İşler iyice çığırından çıktı. Gözler fena halde dönmüş durumda. Kazanmaktan başka hiçbir geliştirici olgu, ahlaki değer tanımayan ilkel zihniyetleriyle kulüplerde başkanlık, yöneticilik yapan tipler arasındaki karşılıklı atışmalar sertlik dozu giderek artarak sürüyor.
Spordaki çürümeyi daha ileri aşamaya taşımak istercesine adeta birbiriyle yarışıyor ve hemen her gün dehşet verici açıklamalarda bulunuyorlar.
Tehdit, kışkırtma, hedef gösterme gibi mafyatik edimlerle öfke ve nefret dalgasını pervasızca körüklüyorlar. Ahlak seviyesi yerlerde. “Adalet peşindeyiz”, “Hakkımızı arıyoruz” gibi söylemler, rezillikleri kamufle etmeye yetmiyor artık.
Tam da özellikle yeni nesil ergen zihniyetli fanatik taraftarların coşkuyla bağırlarına basacağı türden başkanlar, yöneticiler…
Arkalarında, milyonları bulan taraftar gücüne güvenerek ve bu güçten cesaret alarak kabardıkça kabarıyor, üfürdükçe üfürüyorlar.
Erdem ve saygı gibi spor kültürünün temel kavramlarıyla belli ki hiç işleri yok. Özümsedikleri, kazanma odaklı spor anlayışı, ne saygı, ne de ahlak barındırıyor.
Sonuçta spor, böyle çapsız, sığ tiplerin egemenliğinde ve onların kişiliğine yakışan şekilde ucube bir kültürle hemhal olup birbirine laf sokmanın aracına dönüşüyor…
Şampiyon olmak, kulübün kasasına çok para girmesi anlamına geliyor. Kulüplerin borcu çoktandır “ödenemez” boyutta. Yani aslında kulüplerin çoğu batık durumda. Buna karşın, şampiyon olabilmek için hâlâ yüksek meblağlar karşılığında yabancı oyuncu transfer etmekten geri durmuyorlar. Şampiyon olan takım, elde edeceği direkt ve dolaylı maddi gelirlerle mevcut durumunu bir süre daha koruyabilir. Bunun yanında kazanacağı prestij de cabası. Bunca kavganın ana nedeni, şampiyonluğun getireceği rantı elde etmek. Şampiyonluk, borç batağındaki kulüpler için adeta can simidi…
Şampiyonluk hedefine öylesine kilitlenmiş durumdalar ve şampiyon olacaklarından öylesine eminler ki, uğradıkları puan kayıpların sorumluluğunu her zaman kendilerinin dışında bir yerlerde arıyorlar. Tabii en başta hakemlerde. Hakemler kolay lokma, nasıl olsa seslerini çıkaramıyorlar…
Öyle ya, çok büyük miktarda para harcayarak o kadar güçlü bir kadro kurmuşlardır ki, hiçbir rakip onlardan puan alamaz. Eğer puan kaybediyorlarsa mutlaka işin içinde başka iş(ler) vardır!.. Birtakım karanlık güçler tezgah(lar) kurarak kendilerini engellemeye çalışıyordur!..
Oysa tezgâhın âlâsını her fırsatta kendileri yapıyor. Saha dışında yöneticilerin, medyanın; saha içinde ise taraftarların ve oyuncuların hakemleri baskı altına alma çabası tezgâh değil mi?
İş o hale geldi ki, sahadaki mücadelenin ötesinde, “kazanmak için her yol mübahtır” mottosunun rehberliğinde herkes kendisini koruyup kollayan lobilerin ve medyanın gücünü de devreye sokuyor. Sonra da bunun adı spor ve sportif mücadele oluyor!..
Paranın borusunun öttüğü sömürü düzeninde rant her zaman temel hedef olduğu için hayatın bütün alanlarının kirlenmesi, yozlaşması kaçınılmaz. Yine de ödünsüz uygulanacak belli kurallar çerçevesinde spor kurumları ve organizasyonları görece daha adil, daha hakkaniyetli bir yapıya kavuşturulabilir. Şampiyonluk adına gözlerin karartıldığı bir ortamda ise sporun özüne uygun geliştirici olgular ve kaygılar eşliğinde icra edilmesi elbette olanaksız…

QOSHE - Gözler dönmeye görsün - Mehmet Özyazanlar
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Gözler dönmeye görsün

33 1
09.11.2023

İşler iyice çığırından çıktı. Gözler fena halde dönmüş durumda. Kazanmaktan başka hiçbir geliştirici olgu, ahlaki değer tanımayan ilkel zihniyetleriyle kulüplerde başkanlık, yöneticilik yapan tipler arasındaki karşılıklı atışmalar sertlik dozu giderek artarak sürüyor.
Spordaki çürümeyi daha ileri aşamaya taşımak istercesine adeta birbiriyle yarışıyor ve hemen her gün dehşet verici açıklamalarda bulunuyorlar.
Tehdit, kışkırtma, hedef gösterme gibi mafyatik edimlerle öfke ve nefret dalgasını pervasızca körüklüyorlar. Ahlak seviyesi yerlerde. “Adalet peşindeyiz”, “Hakkımızı arıyoruz” gibi söylemler, rezillikleri kamufle etmeye yetmiyor artık.
Tam da özellikle yeni nesil ergen zihniyetli fanatik taraftarların coşkuyla bağırlarına basacağı türden başkanlar, yöneticiler…
Arkalarında, milyonları bulan taraftar gücüne güvenerek ve bu güçten cesaret alarak kabardıkça kabarıyor, üfürdükçe üfürüyorlar.
Erdem ve saygı gibi spor kültürünün temel kavramlarıyla belli ki hiç işleri yok. Özümsedikleri, kazanma odaklı spor anlayışı, ne saygı, ne de ahlak barındırıyor.........

© Evrensel


Get it on Google Play