Geçtiğimiz haftanın gündemi açık ara, AYM karşısında, bir de bildiri yayımlayıp tutumunu pekiştiren Yargıtayın kararı ve Cumhurbaşkanıyla destekçileri ve muhalefetin tutumuydu.

AYM’nin Can Atalay’ın hak ihlaline uğratıldığını ve tahliyesini bildiren kararı, Anayasa’ya göre bunun tartışılmazlığı ve derhal uygulanma zorunluluğu biliniyor. Tartışılır yanı yok! Üzerinde durmayacağız.

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinin AYM kararını bekletmeden uygulaması gerekiyordu. Bunu yapmayıp ve beş gün beklettiği dosyayı mahkeme, eski kararını onayan Yargıtay 3. Ceza Dairesine gönderdi. Bu ve hukuk dışılığı da biliniyor. Tartışılır yanı yok! Üzerinde durmayacağız.

Yargıtay 3. Ceza Dairesi, AYM’nin kararını tanımadı ve yetkisini aştığı iddiasıyla AYM hakimleri hakkında suç duyurusunda bulundu. Yargıtay dairesinin üstünde bir kurum olmadığı AYM’nin kararını tartışma yetkisi bulunmadığı ve kararının hukuki dayanağı ve örneği olmadığı biliniyor. Tartışılır yanı yok! Üzerinde durmayacağız.

Bu, sadece AYM’ye karşı değil, beğenilir ya da beğenilmez Anayasa’ya ve onun çerçevesini çizdiği siyasal düzene karşı bir darbe. Henüz AYM’nin siyaseten tamamen ele geçirilmediği ve şimdiye kadar zaten birkaç kararı siyasal iktidar tarafından uygulanmamışken, bu iktidara bağlanmış bir başka hukuk kurumu tarafından hedefe konulduğu görülüyor. Oysa AYM’ye bireysel başvuru yapılabilmesi hakkını 12 Eylül 2010 Anayasa değişikliğiyle bugünkü iktidar vermişti. Bu da biliniyor ve üzerinde durmayacağız.

Önemli olan tepkiler.

AKP’den ilk tepkiler Gn. Bşk. Yard. Asılyazıcı ile Grup Bşk. Vekili Gül’den geldi ve Yargıtay dairesini eleştirir içerikteydi. Sonra Erdoğan onların yanlış yaptığını söyledi.

Kılıçdaroğlu başkanlığını sürdürse iyice ağırdan alacağı tahmin edilebilecek CHP’nin yeni yönetimi, kurultaydaki eleştirileri ve sokağa çıkmayı da kapsayan soldan muhalefet vaatleri doğrultusunda “darbe” nitelemesi yaparak, atak görünen bir tutum aldı. Aynı gün gece TBMM grubunu topladı, Mecliste ve sokakta karşı koyma kararı aldı. Sokağa çıkacak herkesin arkasında olacaktı CHP.

AKP ve ittifaklarına yanaşma eğilimindeki İyi Parti de, sözcüsünün ağzından, “darbe” sözcüğünü kullanarak, “Hukuku rafa kaldırma girişimi” tanımlaması yaptı.

Benzeri bir tanım, Meclis gruplarını birleştiren Saadet+Gelecek partilerince de yapıldı ve Yargıtay sert biçimde eleştirildi.

Sokağa tek çıkan ise, 10 Kasım günü Yargıtayla AYM’nin bulunduğu yerleşkenin önüne yürüyen, kararı veren Yargıtay üyeleri hakkında Yargıtay Disiplin Kuruluna “Görevden el çektirme” başvurusu yapan Türkiye Barolar Birliği ve bağlı avukatlar oldu. Yürüyüşü Ankara Barosu düzenledi. Barolar Birliği katıldı, tüm baro başkanlarını Ankara’ya yürüyüşe katılmaya çağırdı.

CHP yeni Genel Başkanı Ö. Özel de bu yürüyüşe sonuna doğru birkaç yöneticisiyle birlikte katıldı ve bir konuşma yaptı.

Ancak dağ fare doğurmuş görünüyor!

Özel’in son kurultayda bir önceki yönetime karşı eleştirilerine, Kılıçdaroğlu’nun sokağa çıkma yasağına karşı çıkan ve Yargıtay darbesi karşısında hızla aldığı halkı direnmeye de çağıran oldukça sert tutumuna bakanlar, CHP’nin muhalefetini sokağa da taşıyacağını sandı.

Ama görüldü ki, CHP TBMM’yi terk etmeme “eylemi” yapar ve nöbetleşe bazı vekillerini Mecliste tutarken, sadece baroların eylemine birkaç yöneticisiyle katılmakla yetindi.

Oysa halkı “Darbeye karşı direnmeye” çağıran Özel’in kendisiydi. Ama kendisi örgütlemeyecek, başkalarının örgütlediklerine temsili katılımlarla yetinecekse, CHP’ye ne gerek var ve Özel neden “halkı darbeye karşı çıkmaya” çağıran büyük laflar etti?

Evet darbe. Ve evet, direnilip püskürtülmeli. Bunun için, ihtiyaç, halkın geniş kesimlerinin birleştirilmesi. Uzun uzadıya tartışılması gerekmiyor. Gereken, direnişin örgütlenmesi. Lafı da edilmişken sokağa çıkmaya başlamak. Başka yolu yok.

Ve “Değiştim” iddiasında bulunacaksa, yeni yönetimiyle, darbe karşısında kıyısından-köşesinden de olsa bir sorumluluk üstlenmekten kaçamayacak olan CHP sınavda. Kurultayında ve darbe karşısında onca lafı boşuna ve göstermelik olarak mı etti yoksa bugüne kadarki tutumunu biraz olsun değiştirip gerçekten muhalif olmayı deneyecek mi?

QOSHE - Darbe karşısında tutum… - Mustafa Yalçıner
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Darbe karşısında tutum…

17 18
14.11.2023

Geçtiğimiz haftanın gündemi açık ara, AYM karşısında, bir de bildiri yayımlayıp tutumunu pekiştiren Yargıtayın kararı ve Cumhurbaşkanıyla destekçileri ve muhalefetin tutumuydu.

AYM’nin Can Atalay’ın hak ihlaline uğratıldığını ve tahliyesini bildiren kararı, Anayasa’ya göre bunun tartışılmazlığı ve derhal uygulanma zorunluluğu biliniyor. Tartışılır yanı yok! Üzerinde durmayacağız.

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinin AYM kararını bekletmeden uygulaması gerekiyordu. Bunu yapmayıp ve beş gün beklettiği dosyayı mahkeme, eski kararını onayan Yargıtay 3. Ceza Dairesine gönderdi. Bu ve hukuk dışılığı da biliniyor. Tartışılır yanı yok! Üzerinde durmayacağız.

Yargıtay 3. Ceza Dairesi, AYM’nin kararını tanımadı ve yetkisini aştığı iddiasıyla AYM hakimleri hakkında suç duyurusunda bulundu. Yargıtay dairesinin üstünde bir kurum olmadığı AYM’nin kararını tartışma yetkisi bulunmadığı ve kararının hukuki dayanağı ve örneği olmadığı biliniyor. Tartışılır yanı yok! Üzerinde durmayacağız.

Bu, sadece AYM’ye karşı değil, beğenilir ya da beğenilmez Anayasa’ya ve onun çerçevesini çizdiği siyasal düzene karşı bir darbe. Henüz AYM’nin siyaseten tamamen ele geçirilmediği ve şimdiye kadar zaten birkaç kararı siyasal iktidar tarafından uygulanmamışken, bu iktidara bağlanmış bir başka hukuk kurumu tarafından hedefe konulduğu görülüyor. Oysa AYM’ye bireysel başvuru yapılabilmesi hakkını 12 Eylül 2010 Anayasa........

© Evrensel


Get it on Google Play