Şenol Güneş’in istifa etmesinin ardından Beşiktaş’ın teknik direktörlük görevini üstlenen Burak Yılmaz, 4 maç süren teknik direktörlük macerasında hayli zengin bir deneyim elde etmişe benziyor!..

Verdiği röportajda, görevi üstlenmenin pişmanlığını yaşadığını itiraf eden Burak Yılmaz, diğer yandan da “Beşiktaş’tan kaçamazdım” diyerek sorumluluğunu yerine getirdiğine dikkat çekiyor.

Yardımcısı olduğu Şenol Güneş’in gergin ve asabi halleri ile konuşma üslubunun kendisini çok şaşırttığını söylüyor Burak Yılmaz. Ama bunu bugün söylemesinin hiçbir anlamı yok. Kendisini ve belli ki oyuncuları da rahatsız eden bu duruma/soruna zamanında ekip olarak hep birlikte çözüm aramaları gerekmez miydi?

Kaybettikleri Antalyaspor maçından sonra, sahada disiplinsiz davranış sergileyen bir yabancı oyuncusunu cezalandırmak için devre arasında oyundan almasını, “Beşiktaş formasının saygınlığını, onurunu korumak adına gerekirse yenilgiyi göze alırım” diye konuşarak açıklayan Burak Yılmaz, bu sözlerin pratikte bir karşılığı olmadığını anlamış mıdır?

Malum, bizim futbol algımızda skor her şeyden önce gelir, kazanmaktan önemli hiçbir şey yoktur. Sahada kazanamadıktan sonra, hangi konuda olursa olsun duygusal çıkışlar yapmak insanları tatmin etmeye yetmez.

Ayrıca formaya saygısızlık ettiği gerekçesiyle oyundan aldığı Eric Bailly’den söz ederken konuyu “yabancı oyuncu-bizim oyuncu” bağlamında ele alıp ötekileştirici bir dil kullanması hiç hoş değildi. Memleketimizde her başı sıkışanın “biz-onlar” ayrımcılığına sarılması ve bu şekilde kolayca destek bulacağına inanması ayrı bir garabet.

Gerçi ilk yarısını 1-0 önde kapadıkları maçtan galibiyetle ayrılsalardı, Burak Yılmaz’ın devre arasındaki hamlesi ve maç sonundaki açıklamaları hakkında olumlu ve destekleyici değerlendirmeler yapılacağından da şüphe edilmez…

Bizde; formanın onuru, kutsallığı üzerine çokça duygu dolu laflar edilir lakin skor olarak işler iyi gitmezse, bu lafları umursayana rastlanmaz.

Nitekim Eric Bailly’nin maçtan kısa bir süre sonra takım arkadaşlarından ve camiadan özür dilemesiyle sorun giderilince, Burak Yılmaz’ın forma üzerine döktürdüğü “parlak” laflarının hiçbir hükmü kalmadı…

Ayrıca Burak Yılmaz’ın açıklamalarından öğreniyoruz ki, takımda oynayacak durumda olmasına karşın istediği parayı alamadığı için sakatlık bahanesiyle oynamaktan kaçınan (Daha sonra kulüpten yapılan açıklamada bu iddia yalanlandı) ve ülkesinden misafiri geldiği için idmana çıkmayıp kafeteryada oturan vurdumduymaz oyuncuların yanı sıra bir de isteksiz, gönülsüz çalışanlar varmış.

Bunların hepsi zamanında müdahale edilerek acilen çözülmeye çalışılması gereken ciddi sorunlar. Bu yapıl(a)madığı için şimdi gelinen nokta ortada. Burak Yılmaz, Eric Bailly’nin hareketi karşısında sergilediği duyarlılığı Beşiktaş’ı adeta sabote eden bu oyunculara karşı neden göstermemiş acaba?

Oyuncuları fiziksel, zihinsel ve taktiksel olarak maçlara hazırlamak teknik ekibin işi. Burak Yılmaz da teknik ekibin en önde gelen elemanlarından birisi olduğuna göre, bu konuda şikayetten çok, öz eleştiride bulunması uygun düşerdi…

Görevi Burak Yılmaz’dan devralan Rıza Çalımbay’ın ilk demecinde, “En başta ve en çok taraftarlarımıza güveniyorum, taraftarlarımız benim için 12. oyuncu değil, 1. oyuncudur” şeklinde konuşması ise futbolcularda nasıl bir karşılık bulur bilinmez. Takımı toparlama yolunda önceliği bu denli yüksek bir misyonla taraftara vermek ve oyun gücünden çok taraftarların yaratacağı motivasyona bel bağlamak, bir anlamda teknik yetersizliğin itirafı anlamına gelmiyor mu?

Bu sözler, futbolcuların zihninde, teknik direktörün yeterliliği ile ilgili soru işaretleri oluşturmaz mı?

Şu süreçte Beşiktaş’ın toparlanması ve hedefleri doğrultusunda yeniden daha iddialı bir şekilde yol almaya yani skor olarak istediklerini elde etmeye başlaması, Rıza Çalımbay’ın durumunu, -her türlü söylemden bağımsız olarak- sağlamlaştıracak. Tersi durumda ise Rıza Çalımbay’ın akibeti hiç kuşkusuz Burak Yılmaz’ınkinden farklı olmayacak.

Oyuna skor odaklı bakışın hüküm sürdüğü ortamda üst üste gelen teknik direktör değişikliklerini artık iyice kanıksadık ne de olsa…

QOSHE - Burak Yılmaz’ınki de böyle bir macera - Mehmet Özyazanlar
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Burak Yılmaz’ınki de böyle bir macera

31 2
16.11.2023

Şenol Güneş’in istifa etmesinin ardından Beşiktaş’ın teknik direktörlük görevini üstlenen Burak Yılmaz, 4 maç süren teknik direktörlük macerasında hayli zengin bir deneyim elde etmişe benziyor!..

Verdiği röportajda, görevi üstlenmenin pişmanlığını yaşadığını itiraf eden Burak Yılmaz, diğer yandan da “Beşiktaş’tan kaçamazdım” diyerek sorumluluğunu yerine getirdiğine dikkat çekiyor.

Yardımcısı olduğu Şenol Güneş’in gergin ve asabi halleri ile konuşma üslubunun kendisini çok şaşırttığını söylüyor Burak Yılmaz. Ama bunu bugün söylemesinin hiçbir anlamı yok. Kendisini ve belli ki oyuncuları da rahatsız eden bu duruma/soruna zamanında ekip olarak hep birlikte çözüm aramaları gerekmez miydi?

Kaybettikleri Antalyaspor maçından sonra, sahada disiplinsiz davranış sergileyen bir yabancı oyuncusunu cezalandırmak için devre arasında oyundan almasını, “Beşiktaş formasının saygınlığını, onurunu korumak adına gerekirse yenilgiyi göze alırım” diye konuşarak açıklayan Burak Yılmaz, bu sözlerin pratikte bir karşılığı olmadığını anlamış mıdır?

Malum, bizim futbol algımızda skor her şeyden önce gelir, kazanmaktan önemli hiçbir şey yoktur. Sahada kazanamadıktan sonra, hangi konuda olursa olsun duygusal çıkışlar yapmak insanları tatmin etmeye yetmez.

Ayrıca formaya saygısızlık ettiği gerekçesiyle oyundan aldığı Eric Bailly’den söz ederken konuyu “yabancı oyuncu-bizim........

© Evrensel


Get it on Google Play