Bir hafta içinde hakem yumruklayan kulüp başkanından, takımını sahadan çeken kulüp başkanına geldik. Hakem yumruklayanın akıbetini gördüğü için olsa gerek, bu haftaki başkan takımını sahadan çekmekle yetindi!.. Mahalle maçında yenileceğini anlayan çocuğun, “Verin topumu, ben oynamıyorum” mızıkçılığının başkan versiyonuna tanık olduk bu kez de…

Başkanıyla, yöneticisiyle, teknik direktörüyle, futbolcusuyla, medyasıyla, yorumcusuyla, taraftarıyla futbolla ilişkimizin ne denli arızalı olduğu gerçeği bir kez daha karşımıza dikildi...

Her şey bir yana şunu anladık ki, bir kulübe başkan olmayı, bütün egosunu, kibrini, kompleksini doya doya kusma hakkına sahip olmak şeklinde algılayanlar var…

Bu tipler, başkanlık koltuğuna oturunca, kulübe tamamen sahip olduklarına ve kulübü kendi kişisel duygu ve düşünceleri doğrultusunda istedikleri gibi yönetebileceklerine inanıyorlar belli ki. Diğer yöneticiler de asli işlerinin, başkanın yani “tek adamın” her türlü kararına ve tasarrufuna şakşakçılık yapmak olduğunu sanıyor… Son dönemde dünya ölçeğinde büyük rağbet gören bir yönetim modeli!..

Hakem yumruklamaya ilk aşamada gösterilen yüksek perdeli tepki tam da öngörüldüğü üzere yavaş yavaş yerini, “Şekeri yükseldi”, “Tansiyonu çıktı”, “Ama hakemler de masum sayılmaz” gibisinden tiksinti verici gerekçelerle faile sahip çıkma tutumuna bırakırken, şimdi başka bir başkanın hakeme tepki olarak takımı sahadan çekmesi bakalım ne tür değerlendirmelere yol açacak?

Eh, bu eyleme de hakemler üzerinden bir kılıf uydururlar nasıl olsa. Hakemler zaten baş bahane malzemesi değil mi?

Şu son bir haftada yaşananlar, futbol ortamındaki kaypaklığı, tutarsızlığı, korkaklığı göstermesi bakımından ibretlik. Yumruklu saldırıya başta en sert tepkiyi verenler bile, bazı iktidar mensuplarının cezaevi ziyaretinden sonra tavır değiştirip saldırganı aklayacak bahaneler bulma derdine düştü.

Hakem yumruklamaya varan şiddet ortamının yaratılmasındaki paylarını sorgulayacakları yerde hâlâ, hiç utanmadan, sıkılmadan hakemleri suçlamaya, hedef göstermeye devam eden başkanların, yöneticilerin yanı sıra, yorumcu sıfatı taşıyan ve sahiplerinin izinden yürümeyi görev bellemiş kimi aymazlar da ateşe odun atmaktan geri durmuyor. Hakemleri savunmanın bir getirisi yok ne de olsa. Kulüp başkanlarından, yöneticilerinden yana tavır alıp yalakalık yapmak ise kendilerine çok şey kazandırabilir…

Televizyonda bir pozisyonu farklı açılardan, farklı hızda defalarca izledikleri halde ortak bir karara varamayan ama buna karşın hakemlere laf çarpmayı marifet sanan tipler bunlar. Hakemlerle ilgili salakça argümanlar üreterek kulüp yöneticilerine ve fanatik taraftarlara yaranmaya çalışan futbol cahilleri…

Bu yönetici ve yorumcuların bir özelliği de, federasyon ve MHK gibi kurumları yöneten kişiler değişince sanki her şey bir anda değişecek ve düzelecekmiş havası yaratmaya çalışmaları. Kurumları yöneten kişilerin sık sık değişmesine karşın, işlerin bir türlü düzelmemesi onlar için bir şey ifade etmez ve ezberledikleri lafları tekrar edip dururlar. Sorunun kişilerden değil, mevcut anlayıştan, mevcut düzenden kaynaklandığını, bu nedenle kurumlarda kim görev alırsa alsın hiçbir şeyin değişmeyeceğini, sorunların çözülemeyeceğini anlayamazlar ya da anlamak istemezler…

Bir şeyler düzelecekse, her şeyden önce futbolun hakem odaklı bir oyun olduğu algısı üzerine inşa edilen ucube kültürden arınmak ve bunun yerine, ahlak, fazilet, saygı gibi insani değerler ile her türlü sonucun olgunlukla kabul edildiği sportif değerler temelinde yeni ve ileri bir kültürü futbola hakim kılmak gerekir...

Böyle bir kültür, fanatizmden, gerilimden, taşkınlıklardan beslenen futbol endüstrisinin işine gelmez elbette. Bu nedenle de futbolun kaymağını yiyenler oyuna farklı bir kültürün hakim olmasına asla izin vermez. Kargaşa, gürültü, patırtı, kavga sürüp gider. Endüstrinin çarkını döndüren temel güç olan fanatik taraftarların payına ise bu ortamda kışkırtılarak düzene konsolide edilmek düşer…

QOSHE - Yumruktan mızıkçılığa - Mehmet Özyazanlar
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Yumruktan mızıkçılığa

27 6
21.12.2023

Bir hafta içinde hakem yumruklayan kulüp başkanından, takımını sahadan çeken kulüp başkanına geldik. Hakem yumruklayanın akıbetini gördüğü için olsa gerek, bu haftaki başkan takımını sahadan çekmekle yetindi!.. Mahalle maçında yenileceğini anlayan çocuğun, “Verin topumu, ben oynamıyorum” mızıkçılığının başkan versiyonuna tanık olduk bu kez de…

Başkanıyla, yöneticisiyle, teknik direktörüyle, futbolcusuyla, medyasıyla, yorumcusuyla, taraftarıyla futbolla ilişkimizin ne denli arızalı olduğu gerçeği bir kez daha karşımıza dikildi...

Her şey bir yana şunu anladık ki, bir kulübe başkan olmayı, bütün egosunu, kibrini, kompleksini doya doya kusma hakkına sahip olmak şeklinde algılayanlar var…

Bu tipler, başkanlık koltuğuna oturunca, kulübe tamamen sahip olduklarına ve kulübü kendi kişisel duygu ve düşünceleri doğrultusunda istedikleri gibi yönetebileceklerine inanıyorlar belli ki. Diğer yöneticiler de asli işlerinin, başkanın yani “tek adamın” her türlü kararına ve tasarrufuna şakşakçılık yapmak olduğunu sanıyor… Son dönemde dünya ölçeğinde büyük rağbet gören bir yönetim modeli!..

Hakem yumruklamaya ilk aşamada gösterilen yüksek perdeli tepki tam da öngörüldüğü üzere yavaş yavaş yerini, “Şekeri yükseldi”, “Tansiyonu çıktı”, “Ama hakemler de masum sayılmaz” gibisinden tiksinti verici........

© Evrensel


Get it on Google Play