Küreselleşme propagandistleri dünyanın “küçük bir köy”e dönüştüğünü ileri sürmüştü. Kısa sürede sahteliği açığa çıkan krizleri sona erdirip “refah” ve “barış” getireceği masalları bir yana uluslararası ilişkilerin sıkılaşmasıyla iletişimin yoğunlaştığı tartışmasız. Emek ve üretim, ticaretle birlikte uluslararasılaşırken sınır tanımadan ülkeden ülkeye durmaksızın bilgi ve haber de akıyor. Dünyanın hiçbir köşesi diğerinden tecrit edilmiş değil. Bir “ucunda” gerçekleşen bir olay, sanki “komşu”da olmuş gibi diğer “ucundakini” etkiliyor ve herkes hangi “köşesinde” olursa olsun tüm olup bitenden sanki kendi evi ya da komşusunda olmuş gibi haberdar oluyor.

Ukrayna Savaşı ya da İsrail’in uygulamakta olduğu soykırımı, yan sokağınızda oluyormuş gibi ekranlardan ve yazılı basından izliyor, hele sosyal medyadan anında tüm gelişmeleri takip edebiliyorsunuz.

En son Rusya seçimleri ve Putin’in “zaferine” tanıklık etmiştik. Pazar gecesinden başlayarak kanallarla haber siteleri, pazartesi ve salıysa gazeteler Türkiye seçimleri haberleriyle dolup taştı.

Hem de Easter’e (Paskalya’ya) denk gelmişti ve örneğin İtalya’da yazılı basın yayımlanmamıştı. Yine de haber siteleri Türkiye yerel seçimlerini yakından takip etti. Devlet kanalı Rai’nin haber sitesi Rainews, “İstanbul, Ankara ve İzmir gibi büyükşehirler 2019’da onları ele geçiren ılımlı laik muhalefet partisi CHP’nin elindeydi. Erdoğan tüm karizmasını bunları geri kazanmak için kullandı ama tam anlamıyla yenilgiye uğradı. Üstelik CHP önde gelen siyasal güç haline geldi” diye yazdı. Ve “Bu, yaklaşık 20 yıldır iktidarda olan ve muhalefeti bastırmaktan çekinmeyen Erdoğan için tartışmasız bir başarısızlık” diyerek noktayı koydu.

Bu bilgi, hemen tüm uluslararası basının izleyici ve okuyucularına aktardığı ortak saptamaydı. “Geçen yıl cumhurbaşkanlığı seçimlerindeki kıl payı zaferinin ardından” “Reis” olarak tanımladığı “Erdoğan ve AKP’si yerel seçimleri kaybetti” diye yazan yine İtalya’dan La Repubblica haber sitesi, İmamoğlu’nun “Cumhuriyetçi seçmenleri yeniden sandık başına çekerek kendisini muhalefetin fiili lideri haline getirdiğini” belirtti ve ekledi: “Erdoğan’ın liderliği artık tartışmaya açık!

İngiltere’den Guardian, “Seçmenlerin Erdoğan’a sırtını döndüğü seçimlerde ana muhalefet partisi seçimlerde ezici bir zafer kazandı” başlığıyla yayımladığı haberinde CHP’nin yerel seçimlerde Erdoğan iktidarına beklenmedik bir darbe vurduğunu yazdı. Gazete seçim sonuçlarının, cumhurbaşkanlığı seçimlerini kazanmasının ardından taraftarlarını yerel seçimlerde sandık başına çağıran Erdoğan’dan hoşnutsuzluğu gösterdiğini belirtti.

Benzer bir yorum ABD’den New York Times’ın sayfalarında da yer aldı: “Seçmenlerin geçinemez hale geldikleri ekonomi politikalarına kızgınlık duydukları koşullarda muhalefetin Türkiye genelinde Erdoğan’ın iktidar partisine karşı kazanım elde ettiğini” ve İBB Başkanı İmamoğlu’nun “siyasal muhalefetin yıldızı” pozisyonunu kesinleştirdiğini belirterek, “Çok sayıda kişi İmamoğlu’nu potansiyel cumhurbaşkanı adayı olarak görüyor” diye yazdı ki, bu da uluslararası basının ortak saptamalarının başında geliyor.

Örneğin Fransa’dan Le Soir, “Erdoğan 2019’da muhalefete geçen Ankara ve İstanbul’u kazanmayı başaramadı” diye yazdığı “Türkiye’de yerel seçimler: Erdoğan iddiasını kaybetti” başlıklı haberinde “İstanbul’da zafer kazanan İmamoğlu için ulusal bir kader şekilleniyor” dedi.

Sadece BBC News, cumhurbaşkanı adayı olarak İmamoğlu’nun yanına Mansur Yavaş’ı da eklemekteydi.

İngiltere’den Financial Times, 20 yıldır iktidarda olan Erdoğan’ın en ağır seçim darbesini aldığını ve kendisini en çok ekonominin zorladığını belirti. Gazeteye göre, “Seçmenler, yıllardır süren ve her şeyin fiyatını artıran enflasyona isyan etmiş”ti.

Le Monde’un “Türkiye’de yerel seçimlerde büyük kazanımlar elde eden muhalefet Erdoğan’a darbe vurdu” başlıklı yazısının bir alt başlığı “Erdoğan popülaritesinin barometresi”ydi. Gazete, “Erdoğan’ın, Saray’ının balkonundan yaptığı konuşmada seçim yenilgisini kabul ederek partisinin Türkiye genelinde ‘irtifa kaybına’ uğradığını kabul ettiğini” ve “mesajı aldıklarını, sonuçları analiz ederek hatalarını düzelteceklerini söylediğini” yazdı. Erdoğan’ın “Bu bir son değil, ama dönem noktası” dediğini aktardı. Gazetenin belirttiği bir diğer şey, geçen yılki seçimde yüzde 87 olan seçime katılım oranının bu seçimlerde yüzde 76’ya düştüğüydü, önemli sayıda destekçisi bu kez Erdoğan’a oy vermemişti. Bir bölümününse Yeniden Refah Partisine oy verdiğiyse biliniyor. Anlaşmalarını yokuşa sürerek iki il ve bir dizi ilçe belediyesini kendisinden kolay oy alan bu partiyle kaptıran Erdoğan herhalde pişmanlık duyuyor olmalı.

Artık rakibi olduğu kesinleşen İmamoğlu karşısında Erdoğan’ın bundan böyle toparlanmasının zor olduğu, uluslararası basının haber ve yorumlarına damgasını vuran genel kanı olduğunu söylemek yanlış olmaz.

Şüphesiz bunlar sadece basın yorumu olmaktan fazlasıdır. Basını bunları yazan devletlerin, özellikle büyük emperyalist devletlerin, Erdoğan’a ve tabii ki yalnızca ona değil Türkiye’ye yönelik yaklaşım ve tutumlarına, tamamen gerçeği yansıtan bu değerlendirmelerin yön verecek olması beklenmeli.

Erdoğan, artık yalnızca ulusal ölçekte ve örneğin bürokrasiyle sınırlı kalmayan ama uluslararası ölçeği de kapsayan, ikinci dönemlerinde ABD başkanlarının bile kaçınamadıkları bir muameleyle yüzleşecek. “Topal ördek” muamelesi! “Eli mahkum” öngörüsüyle eskisinden çok dayatmalara muhatap olacak. Bunun bir anlamı, zaten en yüksek faizlerle kredi ve borç bulabilen Türkiye’nin bulabileceği borç faiz oranlarının daha yükselmesidir.

Erdoğan, gidişat gözlerinin önünde şekillenmesine rağmen, bu seçim öncesi açıkça “para yok” diyerek, -örneğin emeklilere- küçük “seçim rüşvetleri” bile dağıtamamıştı. Oysa bu Erdoğan için olanaksız değildi. Mayıs seçimleri öncesi yaptığı gibi bir miktar karşılıksız para basarak dağıtabilirdi. Yapmadı ya da yapamadı. Her şeyi göze alıp “nas” diyerek sürekli faiz indiren Erdoğan kendisine kalsa bundan kaçınmazdı. Büyük ihtimalle el altından IMF ile anlaşmış olmalıdır. Şimdi artık bu zorunlu “anlaşmalar” çoğalacak ve Erdoğan’ın sırtından Türkiye’nin yük ve zorlukları artacaktır.

Artık ABD ile Rusya’nın sürtüşmelerinden yararlanarak Suriye’de olageldiği türden “özel çıkarları” gerçekleştirmek üzere aradan sıyrılmanın sonu gelmiştir. Bu “yararlanmalar” zaten çok zorlaşmaktaydı, artık neredeyse olanaksızdır. “Eyyy Avrupa” efelenmelerinin frenine basmaktan da kaçınamayacak olan Erdoğan, ülke içinde yasak ve zor kullanımını artıracak olsa bile uluslararası ilişkilerde halim selim bir görüntü verecektir. Erdoğan Türkiye’sinin başlatmış olduğu süreçte ileri mesafeler alarak ABD ve AB’ye fazlasıyla yanaşması beklenmelidir.

Son söz: Bahçeli boşuna bağırıp çağırmaktadır. Bir erken seçim sadece ulusal etkenler değil üstesinden gelinemeyecek dayatmalar dolayısıyla uluslararası etkenler nedeniyle de kaçınılmaz hale gelecek görünmektedir.

QOSHE - Dış basında ‘Erdoğan yenilgisi’ - Mustafa Yalçıner
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Dış basında ‘Erdoğan yenilgisi’

51 1
03.04.2024

Küreselleşme propagandistleri dünyanın “küçük bir köy”e dönüştüğünü ileri sürmüştü. Kısa sürede sahteliği açığa çıkan krizleri sona erdirip “refah” ve “barış” getireceği masalları bir yana uluslararası ilişkilerin sıkılaşmasıyla iletişimin yoğunlaştığı tartışmasız. Emek ve üretim, ticaretle birlikte uluslararasılaşırken sınır tanımadan ülkeden ülkeye durmaksızın bilgi ve haber de akıyor. Dünyanın hiçbir köşesi diğerinden tecrit edilmiş değil. Bir “ucunda” gerçekleşen bir olay, sanki “komşu”da olmuş gibi diğer “ucundakini” etkiliyor ve herkes hangi “köşesinde” olursa olsun tüm olup bitenden sanki kendi evi ya da komşusunda olmuş gibi haberdar oluyor.

Ukrayna Savaşı ya da İsrail’in uygulamakta olduğu soykırımı, yan sokağınızda oluyormuş gibi ekranlardan ve yazılı basından izliyor, hele sosyal medyadan anında tüm gelişmeleri takip edebiliyorsunuz.

En son Rusya seçimleri ve Putin’in “zaferine” tanıklık etmiştik. Pazar gecesinden başlayarak kanallarla haber siteleri, pazartesi ve salıysa gazeteler Türkiye seçimleri haberleriyle dolup taştı.

Hem de Easter’e (Paskalya’ya) denk gelmişti ve örneğin İtalya’da yazılı basın yayımlanmamıştı. Yine de haber siteleri Türkiye yerel seçimlerini yakından takip etti. Devlet kanalı Rai’nin haber sitesi Rainews, “İstanbul, Ankara ve İzmir gibi büyükşehirler 2019’da onları ele geçiren ılımlı laik muhalefet partisi CHP’nin elindeydi. Erdoğan tüm karizmasını bunları geri kazanmak için kullandı ama tam anlamıyla yenilgiye uğradı. Üstelik CHP önde gelen siyasal güç haline geldi” diye yazdı. Ve “Bu, yaklaşık 20 yıldır iktidarda olan ve muhalefeti bastırmaktan çekinmeyen Erdoğan için tartışmasız bir başarısızlık” diyerek noktayı koydu.

Bu bilgi, hemen tüm uluslararası basının izleyici ve okuyucularına aktardığı ortak saptamaydı. “Geçen yıl cumhurbaşkanlığı seçimlerindeki kıl payı zaferinin ardından” “Reis” olarak tanımladığı “Erdoğan ve AKP’si yerel seçimleri kaybetti” diye yazan yine İtalya’dan La Repubblica haber sitesi, İmamoğlu’nun “Cumhuriyetçi seçmenleri yeniden sandık başına çekerek kendisini muhalefetin fiili lideri haline getirdiğini” belirtti ve ekledi: “Erdoğan’ın liderliği artık tartışmaya açık!

İngiltere’den Guardian, “Seçmenlerin Erdoğan’a sırtını döndüğü seçimlerde ana muhalefet partisi seçimlerde ezici bir zafer........

© Evrensel


Get it on Google Play