Kendini Katar’ın beIN Sports’una ıkına sıkına 182 milyon dolara pazarlayabilen Süper Lig’in “marka değeri”nin pazar gecesi gubidik isimli stadyumlarımızdan Papara Park’ta zarar gördüğünü düşünenler var. Hani dünyanın herhangi bir yerinde 50. dakikadan sonra oynanmaması gereken Trabzonspor-Fenerbahçe maçının ardından galibiyeti kutlayan sarı-lacivertli futbolculara saldırıldı, saha savaş meydanına döndü ya… Hani “Tüm dünyaya rezil olduk” ya haber BBC’ye, ESPN’ye, Marca’ya, Kicker’e düştükçe…

Her türlü aksiliğe idmanlı ve dirençli marka değerimizin idaresinden sorumlu Mehmet “Yetheer” Büyükekşi kara kara düşünüyor olmalı… Belki de Ankara’dan malum büyüğünün yaverlerinden biri telefon açacak, “Ya bu hakem 3 ay önce bizim Faruk’tan dayak yemedi mi, niye ligin en gergin maçlarına bu adamı atayıp duruyorsunuz?” diye soracak korkusuyla tir tir titriyordur.

Valla ben Katar’dan da, Beştepe’den de “aferin” almış olabileceğini düşünüyorum. Ali Koç hafta içi yaptığı 6743. Galatasaray gündemli basın toplantısında Dursun Özbek’in “TFF Başkanı bizi birbirimize düşürüp izliyor” sözlerini aktarmıştı hatırlarsanız. Bence Büyükekşi ne yapıyorsa Türk futbolunun marka değeri için yapıyor. Çünkü takım geriye düşünce sahanın yabancı madde yağmuruna tutulduğu, sakatlanan kalecinin tribünden atılanlarla yüzünden yaralandığı, çimenlerin meşalelerle yandığı, kazananın sahada galibiyet kutlamasının dahi “tahrik” olarak nitelendiği bu “futbol delisi” cennette (Pardon cehennem, stadına cennet deyince tetiklenen muhabirlerimiz var malum) reytingimiz sadece kavgaya bağlı.

Ee her malın değerini belirleyen, onu ayrıksı kılan bir özelliği vardır. Bizimki de bu: “Kavga, polemik, basitlik, skandal…” Kimse Kurtlar Vadisi’nin başına “Bugün de biraz huzur dolayım” diye oturmuyor. “Türk işi” marka değerinin akıbeti için esas kavga Fenerbahçe-Galatasaray arasında olmalı ama yan düşmanlıklar da önemli. Her hafta aksiyon yoksa, şiddeti dışında pek de öne çıkan bir niteliği olmayan bu malı kim ne yapsın! 182 milyon dolar bu boru değil, sadece uyduruk penaltılarla çark dönmez… Gerçi eskiden ederi 500 milyon dolardı ama uluslararası siyasi konjonktür, halkın alım gücü, TL’nin değeri farklıydı. Şimdi her hafta bir gladyatör tur atmazsa kimsenin Selçuksports’tan beIN’e terfi etmeyeceği dönemdeyiz.

O yüzden iyisi mi, ortalık gerilirken iyice kışkırtalım… Ergenden hallice fanatik kulüp başkanlarını gazlayalım… “Yol arkadaşı” kulüp başkanının maç sonu dövdüğü hakemi de bu travmadan 3 ay sonra, faili meçhul otobüs saldırısının dahi hatırlarda olduğu, ligin bu en kritik maçında görevlendir(t)elim. (Yapay zekaya tabii) O da maçı durduracak cesareti gösteremesin.

Geçen hafta bahsettiğim o kulüp başkanlarını geçtim ama Mehmet Büyükekşi bunca skandala rağmen görevine devam ederse bu, bazılarına komplo teorisi gibi gelmesi muhtemel düşüncemden iyice emin olacağım: Türk futbolunun marka değeri, Türk siyasetinin “istikrarı” için işler gayet tıkırında.

Fotoğraf: DSanchez17 CC BY 2.0

Papara Park’taki saldırıyı kasım 2004’te Detroit Pistons-Indiana Pacers maçında yaşanan ve NBA için bir dönüm noktası olan “Malice at the Palace”la benzeştirenler var. Alakası yok. Orada başta Ron Artest olmak üzere oyuncular tribüne çıkıp seyircileri pataklamış, haliyle ibretlik cezalar almışlardı. Burada ise tam tersi söz konusu. 2022’de Josef de Souza, sahaya giren ve Beşiktaşlı takım arkadaşlarına uçan tekme atan Ankaragücülü bir taraftara müdahale ettiği için haksızca ceza almıştı. Bugün de bu olay üzerinden nefsi müdafaa halinde olan Fenerbahçeli oyunculara ceza verilirse adaletsizlik perçinlenir. Sahaya elinde hangi kesici/delici aletin olduğu bilinemeyecek insanlar dalmışsa o ruh haliyle futbolcuların hayatlarını, kariyerlerini korumak için her türlü önlemi almaları doğaldır.

Garip ama saha içine de bakalım mı… Rashica’nın penaltı sakarlığından Galatasaray ve Fenerbahçe’nin bol gollü kritik galibiyetlerine Süper Lig’in enteresan haftalarından birini geride bıraktık. Beşiktaş’ın, Antalyaspor karşısında ilk yarıdaki oyunu ne kadar kötüyse, Antalyaspor da 2. yarıda Beşiktaş’a karşı o kadar silikti. Sergen Yalçın’ın orta sahayı bu kadar zayıflatan rakibine karşı daha etkili olmasını beklerdim. Siyah-beyazlılar içinse 2 hafta önce yazdığımı yineleyeceğim, “Beşiktaş’a cüret gerek”. Fernando Santos, ancak 2. yarıda, takımı 2-0 gerideyken bir şeylere cüret edebildi.

Fotoğraf: Abdulhamid Hoşbaş/AA

Galatasaray, Kasımpaşa karşısında sezonun en kötü oyunlarından birini oynadı ve bu şaşırtmadı. Herkes sarı-kırmızılıların kapalı, katı savunma yapan, hücumu düşünmeyen takımlara karşı zorlandığını düşünüyor. Oysa Okan Buruk’un takımının kriptoniti, ön alanda etkili pres, yakın oynama disiplini ve rakip sahada ribauntları toplayabilecek saha içi organizasyonu… Sezon boyunca Kopenhag, Sparta Prag, Antalyaspor, Kasımpaşa buna dair güzel örnekler sergilediler. Galatasaray’ın en büyük problemi temel oyun kurma felsefesinde yatıyor. Sıkıştıkça ileriye uzun oynamak ve ribauntları toplayarak rakip sahaya yerleşmek zayıf organizasyona sahip takımlara karşı sırıtmıyor ama Kasımpaşa bu alanda, puan cetvelinde önünde bulunan Beşiktaş’tan da Trabzonspor’dan da ileride. Bu formülün Alanyaspor deplasmanında da Galatasaray’ı epey zorlayacağı ortada. Galatasaray için bardağın dolu tarafında ise Okan Buruk’un Hakim Ziyech ve Wilfried Zaha başta olmak üzere takıma adapte olamayan “yanlış transferler”den de bir şekilde verim alabileceğini göstermesi var. Bu köşede GS’ye dair sürekli vurguladığım şey buydu, kalan 8 haftada işler yolunda gitmediğinde bu katkı kritik olacak.

Trabzonspor-Fenerbahçe maçına gelince… İsmail Kartal futbolunun da handikabı Galatasaray’la benzer ama Trabzonspor, kötü organizasyonu ve rastgele personeliyle ne önde basabildi ne de rakibini hataya zorlayabildi. Fenerbahçe oyunu tamamen kontrol etti ve 1-0 öne geçtikten sonra kendi inisiyatifiyle, gücünü ekonomik kullanmak için geri çekildi. PET şişe yağmuruyla başlayan 2. yarının başında maçın ertelenmesi gerekirdi. Fenerbahçeli oyuncuların sürekli fiziksel tehdit altında olduğu bu absürt bölümde Trabzonspor geri döndü ama 2 takım arasındaki kalite farkı, Fenerbahçe’nin golü düşünerek oynadığı her sekansta kendini gösterdi. Nitekim tarihi bir nöbetçi golcü performansı sergileyen Batshuayi bir kez daha takımını yarışta tutan golü attı.

QOSHE - Papara baskını ve marka değeri - Mithat Fabian Sözmen
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Papara baskını ve marka değeri

92 0
19.03.2024

Kendini Katar’ın beIN Sports’una ıkına sıkına 182 milyon dolara pazarlayabilen Süper Lig’in “marka değeri”nin pazar gecesi gubidik isimli stadyumlarımızdan Papara Park’ta zarar gördüğünü düşünenler var. Hani dünyanın herhangi bir yerinde 50. dakikadan sonra oynanmaması gereken Trabzonspor-Fenerbahçe maçının ardından galibiyeti kutlayan sarı-lacivertli futbolculara saldırıldı, saha savaş meydanına döndü ya… Hani “Tüm dünyaya rezil olduk” ya haber BBC’ye, ESPN’ye, Marca’ya, Kicker’e düştükçe…

Her türlü aksiliğe idmanlı ve dirençli marka değerimizin idaresinden sorumlu Mehmet “Yetheer” Büyükekşi kara kara düşünüyor olmalı… Belki de Ankara’dan malum büyüğünün yaverlerinden biri telefon açacak, “Ya bu hakem 3 ay önce bizim Faruk’tan dayak yemedi mi, niye ligin en gergin maçlarına bu adamı atayıp duruyorsunuz?” diye soracak korkusuyla tir tir titriyordur.

Valla ben Katar’dan da, Beştepe’den de “aferin” almış olabileceğini düşünüyorum. Ali Koç hafta içi yaptığı 6743. Galatasaray gündemli basın toplantısında Dursun Özbek’in “TFF Başkanı bizi birbirimize düşürüp izliyor” sözlerini aktarmıştı hatırlarsanız. Bence Büyükekşi ne yapıyorsa Türk futbolunun marka değeri için yapıyor. Çünkü takım geriye düşünce sahanın yabancı madde yağmuruna tutulduğu, sakatlanan kalecinin tribünden atılanlarla yüzünden yaralandığı, çimenlerin meşalelerle yandığı, kazananın sahada galibiyet kutlamasının dahi “tahrik” olarak nitelendiği bu “futbol delisi” cennette (Pardon cehennem, stadına cennet deyince tetiklenen muhabirlerimiz var malum) reytingimiz sadece kavgaya bağlı.

Ee her malın değerini belirleyen, onu ayrıksı kılan bir özelliği vardır. Bizimki de bu: “Kavga, polemik, basitlik, skandal…” Kimse Kurtlar Vadisi’nin başına “Bugün de biraz huzur dolayım” diye oturmuyor. “Türk işi” marka değerinin akıbeti için esas kavga Fenerbahçe-Galatasaray arasında olmalı ama yan düşmanlıklar da önemli. Her hafta aksiyon yoksa, şiddeti dışında pek de öne çıkan bir niteliği olmayan bu malı kim ne yapsın! 182 milyon dolar bu boru değil, sadece uyduruk penaltılarla çark dönmez… Gerçi eskiden........

© Evrensel


Get it on Google Play