Yarın, yerel yöneticileri seçmek için sandık başında olacağız.

Erdoğan’ın cumhurbaşkanı seçiminin ikinci turu olan 28 Mayıs 2023 akşamında, “İstanbul ve Ankara’yı muhalefetten kurtarma” çağrısıyla fiilen başlatılan yerel seçim süreci, son iki aydan beri de siyasi gündemin en ön sırasındaydı.

Seçim, yerel yönetimlerin yöneticilerinin seçileceği bir seçimdi ama tek adam rejimi, 14-28 Mayıs seçimlerinde muhalefetin ağır bir yenilgiye uğramasında edindiği psikolojik üstünlüğü, muhalefeti ezmenin bir fırsatına dönüştürmek için değerlendirmeyi amaç edindi. Bu nedenle de İstanbul ve Ankara’yı CHP’den alarak CHP ve Cumhur İttifakı dışındaki bütün partileri bir daha kendilerini toparlayamayacak biçimde ezip etkisizleştirmeyi amaçladı. Bu amacına varmak için de 7 Haziran 2015 seçimi sonrasında benimsediği “Kazanmak için her yol mübah” stratejisinde hak-hukuk, adalet, yasa, teamül, siyasi ahlak, gibi değerleri umursamamakta yeni adımlar attı. Ki bu son seçimde bu tutumunu çok sayıda girişimle çeşitlendirdi!

İşte bu yerel seçimde AKP propagandasının başlıca girişimleri:

Tek adam yönetiminin en spekülatif manipülasyonlarından birisi, hatta birincisi Kürt sorunuyla ilgili oldu. AKP, bir yandan CHP ile DEM Parti arasında gizli bir ittifakın olduğu propagandası üstünden CHP’nin “Terörle iş birliği yaptığı” iddiasını sürdürürken, öte yandan da Erdoğan’ın seçimden sonra yeni bir “çözüm süreci” başlatacağı, “Kürt kentlerine artık kayyum atanmayacağı” gibi kaynağı belirsiz haberlerle Kürt halkının ve CHP’ye oy veren milliyetçi seçmenlerin kafasının karıştırılması amaçlandı. Erdoğan’ın Diyarbakır mitinginde bu konularda görüşlerini açıklayacağına dair yandaş medya ve sosyal medyada haberler uyduruldu.

Erdoğan’ın 27 Mart Salı günü Diyarbakır mitinginde yaptığı konuşma, bütün bu iddiaların tamamen uydurma, seçim yalanı olduğunu gösterdi.

Çünkü Erdoğan konuşmasında, kayyum sorununa hiç değinmezken “çözüm süreci” iddialarıyla ilgili olarak; "Kürt kardeşlerimizin toparlanıp, iradeleri üzerindeki ipotekleri parçalayıp atmasını bekliyoruz. Siyaset, millete hizmet etmek, ülkenin sorunlarına diyalog yoluyla çözüm bulmak için yapılır. Biz zihni, vicdanı özgür, ahlakı kamil herkesle oturur konuşuruz. Emperyalistlere kuklalık etmeyen herkesle oturur konuşuruz. Elbette herkesle her şeyi konuşmaya varız, ancak kapımız, teröristlere de terör örgütünün güdümünde siyasetçilik oynayanlara da kapalıdır” dedi.

Erdoğan’ın bu sözlerini dinleyenler “Ahlakı kamil herkesle oturur konuşuruz” diyerek sanki Kürt sorununu sorunun gerçek taraflarıyla konuşacak sanabilirse de “ancak” dedikten sonra asıl amacını, “herkesin dışında olanları” sıralıyor; “…Kapımız, teröristlere de terör örgütünün güdümünde siyasetçilik oynayanlara da kapalıdır” diyor. Kısacası Erdoğan, Kürt siyasetinin legal alandaki en güçlü merkezi olan DEM Parti’yi de “Terör örgütünün güdümünde siyasetçilik oynayanlar” diyerek sorunun konuşulmayacağı odaklar içine koyuyor.

Kısacası Erdoğan’ın Kürt cenahı dediği “herkes” sadece Altan Tan, Galip Ensarioğlu gibi kimi siyasetçiler, kendilerine oy veren aşiret reisleri ve korucu ağalarıdır. Bunlara bir de HÜDA PAR’ı ekleyebiliriz! Ki, 40 yıldır bu “herkes”in Kürt sorunu söz konusu olduğunda aslında “hiçbir kimse” olduğu da kanıtlanmış bulunmaktadır.

Hak-hukuk-adalet yasa tanımazlık sadece bu kadarla da kalmadı. Seçime giren tüm partiler seçim yasasındaki sınırlamalar içinde faaliyet göstermek zorundayken Cumhurbaşkanı ve onun seçtiği 17 bakan, yüksek bürokratlar, valiler, kaymakamlar, kendilerini hiçbir seçim yasağı ile sınırlamadan AKP lehine kampanyaya katıldılar. Dahası, okulları, camileri, hastaneleri, devlet dairelerini de seçim alanı olarak kullanmaktan imtina etmediler.

Kısacası, 31 Mart 2024 yerel seçim süreci, 2015’ten beri Erdoğan ve partisinin devletin tüm imkanlarını da kullanarak seçimi “götürmek” için “Her yolu mübah görme” tutumunda önceki seçimleri aşmıştır.

Bugün ve yarın daha nasıl yalanlarla halkın kafası karıştırılmak istenecektir bilmiyoruz.

Ama Erdoğan’ın tek adam rejimi ile artık devlet partisi haline gelmekte çok yol almış olan AKP ve Cumhur İttifakının yerel seçimde mevzi ve oy kaybederek çıkması için;

Ötesini seçimden sonra tartışıp döneme dair sonuçlar çıkaracağız.

QOSHE - Yalan, dezenformasyon, tehdit… Her yolun mübah olduğu bir seçim sürecinin sonuna gelirken - İhsan Çaralan
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Yalan, dezenformasyon, tehdit… Her yolun mübah olduğu bir seçim sürecinin sonuna gelirken

16 6
30.03.2024

Yarın, yerel yöneticileri seçmek için sandık başında olacağız.

Erdoğan’ın cumhurbaşkanı seçiminin ikinci turu olan 28 Mayıs 2023 akşamında, “İstanbul ve Ankara’yı muhalefetten kurtarma” çağrısıyla fiilen başlatılan yerel seçim süreci, son iki aydan beri de siyasi gündemin en ön sırasındaydı.

Seçim, yerel yönetimlerin yöneticilerinin seçileceği bir seçimdi ama tek adam rejimi, 14-28 Mayıs seçimlerinde muhalefetin ağır bir yenilgiye uğramasında edindiği psikolojik üstünlüğü, muhalefeti ezmenin bir fırsatına dönüştürmek için değerlendirmeyi amaç edindi. Bu nedenle de İstanbul ve Ankara’yı CHP’den alarak CHP ve Cumhur İttifakı dışındaki bütün partileri bir daha kendilerini toparlayamayacak biçimde ezip etkisizleştirmeyi amaçladı. Bu amacına varmak için de 7 Haziran 2015 seçimi sonrasında benimsediği “Kazanmak için her yol mübah” stratejisinde hak-hukuk, adalet, yasa, teamül, siyasi ahlak, gibi değerleri umursamamakta yeni adımlar attı. Ki bu son seçimde bu tutumunu çok sayıda girişimle çeşitlendirdi!

İşte bu yerel seçimde AKP propagandasının başlıca girişimleri:

Tek adam yönetiminin en spekülatif manipülasyonlarından birisi, hatta birincisi Kürt sorunuyla ilgili oldu. AKP, bir yandan CHP ile DEM Parti arasında gizli bir ittifakın olduğu propagandası üstünden CHP’nin “Terörle iş birliği yaptığı” iddiasını sürdürürken, öte yandan da Erdoğan’ın seçimden sonra yeni bir “çözüm süreci”........

© Evrensel


Get it on Google Play