Yerel seçime sadece 12 gün kaldı. Erdoğan henüz, gidişata müdahale etmek için İstanbul’a gelmiş değil. Ama, “Erdoğan’ın İstanbul’a gelip ilçelerde, semtlerde mitinglerle Kurum’a destek vermeye başlaması Murat Kurum’un lehine mi olur aleyhine mi” sorusu, Erdoğan’ı “Seçimi kazanma ustası” olarak propaganda eden çevrelerce bile daha fazla tartışılıyor. Ve giderek bu çevrelerde, “Erdoğan İstanbul’a gelirse bu Murat Kurum’un aleyhine olur” diyenler daha yüksek sesle konuşuyor.

Erdoğan ise, bu tartışmaları hiç duymuyormuş gibi, o il senin bu il benim diye seçim mitingleri yapıyor. O illerdeki adayları bir yana iterek adeta, “Bu ilde de asıl aday benim” dercesine vaatlerde bunuyor. Ama İstanbul, Ankara ve İzmir’i de aklından çıkaramadığı anlaşılıyor. Nitekim geçtiğimiz cumartesi günü Erzurum’da yaptığı mitingden sonra Erzurumlu AKP’lilere, İstanbul, Ankara ve İzmir’deki yakınlarına telefon edip AKP’li adaylara oy vermelerini söylemelerini istedi!

Ancak seçim günü yaklaştıkça Erdoğan’ın İstanbul BB Adayı Murat Kurum ile Ankara BB Adayı Turgut Altınok’u “çok aradığı” anlaşılıyor. Murat Kurum, Şehircilik ve Çevre Bakanlığındaki marifetlerinin yanı sıra her gün yeni gaflarıyla gündeme gelmeye devam ediyor. Kampanyanın ortasında promptera dönmesi bile gaflardan kurtulmasına yetmemiş görünüyor. Altınok’un servetini “Dudak uçuklatma” deyimi de anlatmaya yetmiyor. Altınok, 6 bin dönüm arazisi ile bazı Avrupa ülkelerinden bile büyük toprağa sahip. Ayrıca belki yüzlerce daire, dükkan, benzinlik… gibi taşınmazların da sahibi. Ancak bu kadar taşınmaza sahip Altınok’un örneğin hiç otomobili yok. Eşini takısı (altını) da, bankada beş kuruşu da yok! Ki bu kadar büyük serveti “Mülk Allah’ın ben emanetçiyim” demekle açıklıyor.

Tabii bu saatten sonra yiyen bulunursa!

Secim süreci son düzlüğe doğru ilerlerken AKP ve Cumhur İttifakı, provokatif girişimlerini de artırıyor.

Akit gazetesi tarafından servis edilen, bir ofiste 7 kişinin para sayma makineleriyle para saydığını gösteren bir video, CHP kurultayında Özgür Özel-Ekrem İmamoğlu ekibinin delegeleri satın almak için İBB’den kullandıkları para olduğu iddiasıyla sosyal medya ve yandaş medyada hemen dolaşıma sokuldu. Videodaki görüntülerin 2019’da CHP İstanbul il binasının satın alınması sırasında yapılan ön ödemeye dair görüntüler olduğu, videonun 2019’da çekildiği, ofisin CHP’nin değil satın alınan binanın sahibinin avukatının ofisi olduğu, bina sahibinin de videoda görüldüğü ortaya çıkmış olmasına karışın AKP propagandası bu açıkça kara propaganda malzemesi olan videoyu dolaşıma sokmakta tereddüt etmedi. Erdoğan’dan başlayarak AKP sözcüleri, medyadaki en tanımış yazarların köşelerinden bu videonun CHP kurultayında dağıtılmak üzere İBB tarafından CHP’ye gönderilen paraların sayıldığı video olduğu propagandasını sürdürdüler. Tıpkı 14 Mayıs seçiminde kandil görüntüleriyle CHP’nin seçim görüntüleri monte edilerek sahte bir video üretilip bunu kara propagandalarına malzeme yapmaları gibi!DEM Parti Ankara Büyükşehir Eş Belediye Başkan Adayı Öztürk Türkdoğan imzalı “Mansur Yavaş’ı destekleyeceğiz” diyen afişler basılması gibi işleri 14 Mayıs seçiminde yapmışlardı.“Arızalı otobüs” videosu çekip bunu “Bakın İBB otobüsleri bile çalıştıramıyor” propagandasının görüntüsü olarak kullanmak istediler ki, bunu 14 Mayıs seçimlerinde de denemeye kalkmış ancak suçüstü yakalanmışlardı!Bir kadının eline Kur’an verilerek, Ekrem İmamoğlu’nun metro açılış törenine gönderilmesi ve kadının İmamoğlu’nun konuşması sırasında Kur’an’ı havaya kaldırıp “Sizi yakacak” diye haykırarak mitingi provoke etmeye kalkışması gibi sahte videolar ve provokatif girişimlerden imtina edilmemesi açıkça gösteriyor ki, Cumhur İttifakı seçimi kazanmak için her yolu mübah görmektedir.

14-28 Mayıs seçimleri ve bu son yerel seçimde açıkça görüldü ki Erdoğan ve Cumhur İttifakı seçimi götürmek için hile hurdaymış, sahte videolar yapmakmış, yalan söylemekmiş, hak-hukuk, yasa, Anayasa tanımamakmış, devletin olanaklarını kendi çıkarı doğrultusunda kullanmakta sınır tanımamakmış… gibi hiçbir fedakarlıktan çekinmiyor!

Bunlar elbette yeni ve son bir iki seçimden beri karşılaştığımız hile hurda yöntemleri değil. Tersine şunu söyleyebiliriz ki 7 Haziran 2015 seçiminden sonra yapılan bütün seçimler böyleydi. 1 Kasım 2015 seçimi, halkın terörize edilerek iktidar lehine oy kullanmaya zorlandığı bir seçim olarak tarihe geçerken, sonraki seçim ve referandumlarda YSK’nin daha oy kullanılırken mühürsüz oyların da geçerli sayılacağını ilan edip iki buçuk milyon geçersiz oyu geçerli yaptığı, sonraki seçimin “Atı alan Üsküdar’ı geçti” denilerek oldubittiye getirildiği seçimler olmuştur. 2019 yerel seçiminde İBB Başkanlığı için kullanılan oyların geçersiz sayılması nedeniyle İstanbul seçiminin yenilenmesi,14-28 Mayıs seçimlerinde Anayasa’ya açıkça aykırı olarak Erdoğan’ın üçüncü kez aday yapılması, sahte videolar kullanılması, Cumhurbaşkanının yanı sıra 15 bakanın, valilerin, kaymakamların, garnizon komutanlarının, emniyet müdürlerinin de seçim kampanyasına katılarak Erdoğan ve Cumhur İttifakını destekleyen etkinliklere katılmaları, camilerin, okulların, hastanelerin, devlet dairelerinin seçim mekanı olarak kullanılması sıradanlaştırılmıştır.

Bu yüzden de “7 Haziran 2015 seçimi yasalara, teamüllere az çok uygun olarak yapılan son seçim olmuştur” demek yanlış olmaz.

Ne var ki, yukarıda dört başlık altında ifade edilen dezenformasyon ve provokatif girişimler başarısız olsa da bundan sonra yeni girişimlerin yapılmayacağının hiçbir güvencesi yoktur.

Bu yüzden de seçimin son düzlüğüne girilen şu günlerde demokrasi güçleri;

• Tek adam rejiminin provokasyonlarına karşı uyanık olma,
• Dezenformasyon girişimlerine karşı halk yığınları içinde gerçekleri açıklamaya devam etme,
• Seçim ve sandık güvenliğin sağlanmasında diğer muhalefet partileriyle iş birliği yapılmasında üstüne düşeni yapmakta geri durmama,
• İstanbul ve Ankara’da tek adam rejimini kaybettirmek için “Stratejik oy kullanma”,
• Sermaye partilerinin parlak sloganlar arkasına saklanmış yalan vaatler ve rantçı belediyecilik anlayışına, popülist-pragmatist anlayışlara karşı “halkçı, emekten yana yerel yönetimler” anlayışının tartışmaya açılarak yığınlar içinde yayılması ve emekten yana adaylara oy verme çağrılarının ısrarla sürdürülmesi son derece önemlidir.

Öyleyse halktan, emekten yana yerel yönetimler için, yaşadıklarımızdan çıkarılan derslerle birlikte haydi mücadeleye!

QOSHE - Tek adam yönetimi ve Cumhur İttifakı’nda ‘seçimi götürmek’ için her yol mübahsa! - İhsan Çaralan
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Tek adam yönetimi ve Cumhur İttifakı’nda ‘seçimi götürmek’ için her yol mübahsa!

24 1
19.03.2024

Yerel seçime sadece 12 gün kaldı. Erdoğan henüz, gidişata müdahale etmek için İstanbul’a gelmiş değil. Ama, “Erdoğan’ın İstanbul’a gelip ilçelerde, semtlerde mitinglerle Kurum’a destek vermeye başlaması Murat Kurum’un lehine mi olur aleyhine mi” sorusu, Erdoğan’ı “Seçimi kazanma ustası” olarak propaganda eden çevrelerce bile daha fazla tartışılıyor. Ve giderek bu çevrelerde, “Erdoğan İstanbul’a gelirse bu Murat Kurum’un aleyhine olur” diyenler daha yüksek sesle konuşuyor.

Erdoğan ise, bu tartışmaları hiç duymuyormuş gibi, o il senin bu il benim diye seçim mitingleri yapıyor. O illerdeki adayları bir yana iterek adeta, “Bu ilde de asıl aday benim” dercesine vaatlerde bunuyor. Ama İstanbul, Ankara ve İzmir’i de aklından çıkaramadığı anlaşılıyor. Nitekim geçtiğimiz cumartesi günü Erzurum’da yaptığı mitingden sonra Erzurumlu AKP’lilere, İstanbul, Ankara ve İzmir’deki yakınlarına telefon edip AKP’li adaylara oy vermelerini söylemelerini istedi!

Ancak seçim günü yaklaştıkça Erdoğan’ın İstanbul BB Adayı Murat Kurum ile Ankara BB Adayı Turgut Altınok’u “çok aradığı” anlaşılıyor. Murat Kurum, Şehircilik ve Çevre Bakanlığındaki marifetlerinin yanı sıra her gün yeni gaflarıyla gündeme gelmeye devam ediyor. Kampanyanın ortasında promptera dönmesi bile gaflardan kurtulmasına yetmemiş görünüyor. Altınok’un servetini “Dudak uçuklatma” deyimi de anlatmaya yetmiyor. Altınok, 6 bin dönüm arazisi ile bazı Avrupa ülkelerinden bile büyük toprağa sahip. Ayrıca belki yüzlerce daire, dükkan, benzinlik… gibi taşınmazların da sahibi. Ancak bu kadar taşınmaza sahip Altınok’un örneğin hiç otomobili yok. Eşini takısı (altını) da, bankada beş kuruşu da yok! Ki bu kadar büyük serveti “Mülk Allah’ın ben emanetçiyim” demekle açıklıyor.

Tabii bu saatten sonra yiyen bulunursa!

Secim süreci son düzlüğe doğru ilerlerken AKP ve Cumhur İttifakı, provokatif girişimlerini de artırıyor.

Akit gazetesi tarafından servis edilen, bir ofiste 7 kişinin para sayma makineleriyle para saydığını gösteren bir video, CHP kurultayında Özgür Özel-Ekrem İmamoğlu ekibinin delegeleri satın almak için İBB’den kullandıkları para olduğu iddiasıyla sosyal........

© Evrensel


Get it on Google Play