Yaklaşık 120 yıllık geçmişleriyle ülke sporunun en köklü temsilcileri arasında yer alan iki kulüp arasındaki şampiyonluk yarışında işler iyice çığırından çıkmış durumda.

İki kulüp de kendilerine koşulsuz destek vereceklerini bildikleri milyonlarca taraftarına güvenerek her türlü kozunu(!) sahaya sürüyor.

Lafa gelince erdemli, onurlu mücadele söylemleri dillerden eksik olmuyor, lakin pratikte baskı, sindirme, korkutma, tehdit, hedef gösterme gibi alçaklıkları devreye sokmaktan zerrece çekinmiyor ve utanmıyorlar...

Sporun bir unsuru olan rekabet bunların elinde tam bir çirkeflik çekişmesine dönmüş durumda.

Adeta, şampiyonluk değil de hakem hataları üzerinden kurguladıkları komplolarla birbirlerini karalama yarışı içindeler…

Bütün bu rezil tablonun en acı yönü, toplumsal hayatta patron konumunda bulunan ve hayattaki dertleri ülkedeki çoğunluktan çok farklı olan kulüp yöneticilerinin şampiyonluk üzerinden giriştiği kompleks, kibir, ego tatmini mücadelesine geniş taraftar yığınlarının da alet olması ve yaratılan gergin ortamda nefreti, düşmanlığı besleyip yayan bir unsur haline gelmesi. Yöneticilerin, medyanın, teknik direktörlerin ve futbolcuların büyük paralar kazandığı bu oyunda tam da endüstrinin istediği kıvamda fanatik taraftar kimliğiyle rol almak, rezilliğe en büyük katkıyı vermekten başka bir anlam taşımaz…

Oynadıkları oyun vasat seviyeye dahi ulaşmakta zorlanınca tüm güçleriyle saha dışına yükleniyorlar.

İyi oynamadıklarının ve her an takılabileceklerinin farkındalar.

Bu nedenle kendilerinden çok rakipleriyle ilgileniyor ve dört gözle rakiplerinin takılmasını bekliyorlar…

İyi oynayarak kazanmayı umursamıyorlar. Zaten sahada olup bitenlere ve saha dışındaki konuşmalara bakıldığında iyi oynamak için gereken bilgiye, kültüre, olgunluğa sahip oldukları söylenemez. Belli başlı oyuncuların bireysel performansıyla yol almaya çalışıyorlar.

Ortada umut veren bir oyun olmayınca en büyük güvenceleri olan taraftarın gücüne(!) bel bağlıyorlar. Bu yüzden yöneticisi de teknik direktörü de futbolcusu da “Taraftarımızın desteğiyle aşamayacağımız engel yok” lafını ağızlarından düşürmüyor. Taraftar yalakalığında ve taraftarı gaza getirme işinde hiç kimse ellerine su dökemez!..

Gerilimin, taraftarı çok olanın işine geleceğini biliyorlar. O nedenle kışkırtıcılığı asla elden bırakmıyorlar…

Ayrıca çok da sertler!.. Her fırsatta rakipleriyle ilgili olarak resmi sitelerinden sert açıklamalar yapmayı ihmal etmiyorlar. Yöneticiler de sürekli olarak medyaya sert demeçler veriyor.

Açıklamaların, demeçlerin içeriği ağırlıklı olarak rakiplerinin maçlarındaki hakem hatalarından oluşuyor. Buna karşılık kendi lehlerine olan hakem hatalarını asla gündeme getirmiyorlar. Yüzsüzlük bunu gerektiriyor ne de olsa…

Son dönemde bir de yöneticilerin, hakem hataları sayesinde galip gelinen maçlardan sonra bile mağdur pozisyonu alıp, “Yavuz hırsız ev sahibini bastırır” misali utanmazca hakemlere saldırmasına tanık oluyoruz…

Elbette bu tarz açıklama ve demeçlerdeki amaç federasyonu, hakemleri baskı altına almak ve taraftarları kışkırtmak...

İş o hale geldi ki mafya özentisi söylemler, tavırlar artık büyük bir cüretkarlıkla ortaya koyulabiliyor…

Ne denir ki?

Pırıl pırıl bir şampiyonluk yarışı!..

Mutlak kazanmacı anlayışla hemhal yoz/geri futbol kültürünün giderek baskın hale gelmesine bağlı olarak saygı, erdem gibi insanlık değerlerinin bu alandaki yeri giderek daralıyor. Bunu, kepazeliğin artarak süreceğinin habercisi sayabiliriz…

QOSHE - Şampiyonluk değil çirkeflik yarışı - Mehmet Özyazanlar
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Şampiyonluk değil çirkeflik yarışı

40 38
14.03.2024

Yaklaşık 120 yıllık geçmişleriyle ülke sporunun en köklü temsilcileri arasında yer alan iki kulüp arasındaki şampiyonluk yarışında işler iyice çığırından çıkmış durumda.

İki kulüp de kendilerine koşulsuz destek vereceklerini bildikleri milyonlarca taraftarına güvenerek her türlü kozunu(!) sahaya sürüyor.

Lafa gelince erdemli, onurlu mücadele söylemleri dillerden eksik olmuyor, lakin pratikte baskı, sindirme, korkutma, tehdit, hedef gösterme gibi alçaklıkları devreye sokmaktan zerrece çekinmiyor ve utanmıyorlar...

Sporun bir unsuru olan rekabet bunların elinde tam bir çirkeflik çekişmesine dönmüş durumda.

Adeta, şampiyonluk değil de hakem hataları üzerinden kurguladıkları komplolarla birbirlerini karalama yarışı içindeler…

Bütün bu rezil tablonun en acı yönü, toplumsal hayatta patron konumunda bulunan ve hayattaki dertleri ülkedeki çoğunluktan çok farklı olan kulüp yöneticilerinin şampiyonluk üzerinden giriştiği kompleks, kibir, ego tatmini mücadelesine geniş taraftar yığınlarının da alet olması ve yaratılan gergin ortamda nefreti, düşmanlığı besleyip yayan bir unsur haline gelmesi. Yöneticilerin, medyanın, teknik direktörlerin ve futbolcuların büyük........

© Evrensel


Get it on Google Play