İnsanlar, her biri tuzu kuru sermayedar/patron olan kulüp başkanlarının/yöneticilerinin yanında saf tutup abuk sabuk argümanlar ve subjektif iddialar eşliğinde birbirlerine laf sokarak, birbirlerini aşağılayarak haklılıklarını, üstünlüklerini kanıtlama peşinde.

Herkes ortamın çürümüşlüğünden, kokuşmuşluğundan dem vursa da hiç kimse tuttuğu takımın bu ortamın bir parçası olduğunu kabul etmiyor. Tuttuğu takımın yaptıklarını, ettiklerini görmezden gelip sürekli olarak rakiplerinin açığını, yanlışını yakalama uğraşı veriyor.

Bunun adı da şampiyonluk yarışı oluyor… Gülünç olduğu kadar kimileri için çok hazin bir durum…

Oysa, yaklaşık 14 ay önceki büyük deprem felaketinde yaşanan tarifsiz acıların ardından taraftarlar, hayatlarındaki saçma sapan çekişmeleri, boş tartışmaları sorgulamaya ve bunlardan kaynaklanan üzüntülerin aslında ne kadar yersiz ve anlamsız olduğunu, dostluğun, kardeşliğin her şeyin önünde gelmesi gerektiğini dile getirmeye başlamışlardı. Ne yazık ki zaman geçtikçe sorgulamaların ve hayata/futbola farklı bakış sözlerinin hepsi unutuldu ve herkes anlamsız çekişmelerle, boş tartışmalarla sürüp giden akıştaki konumuna döndü.

Kulüplerin ve medyanın patronları kuşkusuz, taraftarlık üzerinden ayrışmanın, ayrımcılık yapmanın ne kadar boş ve anlamsız bir şey olduğunun fark edilmesini istemez. Gerilimden beslendikleri için dostluk, kardeşlik iklimi işlerine gelmez. Onların yarattığı gerilimi yaşatan/sürdüren ise fanatik taraftarlardır…

Taraftarlık, özellikle de fanatik taraftarlık enteresan bir olgu.

Ülkenin kaymağını yiyen mutlu azınlığın içinde yer almayan insanlar bile kendilerini tuttukları takımla öylesine özdeşleştiriyorlar ki futbolu kendi çıkar, kibir, prestij ve kompleksleri için pespayece kullanan sermayedar/patron başkanlarının ya da yöneticilerinin yanında hizalanabiliyorlar. Hizalanmakla kalmayıp üstüne bir de “ölümüne” savunuyorlar başkanlarını/yöneticilerini/patronlarını.

Güce tapma ya da güç sahibinden medet umma eğilimi de fanatizmi besleyen bir etken. Ve ne yazık ki bu eğilime sahip kişilerin sayısı hiç az değil…

Sosyal medya üzerinden rakip takım taraftarlarına ağızlarının payını vermeyi kendisine görev belleyen ve rakip taraftarları aşağılayarak, onlara küfür ederek mutlu olmayı marifet sayan büyük bir kitle var…

-Bilgi ve kültür eksikliği anlamında- cehaletin hüküm sürdüğü bir ortamda fanatizmin boy verip yaygınlaşması kaçınılmaz.

Buna bir de endüstrinin, kulüpler-medya iş birliğiyle dayattığı rekabetin kışkırtılması ve kazanmanın kutsanması anlayışı eklenince, fanatizmin boyutu kolayca sözel ve fiziksel şiddete kadar varabiliyor…

Öte yandan, rekabetin alabildiğine kışkırtılıp şampiyonlukların, kupaların saplantılı biçimde kutsandığı garabet ortamında rakibe saygı, faziletli mücadele gibi ahlaki değerlerin elbette hiçbir hükmü kalmıyor…

Genellikle cinsiyetçi söylem ve küfürler aracılığıyla ortaya konan sözel şiddet aynı zamanda fanatik taraftarlığın arkasına gizlenmiş cinsel kompleksleri de açığa vuruyor. Gol atmayı, kazanmayı “koymak”, “geçirmek” gibi ifadeler üzerinden cinsellikle özdeşleştirerek bir tür tatmin yaşamaları, bunun açık göstergesi.

Fanatizm, sadece küfürlerle değil, dillerden düşmeyen övgü amaçlı “adam”lı söylemlerle, kadını aşağılayan “etek giydirmesine” iddialaşmalarla ve nefret saçan homofobik tezahüratlarla da cinsiyetçiliğin yaygınlaşmasında önemli rol oynuyor…

İnsanların; ateşli taraftarlık gösterisine soyunurken kimin yanında durduklarını, neleri savunduklarını, nelere zarar verdiklerini çok iyi düşünmesi ve sorgulaması lazım…

Fanatizm, sermayedar/patron seviciliği/yandaşlığı/yalakalığıyla, sözel, fiziksel şiddet eğilimiyle, zorbalığa düşkünlüğüyle, nefret ve düşmanlık üzerinden yarattığı yapay saflaşmalarla, cinsiyetçiliğiyle, endüstrinin dayattığı “Ne pahasına olursu olsun kazan” anlayışını içselleştirip bütün ahlaki değerleri dışlamasıyla, düzen egemenlerinin çıkarına çalışan bir manipülasyon ve bilinç bulandırma aracı olmasıyla tam anlamıyla faşistliktir…

Düzenin kaymağını yiyen sömürücüler ve medya tarafından her zaman el üstünde tutulup kuvvetle teşvik edilmesi boşuna değildir…

QOSHE - Fanatizm faşistliktir! - Mehmet Özyazanlar
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Fanatizm faşistliktir!

39 1
11.04.2024

İnsanlar, her biri tuzu kuru sermayedar/patron olan kulüp başkanlarının/yöneticilerinin yanında saf tutup abuk sabuk argümanlar ve subjektif iddialar eşliğinde birbirlerine laf sokarak, birbirlerini aşağılayarak haklılıklarını, üstünlüklerini kanıtlama peşinde.

Herkes ortamın çürümüşlüğünden, kokuşmuşluğundan dem vursa da hiç kimse tuttuğu takımın bu ortamın bir parçası olduğunu kabul etmiyor. Tuttuğu takımın yaptıklarını, ettiklerini görmezden gelip sürekli olarak rakiplerinin açığını, yanlışını yakalama uğraşı veriyor.

Bunun adı da şampiyonluk yarışı oluyor… Gülünç olduğu kadar kimileri için çok hazin bir durum…

Oysa, yaklaşık 14 ay önceki büyük deprem felaketinde yaşanan tarifsiz acıların ardından taraftarlar, hayatlarındaki saçma sapan çekişmeleri, boş tartışmaları sorgulamaya ve bunlardan kaynaklanan üzüntülerin aslında ne kadar yersiz ve anlamsız olduğunu, dostluğun, kardeşliğin her şeyin önünde gelmesi gerektiğini dile getirmeye başlamışlardı. Ne yazık ki zaman geçtikçe sorgulamaların ve hayata/futbola farklı bakış sözlerinin hepsi unutuldu ve herkes anlamsız çekişmelerle, boş tartışmalarla sürüp giden akıştaki konumuna döndü.

Kulüplerin ve medyanın patronları kuşkusuz, taraftarlık üzerinden ayrışmanın, ayrımcılık yapmanın ne kadar boş ve anlamsız bir şey olduğunun fark edilmesini istemez. Gerilimden beslendikleri için dostluk, kardeşlik iklimi işlerine........

© Evrensel


Get it on Google Play