Futbolla ilişkimizin ne kadar arızalı olduğunu gösteren örneklere her hafta yenileri ekleniyor.

İşin teknik kısmını dert edinip oyunu iyileştirmeye, geliştirmeye çalışan kimse(ler) görmüyoruz.

Skor odaklı bakış öylesine güçlü bir hakimiyet kurmuş durumda ki bunun ötesinde hiçbir hedef ilgi çekmiyor. Varsa yoksa galip gelmek. Galibiyet, her türlü olumsuzluğu unutturmaya yetiyor.

Hoş, bilgi ve kültürün seviyesi bu denli düşükken, oyun kalitesinin yükseltilmesi elbette mümkün değil…

Şuursuzca koşuşturmaca, kargaşa ağırlıklı mücadele, bolca itiş kakış, oyuncuların birbirine horozlanması, hakemi aldatmaya yönelik sahtekarlıklar, hakeme itiraz, skor avantajı yakalayan takımın oyunu soğutup zamandan çalarak maçın sonunu getirmeye çalışması… Ülkedeki insanların ezici çoğunluğunun hayal bile edemeyeceği kadar büyük miktarlarda para harcayıp iddialı kadrolar kuran takımların bu saydıklarımızdan ibaret tepişmesine futbol maçı diyoruz!..

Ortalama yönetici, teknik direktör, oyuncu, medya, taraftar kalitesine son derece uygun bir oyun kalitesi(zliği)!..

İşte bu tabloya uygun düşecek biçimde her tarafından kalitesizlik fışkıran bir derbi daha geride kaldı...

Kazanan taraf pek mutlu. Şampiyonluk yarışında zorlu bir engeli kayıpsız geçmenin mutluluğuyla sosyal medyada rakiplerine ergence göndermeler içeren paylaşımlarda bulundu. Maçın ilk dakikalarında hasbelkader buldukları golle öne geçtikten sonra koca maç boyunca ortaya futbol adına kayda değer hiçbir şey koyamamanın utancını yaşayacakları yerde rakipleriyle dalga geçerek galibiyeti kutlamak gibi bir kepazeliği tercih ettiler!..

Tek amaç ne yapıp edip galip gelmek olunca, oyun kalitesinin hiç önemi kalmıyor. Üstüne bir de medya tarafından galibiyetin kahramanları yaratılıyor. Baş kahraman(!) teknik direktöre türlü türlü payeler yakıştırılıyor…

Oysa ortada şuursuzca koşuşturmacadan başka hiçbir şey yok. Avrupa ve Federasyon Kupası maceralarının hüsranla sonuçlanması aslında çok şey anlatıyor. Ama işte futbol seviyesinin vasata dahi ulaşmadığı bir derbiden galibiyetle ayrılmak hepsini unutturuyor. Zaten, aynı hataların, aynı yanlışların sürüp gitmesinden ve oyunda zerrece bir gelişme olmamasından, yenilgilerden ders çıkarabilecek yetkinlikte olmadıkları anlaşılıyor…

Sosyal medya üzerinden rakiplerle ilgili kışkırtıcı paylaşımlarda bulunup berbat futbolu unutturmak şeklindeki son dönemin gözde stratejisi de devreye girince, doyasıya mutluluk yaşamanın önünde hiçbir engel kalmıyor!..

Kazanan böyle de kaybeden farklı mı sanki? Artık tam bir gelenek haline geldiği üzere, onlar da var güçleriyle yenilginin sorumluluğunu hakemlere yüklemeye çalıştılar. Üstelik de maçın hakeminin kısa bir süre önce yumruklu saldırıya uğradığına dikkat çeken pespayece bir söylem kullanarak. Utanmasalar açıkça, “Bu hakem başına gelenleri hak ediyor” diyecekler. Derbide görev alan iki hakemi, bir daha kendi maçlarında istemediklerini açıklamayı da ihmal etmediler.

Böylece futbolun gelişimi yolunda önemli bir engeli yıkarak büyük bir adım atmış oldular!.. Ahh ah, o iki hakem olmasaydı şimdi kesin bambaşka bir yerdeydiler!..

Hakemleri hedef göstermek de son dönemin giderek yaygınlaşan ahlaksızlıklarından. Her şey fanatik yığınların gazını ve gönlünü almak için.

Korner atmaya giden rakip takım futbolcularına yağdırılan maddelerden söz etmeye ise zaten hiç gerek yok!.. Futbolun doğasında var böyle ufak tefek taşkınlıklar!..

Her iki takımın sorumluları da ortaya koydukları rezil futboldan utanacakları yerde, pişkince yaklaşımlarla konuyu futboldan uzaklaştırıp taraftarlarını kışkırtmayı tercih ediyor.

Bilgi ve kültür seviyesinin düşük olduğu yerde fanatizmin hakimiyeti söz konusudur ve kışkırtılan fanatik yığınlar hedefe ulaşmada en önemli koz olarak görülür.

Oyun kalitesi ne kadar düşükse, taraftarlardan beklenti o kadar yüksek oluyor. Yöneticilerin, teknik direktörlerin, futbolcuların sürekli olarak taraftar yalakalığı yapması boşuna değil...

Saygısızlığın, ahlaksızlığın, bilgisizliğin, kültürsüzlüğün sorun olarak algılanmadığı ortamda ancak bu oyun seviyesi yakalanabiliyor…

QOSHE - Futbolumuzun seviyesi(zliği) - Mehmet Özyazanlar
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Futbolumuzun seviyesi(zliği)

22 19
07.03.2024

Futbolla ilişkimizin ne kadar arızalı olduğunu gösteren örneklere her hafta yenileri ekleniyor.

İşin teknik kısmını dert edinip oyunu iyileştirmeye, geliştirmeye çalışan kimse(ler) görmüyoruz.

Skor odaklı bakış öylesine güçlü bir hakimiyet kurmuş durumda ki bunun ötesinde hiçbir hedef ilgi çekmiyor. Varsa yoksa galip gelmek. Galibiyet, her türlü olumsuzluğu unutturmaya yetiyor.

Hoş, bilgi ve kültürün seviyesi bu denli düşükken, oyun kalitesinin yükseltilmesi elbette mümkün değil…

Şuursuzca koşuşturmaca, kargaşa ağırlıklı mücadele, bolca itiş kakış, oyuncuların birbirine horozlanması, hakemi aldatmaya yönelik sahtekarlıklar, hakeme itiraz, skor avantajı yakalayan takımın oyunu soğutup zamandan çalarak maçın sonunu getirmeye çalışması… Ülkedeki insanların ezici çoğunluğunun hayal bile edemeyeceği kadar büyük miktarlarda para harcayıp iddialı kadrolar kuran takımların bu saydıklarımızdan ibaret tepişmesine futbol maçı diyoruz!..

Ortalama yönetici, teknik direktör, oyuncu, medya, taraftar kalitesine son derece uygun bir oyun kalitesi(zliği)!..

İşte bu tabloya uygun düşecek biçimde her tarafından kalitesizlik fışkıran bir derbi daha geride kaldı...

Kazanan taraf pek mutlu. Şampiyonluk yarışında zorlu bir engeli kayıpsız geçmenin mutluluğuyla sosyal medyada rakiplerine ergence göndermeler içeren paylaşımlarda bulundu. Maçın ilk........

© Evrensel


Get it on Google Play