Başrollerle başladığı oyunculuğu da jön olarak fazla uzun sürmez. Bir süre ara verdiği sinemaya tekrar döndüğünde artık karakter oyuncusu olarak yan rollerde yer alır. Karakteristik, karizmatik, sert yüz hatları, çakır gözlerinin sert bakışlarıyla filmlerin acımasız kötü adamı olarak ikinci çıkışını yapar.

Filmlerin sert bakışlı, acımasız kötü adamı olmasına karşın seyirciye kendini sevdirmeyi başarmış etkileyici bir aktördü Hüseyin Peyda. Varlıklı bir ailede doğan ticaret erbabı bir girişimciyken sinemaya olan tutkusu onu Yeşilçam’la buluşturur. Varlıklarını, sağlığını, tek gözünü feda edecek kadar sevdiği sinemada başrol oyuncusu bir jön olarak ünlenir; yetinmez senaryolar yazar, film şirketleri kurup yapımcılık yapar, zamanla değişen sinemanın ürkütücü kötü adamı, karakter oyuncusu olur. Salon komedilerinin, melodramların rüzgarının estiği günlerde Anadolu insanını etkileyecek filmler yapar, ünü, seveni katlanarak artar; para da kazansa da sinemadan, filmlerinden kazandığı paraları yine sinemaya yatırır. Hüseyin Peyda adıyla oyunculuk, Hüseyin Kazasfil adıyla senaryo yazarlığı, Hüseyin Örmen adıyla da yönetmenlik yapar.

Hüseyin Peyda, Hüseyin Örmen olarak 27 Ocak 1920 tarihinde Şanlıurfa’da dünyaya gelir. Ailesi Urfa’nın köklü ailelerinden olan Hüseyin Örmen. İpek ticareti yapan babasını küçük yaşta kaybeder. Urfa’da başlayan okul hayatını, Diyarbakır ve İstanbul’da devam ettirir. Haydarpaşa Lisesinden mezun olduktan sonra, 1946 yılında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümüne girer. Bir süre de Hindoloji bölümünde okur. Üniversite yıllarında Niyazi Ahmet Banoğlu ile “Türk Yolu” adıyla bir mizah dergisi çıkarırlar. Bir taraftan da ekmek parası kazanmak için lahmacun, içki köfte, çiğ köfte gibi Urfa’nın yemek kültürünü, damak tadını İstanbullulara tattıracağı bir mekan açar.

Matbaa işleri, yayımcılık, bakır ticareti gibi çeşitli alanlarda kiminde para kazanarak kiminde kaybederek ticareti sürdürse de aklı sinemaya kayar. 1949 yılında Cemile Hanım’la evlenir, bu evlilikten Mübeccel, Semra ve Abbas adını verdikleri üç çocukları olur.

Birçok sinemacının hayatında yeri olan, sinemada kalıcı ve etkili olmalarında payı olan dönemin önemli oyuncusu Sezer Sezin’le tanışması Hüseyin Peyda’nın da sinemayla tanışmasını sağlar. Lütfi Ö. Akad’ın Erman Film’in muhasebe işlerine bakarken yönetmenliğe başlaması Sezer Sezin’in dayatmasıyla olmuştur, Memduh Ün de Sezer Sezin’in isteği ve ısrarıyla oyuncu olarak sinemayla tanışır, sonrasında iz bırakan önemli bir yönetmen ve yapımcı olur. Atıf Yılmaz da Sezer Sezin’in, Hürrem Erman’a önerisiyle “Hıçkırık” filminin yönetmenliğini yaparak sinemada kalıcı bir yola girmiştir. Hüseyin Peyda da Sezer Sezin’le tanışıp setlerde ona eşlik ederken sinemanın büyüsüne kapılır. Yakışıklı, edebiyata, yazmaya meraklı, girişimci bir gençtir.

O günlerde sinemacı olmaya, işe oyunculukla başlamaya karar verir. Sezer Sezin’in yakın arkadaşı birlikte tiyatro kurup aynı filmlerde oynadıkları Vedat Örfi Bengü’yle de tanışması sinemanın içine girmesini sağlar. Hüseyin Peyda dönemin etkili, ilginç ve gizemli isimlerinden Münir Hayri Egeli’nin bir film çekme hazırlığında olduğunu duymuş, oyuncu olma isteğiyle resimlerini göndermiştir. Sinemada kendine bir gelecek gören Hüseyin Peyda’yı Münir Hayri beğenmemiştir. Mısır filmleri furyasının estiği şarkılı, türkülü, dansözlü Mısır filmlerinin, melodramların salonları doldurduğu günlerdir. Biz bunların daha iyisini yaparız diye düşünen girişimci Hüseyin Örmen elindeki kısıtlı bütçeyle sinemaya girmeye karar verir ve Önder Film Şirketini kurarak sektöre girer. Mısır melodramlarını seven Anadolu’daki seyirciye aynı dozda fakat kendi kültürlerinde bir filmle işe başlayacaktır.

Senaryosunu yazdığı, oyuncu olarak da yer aldığı, yapımcılığını yaptığı ve Temel Karamahmut’la birlikte yönettikleri “Söyleyin Anama Ağlamasın” filmini yapar. Filmde Nevin Aypar, Orhan Erçin, Muzaffer Arslan ve Temel Karamahmut da yer alır oyuncu olarak. “Gerdek gecesi tecavüz edilip öldürülen bir genç kızla, intikamını alan ağabeyinin öyküsünün anlatıldığı film çok tutar, Anadolu’da büyük iş yapar. Filmin gördüğü ilgiden, beğeniden sonra Kendine güveni artan Hüseyin Peyda ikinci film için kollarını sıvar. 1951 yılında senaryosunu ve yönetmenliğini Atıf Yılmaz’la birlikte gerçekleştirdiği, yine bir Anadolu hikayesi olan “Mezarımı Taştan Oyun” adlı filmi çeker. Bir toprak ağasının hikayesinin anlatıldığı filmde Hüseyin peyda, Abdo Bey tiplemesiyle ünlenerek sinema tarihine adını yazdırmayı başarır. Film umulmadık bir başarı kazanır, fırtına gibi eser, salonları tıka basa doldurur. Haftalarca, aylarca gösterimde kalır Anadolu’da. Urfalı genç Hüseyin Örmen artık sinemada unutulmaz izler bırakacak olan Hüseyin Peyda olarak ilk rüzgarını estirmiştir. Fakat bu ilk iki filmin yakaladığı başarıyı yapımcı ve yönetmen olarak sürdürdüğü sonraki filmlerinde yakalayamaz.

Başrollerle başladığı oyunculuğu da jön olarak fazla uzun sürmez. Bir süre ara verdiği sinemaya tekrar döndüğünde artık karakter oyuncusu olarak yan rollerde yer alır. Karakteristik, karizmatik, sert yüz hatları, çakır gözlerinin sert bakışlarıyla filmlerin acımasız kötü adamı olarak ikinci çıkışını yapar. Sert, acımasız ağa, bey, baba, mafya babası rollerinde inceltilmiş bıyığı, top sakalı elinden eksik etmediği bastonu ve serçe parmağının arasına sıkıştırdığı sigarasıyla kötülükte sınır tanımaz. İyi adam olarak oynadığı Hülya Koçyiğit’in, Kadir İnanır’ın babası rollerinde de yufka yürekli, ezik, kol kanat geren, seyirciyi ağlatan olarak da çok başarılı ve etkileyicidir.

Süreyya Duru’nun yönettiği 1973 yapımı “Rabia / İlk Kadın Evliya” filminin Yedikule Zindanları’nda yapılan bir sahnesinin çekimi sırasında ark lambalarından yayılan ultraviyole ışınlarının direk olarak gözlerine gelmesiyle Hülya Koçyiğit’le birlikte kör olma tehlikesi yaşarlar. Bu talihsiz kaza sonrasında Hüseyin Peyda tek gözünde görme yetisini kaybeder.

Birçok filmde Cüneyt Arkın’la iyi bir ikili oluşturan Hüseyin Peyda Orhan Gencebay’lı, Ferdi Tayfur’lu arabesk filmlerin, köy filmlerinin de ya acımasız ağası ya kahramanın koruyucu meleği olarak iz bırakır.

Sinemanın diğer kötü adamları gibi iyi kalpli, vefalı, sevgi dolu biridir Hüseyin Peyda. 200’ün üstende sinema filminde oyuncu olarak yer alan Hüseyin Peyda 19 filmin senaryo yazımında yer alır, 20 filmin yönetmenliğini yapar, 12 filmin de yapımcılığını üstlenir.

Filmlerinde olduğu gibi özel hayatında da elinden düşürmediği sigara bağımlılığı nedeniyle erken denecek yaşta akciğer kanseri olan sinema sevdalısı Hüseyin Peyda 30 Temmuz 1990 tarihinde tedavi gördüğü Haydarpaşa Numune Hastanesinde aramızdan ayrılır.

QOSHE - Jönlükten kötü adamlığa bir sinema sevdalısı: Hüseyin Peyda - Mesut Kara
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Jönlükten kötü adamlığa bir sinema sevdalısı: Hüseyin Peyda

31 14
28.01.2024

Başrollerle başladığı oyunculuğu da jön olarak fazla uzun sürmez. Bir süre ara verdiği sinemaya tekrar döndüğünde artık karakter oyuncusu olarak yan rollerde yer alır. Karakteristik, karizmatik, sert yüz hatları, çakır gözlerinin sert bakışlarıyla filmlerin acımasız kötü adamı olarak ikinci çıkışını yapar.

Filmlerin sert bakışlı, acımasız kötü adamı olmasına karşın seyirciye kendini sevdirmeyi başarmış etkileyici bir aktördü Hüseyin Peyda. Varlıklı bir ailede doğan ticaret erbabı bir girişimciyken sinemaya olan tutkusu onu Yeşilçam’la buluşturur. Varlıklarını, sağlığını, tek gözünü feda edecek kadar sevdiği sinemada başrol oyuncusu bir jön olarak ünlenir; yetinmez senaryolar yazar, film şirketleri kurup yapımcılık yapar, zamanla değişen sinemanın ürkütücü kötü adamı, karakter oyuncusu olur. Salon komedilerinin, melodramların rüzgarının estiği günlerde Anadolu insanını etkileyecek filmler yapar, ünü, seveni katlanarak artar; para da kazansa da sinemadan, filmlerinden kazandığı paraları yine sinemaya yatırır. Hüseyin Peyda adıyla oyunculuk, Hüseyin Kazasfil adıyla senaryo yazarlığı, Hüseyin Örmen adıyla da yönetmenlik yapar.

Hüseyin Peyda, Hüseyin Örmen olarak 27 Ocak 1920 tarihinde Şanlıurfa’da dünyaya gelir. Ailesi Urfa’nın köklü ailelerinden olan Hüseyin Örmen. İpek ticareti yapan babasını küçük yaşta kaybeder. Urfa’da başlayan okul hayatını, Diyarbakır ve İstanbul’da devam ettirir. Haydarpaşa Lisesinden mezun olduktan sonra, 1946 yılında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümüne girer. Bir süre de Hindoloji bölümünde okur. Üniversite yıllarında Niyazi Ahmet Banoğlu ile “Türk Yolu” adıyla bir mizah dergisi çıkarırlar. Bir taraftan da ekmek parası kazanmak için lahmacun, içki köfte, çiğ köfte gibi Urfa’nın yemek kültürünü, damak tadını İstanbullulara tattıracağı bir mekan açar.

Matbaa işleri, yayımcılık, bakır ticareti gibi çeşitli alanlarda kiminde para kazanarak kiminde kaybederek ticareti sürdürse de aklı sinemaya kayar. 1949 yılında Cemile Hanım’la evlenir, bu evlilikten Mübeccel, Semra ve Abbas adını verdikleri üç çocukları olur.

Birçok sinemacının hayatında yeri olan, sinemada kalıcı ve etkili olmalarında payı olan dönemin önemli oyuncusu Sezer Sezin’le tanışması........

© Evrensel


Get it on Google Play