Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Suudi Arabistan ve Körfez ülkelerinden beklediğini bulamayacağını gördüğünden beri Batılı finans merkezlerinin eşiğini aşındırıyor.

Nitekim son günlerde de Şimşek, Uluslararası Para Fonu (IMF)-Dünya Bankası (DB) bahar toplantıları için bulunduğu Washington’da Uluslararası Finans Enstitüsünün düzenlediği Küresel Görünüm Forumuna katıldı ve forumda sorulara yanıt verdi.

Gün boyu süren forumda Türkiye ekonomisiyle ilgili bir oturumda soruları yanıtlayan Şimşek, 3 yıllık bir ekonomik programı uygulamaya soktuklarını bu programla fiyat istikrarını sağlamayı, mali durumu iyileştirmeyi ve cari açık gibi sorunlara başa çıkmayı hedeflediklerini öne sürdükten sonra “Kilit zorluğun yüksek enflasyon olduğu”na dikkat çekti ve ekledi: “Şimdi yerel halkı, enflasyonun düşeceği konusunda ikna etmek gerekiyor!”

Türkiye’nin halklarını “yerel halk” diyerek küçümseyen, hatta aşağılayan Şimşek’in, konuştuğu saatlerde Tarım ve Orman Bakanlığına bağlı bir kuruluş olan Et ve Süt Kurumu (ESK) beyaz ve kırmızı et ile et ve süt ürünlerine yüzde 25 zam yaptığını açıkladı!

Böylece Şimşek’in “yerel halkı” bu iktidarın enflasyonu düşüreceğine nasıl ikna edeceği sıcağı sıcağına bir kez daha ortaya çıkmış oldu. Çünkü ete, süte, et ve süt ürünlerine yüzde 25 zam yapılınca her gün ESK önünde kuyruğa giren yüzlerce kişinin önemli bir bölümü daha artık et ve süt talep edemeyeceği için gönüllü olarak ikna olmasalar da “Mecburiyetten ikna olarak” artık et ve süt ürünleri almaktan vazgeçeceklerdir. Böylece Erdoğan ve Şimşek’e göre böylece talep düştüğü için et fiyatları da düşmek zorunda kalacaktır!

İktidarın enflasyonu düşürmek için ana tutumu bu. Nitekim Çalışma Bakanı Vedat Işıkhan, Şimşek’in Dünya Bankasının ve IMF’nin yetkililerine enflasyonla mücadele programını beğendirmeye çalıştığı saatlerde bir kez daha asgari ücrete temmuzda ara zam yapılmayacağını, emekli maşlarına ise sadece TÜİK enflasyonu endeksli zam yapılacağını açıklayarak “yerel halkı”, yoksulların ücret ve maaşlarına zam yapmayarak enflasyonla mücadele edeceklerini inandırmaya çalıştı.

Böylece tek adam rejimi Erdoğan’ın “Nas var sana bana ne demek düşer” diyerek “faiz sebep, enflasyon netice”dir diye slogan yaptığı ve yoksullardan alıp en zenginlerin servetine servet kattıktan sonra şimdi de “Ücretlerin ve maaşların yüksek olması sebep, enflasyon neticedir” safsatasına sarılıp yoksullardan alıp en zenginlere servet aktarmaya devam etmeyi sürdürmeyi amaçlamaktadır.

Ki bu yolla, yoksulların sofrasına açıkça el uzatarak onları kuru ekmeğe bile muhtaç hale getirmenin enflasyona karşı mücadele olduğuna “Yerel halkı gönüllü olarak ikna etmek” olanaklı değildir.

Nitekim neoliberalizmin aklını karıştırmadığı iktisatçılar, ücret ve maaşların enflasyonun yüksekliği arasında Şimşek ve alkışçılarının tersine bir ilişki kuruyor; “Enflasyon sebep, ücret ve maaşların yüksekliği neticedir” diyorlar. Nitekim sektördeki gelişmeleri izleyen ekonomistler ete gelen fahiş zamlar talebi düşürmesine karşın et fiyatlarının yükselmeye devam etmesine dikkat çekiyorlar!

Erdoğan 31 Mart seçiminde “yerel halk”tan yediği tokadın partisinde ve kabinesinde yol açtığı tahribatı tamirle uğraşırken, seçimden sonraki 20 gün içinde muhalefete günü gününe polemiklere girişemedi. Meydanı boş bulan Bahçeli bundan yararlanarak Cumhur İttifakı ve Erdoğan’ın yerine sadece muhalefete değil AKP ve tek adam yönetimine de ayar veren açıklamalarla Erdoğan’a aşırı övgüler eşliğinde başrole soyundu.

Erdoğan’ın boşluğunu her renkten Erdoğan sevicileri onun; “Parlamenter sisteme dönüş hazırlıkları yaptığı”ndan “Kürt sorununun çözümü sürecine dönüş”e, “Yrgıya müdahaleden vazgeçme”den, “Özgürlüklerin genişletilmesi”ne,…beklentilerini geçekte bu doğrultuda hazırlıklar yapılıyor ambalajıyla piyasaya sürdüler, sürüyorlar.

Oysa bunlar ne tek adamın ne de tek adam rejiminin fıtratında olmayan şeylerdir. Erdoğan da 14-28 Mayıs 2023 seçimlerini ve 31 Mart yerel seçiminin, artık tek adam rejiminden geri dönüşün mümkün olmayacağının kanıtı olduğunu her vesileyle söylüyor.

Kaldı ki Erdoğan, yerel seçimde, kampanyasını başlatırken Hatay’a gidip, seçimi kazanmak için nasıl bir taktik izleyeceğini oradan, “Bize oy veremezseniz hizmet gelmez” diyerek başatmışsa, yerel seçim sonrasında nasıl bir yönetim amaçladığını da Hatay üstünden verdi.

Hatay’da üç binden fazla “Ölüye oy kullandırıldığı”, dolasıyla seçimin yenilenmesi için CHP’nin YSK’ye yaptığı başvurunun görüşülmesinden iki saat önce Erdoğan çarşamba günü yapılan AKP Meclis Gurubu toplantısında yaptığı konuşmada; “Ana muhalefet partisinin Hatay'ın iradesini gasbetme girişimleri son dakikaya kadar devam etmiştir. YSK'nin baskı altına alınması dahil her yol denenmiş, ölülere oy kullandırıldığı gibi akla ziyan pek çok yalan söylenmiştir. YSK, bu hezeyanlara karşı son noktayı koymuştur” diyerek, daha YSK karar almadan 2 saat önce YSK’nin alacağı kararı açıklamıştır.

Böylece Erdoğan yerel seçimden sonra nasıl bir hukuk-adalet sisteminin yürürlükte olacağını da açıkça göstermiştir.

Kısacası yerel seçimde büyük bir hezimete uğrarken AKP’nin 2’inci parti olmasıyla “topal ördek” durumuna düşen tek adam yönetimi;

1 Mayıs alanları Erdoğan-Şimşek’in enflasyonla mücadele programına işçi sınıfı ve emekçilerin “ikna” olmayacağının, ülkede demokrasi, bölgede barış mücadelesinde “ısrarlı” olunacağını gösteren bir 1 Mayıs’ı örgütlemek emek ve demokrasi güçlerinin 31 Mart seçiminin arkasından tek adam rejimine karşı ilk yanıtı olacaktır.

Yanıtın gerektiği güçte olması için herkesin elinden gelenin fazlasını yapması gerekmektedir.

QOSHE - Tek adam rejiminin fıtratında 'gönüllü ikna', özgürlük, adalet ve barış yoktur! - İhsan Çaralan
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Tek adam rejiminin fıtratında 'gönüllü ikna', özgürlük, adalet ve barış yoktur!

30 11
21.04.2024

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Suudi Arabistan ve Körfez ülkelerinden beklediğini bulamayacağını gördüğünden beri Batılı finans merkezlerinin eşiğini aşındırıyor.

Nitekim son günlerde de Şimşek, Uluslararası Para Fonu (IMF)-Dünya Bankası (DB) bahar toplantıları için bulunduğu Washington’da Uluslararası Finans Enstitüsünün düzenlediği Küresel Görünüm Forumuna katıldı ve forumda sorulara yanıt verdi.

Gün boyu süren forumda Türkiye ekonomisiyle ilgili bir oturumda soruları yanıtlayan Şimşek, 3 yıllık bir ekonomik programı uygulamaya soktuklarını bu programla fiyat istikrarını sağlamayı, mali durumu iyileştirmeyi ve cari açık gibi sorunlara başa çıkmayı hedeflediklerini öne sürdükten sonra “Kilit zorluğun yüksek enflasyon olduğu”na dikkat çekti ve ekledi: “Şimdi yerel halkı, enflasyonun düşeceği konusunda ikna etmek gerekiyor!”

Türkiye’nin halklarını “yerel halk” diyerek küçümseyen, hatta aşağılayan Şimşek’in, konuştuğu saatlerde Tarım ve Orman Bakanlığına bağlı bir kuruluş olan Et ve Süt Kurumu (ESK) beyaz ve kırmızı et ile et ve süt ürünlerine yüzde 25 zam yaptığını açıkladı!

Böylece Şimşek’in “yerel halkı” bu iktidarın enflasyonu düşüreceğine nasıl ikna edeceği sıcağı sıcağına bir kez daha ortaya çıkmış oldu. Çünkü ete, süte, et ve süt ürünlerine yüzde 25 zam yapılınca her gün ESK önünde kuyruğa giren yüzlerce kişinin önemli bir bölümü daha artık et ve süt talep edemeyeceği için gönüllü olarak ikna olmasalar da “Mecburiyetten ikna olarak” artık et ve süt ürünleri almaktan vazgeçeceklerdir. Böylece Erdoğan ve Şimşek’e göre böylece talep düştüğü için et fiyatları da düşmek zorunda kalacaktır!

İktidarın enflasyonu düşürmek için ana tutumu bu. Nitekim Çalışma Bakanı Vedat Işıkhan, Şimşek’in Dünya Bankasının ve IMF’nin yetkililerine enflasyonla mücadele programını beğendirmeye çalıştığı saatlerde bir kez daha asgari ücrete temmuzda ara........

© Evrensel


Get it on Google Play