Ülkenin toplumsal, politik, ekonomik alanında hemen her gün yeni bir skandal, yeni bir kepazelik boy gösterirken şimdi de futbol dünyasının şöhretli isimlerinin “saadet zinciri” yöntemiyle dolandırılması gündemde.

Geçmişte benzer yöntemle pek çok dolandırıcılık olayı yaşanmış olmasına karşın ülkenin en tanınmış -aynı zamanda en “külyutmaz” bilinen- futbol figürlerinin böyle bir tongaya düşmesi büyük bir şaşkınlık dalgası yarattı.

Futbol zaten, ortaya konan/üretilen değer ile kazanılan para dengesi açısından bakıldığında başlı başına dolandırıcılık sektörü gibi. Ortalarda uçuşan milyon dolarlık fiyatları, piyasa adı verilen soyut bir mekanizma belirliyor. En genel haliyle piyasa; kimin kasasına/cebine, hangi enstrümanlar aracılığıyla ne kadar para gireceğini belirlemek için egemenlerce kurgulanmış ekonomi düzeni şeklinde tanımlanabilir.

Nasıl ki ülkenin ekonomi piyasasını etkileyip yönlendiren güçler varsa, futbolun piyasasını etkileyip yönlendiren güçler de var...

Futboldan; insanlık için en önemli, en hayati değerleri yaratan mesleklerde çalışanların hayal bile edemeyeceği paralar kazanan kimi futbol “idolleri”, şimdi açgözlülüklerinin bedeli olarak piyasa denen canavarın kurbanı pozisyonundalar.

Bir banka müdüresinin; aklın, mantığın almayacağı orandaki faiz sözüne kanarak, yani verdikleri paranın çok daha büyük miktarını üstelik de çok kısa sürede geri alacaklarına inandırılarak ellerinde ne varsa teslim etmişler. Karşılığında resmi/hukuki geçerliliği bulunan bir belge almayı bile akıl edemeden üstelik…

Adeta kendilerine vadedilen ve mevcut ekonomik gerçeklikle hiçbir şekilde uyuşmayan astronomik faizin büyüsüne kapılıp hipnotize olmuşlar. Böylesine bir akıl tutulmasını başka türlü izah etmek güç.

İnsan bu denli yüksek faizin kısa vadede nasıl ödeneceğini, yani kazanacağı paranın kaynağını merak etmez mi?

Demek etmiyorlar…

Sözü verilen yüksek faizin, bu kadar kısa sürede yasal yollardan kazanılan parayla ödenmesi mümkün değil.

Ama tabii açgözlülükle, doyumsuzlukla maddi zenginlik ve bunun getireceği güç peşinde koşanlar için para getiren her yol, sorgulanmaksızın meşru. Onların hayata bakışı, hayat felsefesi bu. Hep kazanmak. Özel hayatlarında olduğu gibi yeşil sahada da kazanmak için her yolu meşru kabul eden anlayışının temsilcisi onlar. Varlıklarını, daha çok kazanmaya, daha çok zengin olmaya ve böylece mevki, makam, statü, kariyer, güç elde etmeye adayan tipler. Başlarda güce tapan, sonra ise elde ettikleri güce tapınılmasını bekleyen fazilet yoksunları…

Dolandırıcılığın yanı sıra, bazı gazetecilerin ısrarlı takibi sonucunda şike ve yasa dışı bahis yoluyla para kazanma organizasyonlarının yeni örnekleri de ortaya çıkmış durumda.

Ayrıca kulüplerin; kara para aklayarak, yanıltıcı ürünler pazarlayarak ya da vergi kaçırarak kısa zamanda çok büyük servet edinen sosyal medya fenomenleriyle kurduğu reklam ve sponsorluk ilişkileri de futbolu çürüten unsurlar arasında. Bu ilişkilerin de gösterdiği gibi, tam anlamıyla batık pozisyonda olan kulüpler, “temiz/kirli” ayırt etmeden her türlü paraya balıklama atlıyorlar…

Kazanmacı anlayış, transfer odaklı yönetim tarzını dayatırken, bunun sonucunda borç yükseldikçe yükseliyor ve para bulmak uğruna ahlaki sefalete sürüklenmek kaçınılmaz hale geliyor.

Toplumsal hayat, zengin olma hayali peşinde her türlü alavere dalavereyi göze alanların türlü marifetleriyle çürürken, çok büyük paraların döndüğü futbolun bütün bu pisliğin dışında kalabileceğini sanmak saflık olur…

Futbol Federasyonunun şike, yasa dışı bahis iddialarını görmezden gelmesi ve sessizce izlemekle yetinmesi ayrı bir garabet.

Futbola hastalıklı bakışın baştemsilcisi fanatik taraftar güruhunun ise pislikleri ortaya çıkaran gazetecileri ölümle tehdit edecek kadar pespayeleşebilmesi işin dehşet verici yanı…

QOSHE - Faziletsizler! - Mehmet Özyazanlar
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Faziletsizler!

32 21
30.11.2023

Ülkenin toplumsal, politik, ekonomik alanında hemen her gün yeni bir skandal, yeni bir kepazelik boy gösterirken şimdi de futbol dünyasının şöhretli isimlerinin “saadet zinciri” yöntemiyle dolandırılması gündemde.

Geçmişte benzer yöntemle pek çok dolandırıcılık olayı yaşanmış olmasına karşın ülkenin en tanınmış -aynı zamanda en “külyutmaz” bilinen- futbol figürlerinin böyle bir tongaya düşmesi büyük bir şaşkınlık dalgası yarattı.

Futbol zaten, ortaya konan/üretilen değer ile kazanılan para dengesi açısından bakıldığında başlı başına dolandırıcılık sektörü gibi. Ortalarda uçuşan milyon dolarlık fiyatları, piyasa adı verilen soyut bir mekanizma belirliyor. En genel haliyle piyasa; kimin kasasına/cebine, hangi enstrümanlar aracılığıyla ne kadar para gireceğini belirlemek için egemenlerce kurgulanmış ekonomi düzeni şeklinde tanımlanabilir.

Nasıl ki ülkenin ekonomi piyasasını etkileyip yönlendiren güçler varsa, futbolun piyasasını etkileyip yönlendiren güçler de var...

Futboldan; insanlık için en önemli, en hayati değerleri yaratan mesleklerde çalışanların hayal bile edemeyeceği paralar kazanan kimi futbol “idolleri”, şimdi açgözlülüklerinin bedeli olarak piyasa denen canavarın kurbanı pozisyonundalar.

Bir banka müdüresinin; aklın,........

© Evrensel


Get it on Google Play