ama artık işçiler bu yalanı yemiyor! Tersine bu “görülmemiş zamlar”ın bir iki ay bile geçmeden yağmur gibi yağan zamlar, artırılan vergiler, harçlar, cezalar tarafından geri alınıyor. Kurulan tezgah, “İktidar kaşıkla verdiğini kepçeyle geri alıyor” ifadesi bir teşbih olmanın ötesinde yaşanan gerçeğin tam ifadesi olarak işliyor!

Burada önemli olan artık işçilerin, emekçilerin sermaye ve iktidarına artık inanmıyor olmasıdır. Ki; bundan da önemlisi bu “inanmama”nın bir eyleme dönüşmenin işaretlerinin vermeye başlamış olmasıdır.

Son aylarda barınma, gıda, eğitim, ulaşım başta olmak üzere bütün başlıca ihtiyaç mallarında fiyatların görülmemiş bir hızla artması TİS’lerde hazırlanan tekliflerin daha TİS imzalanmadan “eskimiş” olması, geçen yılın başında imzalanan kamu işçilerini kapsayan TİS’in “Anlamını yitirmesi” ve “ek zam” taleplerinin gündeme getirilmesi göstermektedir ki işçiler........

© Evrensel


Get it on Google Play