Seçime sadece 1 hafta kaldı. Düzen partilerinin “Yalandan kim ölmüş” argo deyimini ilke edinmiş liderleri ve sözcüleri ile adayları, halkın kafasını karıştıracağını düşündükleri akıllarına gelen her “parlak fikri” seçim süreci ilerledikçe vaat haline getirmede sınır tanımıyorlar. Bu konuda AKP’nin İstanbul BB Başkan Adayı Murat Kurum, İmamoğlu’nun vaatlerini, hatta zaten yıllardır yürürlükteki uygulamaları kendi seçim vaadi olarak hemen ilan etme konusunda tüm adaylar arasında açık ara öne çıkıyor. Nitekim perşembe günü Adalar’a yaptığı seçim “gezisinde” Kurum, “Beni seçerseniz 65 yaş ve üstü vatandaşlarımız vapurlarla İstanbul’a para ödemeden gidip gelecekler” diyerek adalıları şaşırttı! Çünkü 65 yaş ve üstü adalılar da bütün İstanbullu 65 yaş ve üstü vatandaşlar gibi adalara da vapurlarla parasız gidip geliyorlardı!

Kurum, İstanbul’u tanımamaktan ve İBB’nin faaliyetlerini de bilmemekten gelen gaflarını sürdürürken, AKP ve Kurum’u destekleyenler için Erdoğan’ın İstanbul’a gelip seçim kampanyasının başına geçmesini bekleyenler hayal kırıklığına uğramış görünüyorlar. Erdoğan’ın İstanbul’a gelip kampanyanın başına geçip geçmeyeceği kesin olmasa da Erdoğan’ın bütün bakanlarını (17 bakan) İstanbul‘a gelerek Kurum’a destek vermeleri için görevlendirildiği kesin görünüyor.

Erdoğan, sadece seçim kampanyasında sıkıntı yaşamıyor. Ekonomide işler de Erdoğan ve ekonomi kadrosunun beklediklerinden hızlı bir biçimde daha kötüye gidiyor. Bunun en açık kanıtı, perşembe günü toplanan Merkez Bankası (MB) politika faizini 500 baz puan yükseltti. Oysa iktidar yanlısı iktisatçılar olduğu gibi “muhalif” iktisatçılar da seçime bu kadar yaklaşmışken Erdoğan’ın faizi artırmasını beklemiyorlardı. Ama MB politika faizini 500 baz puan yükseltti.

Bu beklemedikleri müjdeyi yerli yabancı büyük sermaye çevreleri ile liberal iktisatçı takımı da alkışlarla karşıladı!

MB’nin faiz kararını Goldman Sachs, HSCB, Deutsche Bank gibi uluslararası sermaye merkezleri de övgüyle karşıladılar. Elbette ki Erdoğan’ın onayı olmadan MB’nin politika faizini yükselten bir karar aldığı söz konusu olamayacağı dikkate alındığında Erdoğan’ın MB’nin piyasaya dolar satılarak dövizdeki yükselişi önleyemeyeceğine ikna edildiği anlaşılmaktadır. Ki bu, seçimden sonra devreye sokulacak “sıkı” önlemlerin başında gelecek olan faizi yükseltmenin 10 gün sonraya bile ertelenemeyecek kadar sıkıştığı anlamına gelmektedir.

İktidarın “zehirli reçetesi”nin bir maddesi olan faizin yükseltilmesi gibi Erdoğan’ın kendisinden en düşük emekli aylığının “en düşük memur maaşı”, hiç olmazsa “asgari ücret” seviyesine çıkarılmasını bekleyen emeklilere bankaların zaten verdiği promosyonları sanki kendisinin emeklilere sağladığı bir ek gelirmiş gibi göstererek “müjde” olarak ilan etmesi iktidarın ekonomiye dair atıp tutmalarının ne kadar temelsiz olduğunu göstermektedir.

Her şeyden önce geçim sıkıntısı “ucuz et”, “ucuz ekmek”, “hayrına soğan-patates”…dağıtılan yerlerdeki ucu sonu görülmeyen kuyruklarda yansıyor. İhtiyaçlarını biraz daha ucuza almak için emekliler, ev kadınları, çocukların, saatlerce kuyruklarda beklemesi dönemin bir fotoğrafı haline gelmiş bulunuyor.

Geçim sıkıntısı artık ev kadınları, emekliler, asgari ücretliler başta olmak üzere emekçiler; sokaklarda, çarşı pazarda kedilerine tutulan mikrofonlara, kameralar önünde tepkilerini şikayetin ötesine geçerek iktidarın sinirlerini bozacak biçimde haykırarak dile getiriyorlar. Bu yüzden de iktidarın adayları ve sözcüleri tabiri caizse sokağa çıkmaktan korkar haldeler.

Ancak, pek çok güvenlik kontrolünden geçirilerek alana alınanlarla yapılan mitingler bile Erdoğan’ı emekçilerin tepkisinden korumaya yetmiyor. Örneğin Erdoğan’ın Konya mitingine katılmak isteyen çıraklık ve staj dönemlerinde sigorta primi ödemelerine karşın bu dönemdeki çalışmalarının emekliliğe sayılmamasını protesto eden emekçiler Cumhurbaşkanından “Çıraklara müjde” vermesini istediler. Erdoğan bu tepkiye, “Çıraklara müjde olmaz, kalfalar ve ustalara olur” diyerek saptırırken, çok sayıda protestocu işçi de gözaltına alındı! İktidarın depremleri fırsat bilerek tekrar gündeme getirdiği kentsel dönüşüm uygulamalarının önceki mağdurları da özellikle eski bakan, yeni İBB Adayı Murat Kurum'un peşini bırakmıyorlar.

Ama iktidara tepkilerin ağırlık merkezini önceki seçimlerde AKP’nin en önemli destekçisi olan emekliler oluşturuyor. Emekli maaşlarına “seyyanen zam” ve “En düşük emekli maaşının en düşük memur maaşı düzeyine getirilmesi”ni isteyen emekliler iktidardan umutlarını kesmiş bulunuyorlar. Bu tepki son haftalarda emekli sendikalarının yurt sathında alanlara çıkması ve CHP başta olmak üzere muhalefet partilerinin mitinglerine emeklilerin yoğun katılımıyla kendisini gösteriyor.

İktidar propagandası ve liberal çevreler, “Erdoğan son anda şapkadan tavşan çıkarıp emeklilere müjde verebilir” propagandasını sürdürse de seçim günü yaklaştıkça onların da sesi kısılmaktadır!

Yakında bir yerel seçim olduğu için geçim sıkıntısının tahammülleri aşan bir seviyeye çıkmış olmasının yakın hedefi iktidara oy verememek, biçiminde şekillenecektir. Sermaye muhalefeti bundan yararlanarak, emekçilerin taleplerine destek vereceklerini söyleyerek 16 milyon emekçinin tepkisini yedeklemeye çalışmaktadır. CHP Genel Başkanı Özgür Özel seçimden sonra da sokakta, alanlarda, her yerde emeklilerle birlikte mücadele edeceklerini söylemektedir. Ama bu partilerin öteki seçim vaatleri gibi emekçilere verdikleri vaatlerin seçimden sonra ne ölçüde hatırlayacaklarını yakında göreceğiz.

Vaat üstadı düzen partilerinin vaatlerinin ne ölçüde arkasına duracakları tartışmalıdır. Ama tartışılmayacak olan emeklilerin mücadelesini işçi sınıfı ve öteki emekçi kesimlerin insanca çalışma ve yaşama mücadelesi” ve bizzat emekçi yığınların talepleri arkasında birleşip taleplerin elde edilmesi için mücadeleye atılmasıyla olabileceği tartışmasızdır.

Çünkü son aylalarda daha acıtıcı hale gelen geçim sıkıntısı sadece emeklilerin ve mutlak açlık sınırında yaşayan en yoksulların değil aynı zamanda işçi sınıfı ve emeği ile geçinen tüm emekçilerin sorunudur. Seçimden sonra devreye sokulacak “zehirli reçete”, “acı reçete”, “sıkı para politikası” gibi adlar sermaye programıyla tüm emekçilerin geçim koşullarının en aşağıya çekilmesi amaçlandığı dikkate alındığında önümüzdeki dönem tüm emekçilerin mücadelesinin birleştirilmesini daha da acilleştirip zorunlu hale getirecektir

Bu yüzden de sadece bugün yaşamlarını sürdürmekte en çok zorlanan emekliler işçi sınıfı ve her kesimden emekçinin ortak mücadelesi olmadan uluslararası ve yerli büyük sermayenin programı olarak hayata geçirilmesi amaçlanan saldırının püskürtülmesi olanaklı olmayacaktır.

Bu yüzden de sınıf partisi başta olmak üzere tüm emek güçleri bu büyük sermaye saldırısına karşı tüm emek güçlerini ortak talepleri etrafında harekete geçiren bir mücadeleyi örgütlemeyi bütün diğer görevlerinin önüne koymak durumundadırlar.

QOSHE - Seçime 1 hafta kala AKP ve Erdoğan emekçilerle karşı karşıya! - İhsan Çaralan
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Seçime 1 hafta kala AKP ve Erdoğan emekçilerle karşı karşıya!

19 21
24.03.2024

Seçime sadece 1 hafta kaldı. Düzen partilerinin “Yalandan kim ölmüş” argo deyimini ilke edinmiş liderleri ve sözcüleri ile adayları, halkın kafasını karıştıracağını düşündükleri akıllarına gelen her “parlak fikri” seçim süreci ilerledikçe vaat haline getirmede sınır tanımıyorlar. Bu konuda AKP’nin İstanbul BB Başkan Adayı Murat Kurum, İmamoğlu’nun vaatlerini, hatta zaten yıllardır yürürlükteki uygulamaları kendi seçim vaadi olarak hemen ilan etme konusunda tüm adaylar arasında açık ara öne çıkıyor. Nitekim perşembe günü Adalar’a yaptığı seçim “gezisinde” Kurum, “Beni seçerseniz 65 yaş ve üstü vatandaşlarımız vapurlarla İstanbul’a para ödemeden gidip gelecekler” diyerek adalıları şaşırttı! Çünkü 65 yaş ve üstü adalılar da bütün İstanbullu 65 yaş ve üstü vatandaşlar gibi adalara da vapurlarla parasız gidip geliyorlardı!

Kurum, İstanbul’u tanımamaktan ve İBB’nin faaliyetlerini de bilmemekten gelen gaflarını sürdürürken, AKP ve Kurum’u destekleyenler için Erdoğan’ın İstanbul’a gelip seçim kampanyasının başına geçmesini bekleyenler hayal kırıklığına uğramış görünüyorlar. Erdoğan’ın İstanbul’a gelip kampanyanın başına geçip geçmeyeceği kesin olmasa da Erdoğan’ın bütün bakanlarını (17 bakan) İstanbul‘a gelerek Kurum’a destek vermeleri için görevlendirildiği kesin görünüyor.

Erdoğan, sadece seçim kampanyasında sıkıntı yaşamıyor. Ekonomide işler de Erdoğan ve ekonomi kadrosunun beklediklerinden hızlı bir biçimde daha kötüye gidiyor. Bunun en açık kanıtı, perşembe günü toplanan Merkez Bankası (MB) politika faizini 500 baz puan yükseltti. Oysa iktidar yanlısı iktisatçılar olduğu gibi “muhalif” iktisatçılar da seçime bu kadar yaklaşmışken Erdoğan’ın faizi artırmasını beklemiyorlardı. Ama MB politika faizini 500 baz puan yükseltti.

Bu beklemedikleri müjdeyi yerli yabancı büyük sermaye çevreleri ile liberal iktisatçı takımı da alkışlarla karşıladı!

MB’nin faiz kararını Goldman Sachs, HSCB, Deutsche Bank gibi uluslararası sermaye merkezleri de övgüyle karşıladılar. Elbette ki Erdoğan’ın onayı olmadan MB’nin politika faizini yükselten bir karar aldığı söz konusu olamayacağı dikkate alındığında Erdoğan’ın MB’nin piyasaya dolar satılarak dövizdeki yükselişi önleyemeyeceğine ikna edildiği anlaşılmaktadır. Ki bu, seçimden sonra devreye sokulacak “sıkı”........

© Evrensel


Get it on Google Play