İsrail siyonizmi 7 Ekim’den bu yana gizleyip saklamaya ihtiyaç duymadan yok edici gaddarlığını insanlığın gözünün içine sokuyor. Saldırıları dur durak bilmiyor. Ev, iş yeri, hastane, okul, cami ve kilise türünden kutsal mekan ayırt etmiyor. Hava bombardımanı, füze ve tanklarla açıkça soykırım uyguluyor.

Irkçı saldırganlığa direnmeye çalışan silahlı Filistin örgütleri yok değil. Ancak sivillerin hedef alınmasını saldırılarının dayanağı kılmaya çalışan İsrail ırkçılığı asker-sivil tanımıyor. Netanyahu ve ırkçı bakanları ateş kesmeye de yanaşmadan tam bir kitle katliamı uyguluyor. Amaç açık: Etnik temizlik! Filistin topraklarını, özellikle Gazze’yi Filistinsizleştirme.

Siyonizmin tüm dünyanın gözü önündeki bu pervasızlığını cesaretlendirip teşvik eden, en başta emperyalistler.

ABD, İngiltere, Almanya, Fransa başta olmak üzere emperyalistler, bölgeye donanma ve asker yollayıp silah ve tüm lojistik ihtiyaçlarını karşıladıkları İsrail’in sözde “kendisini savunma hakkı”nı ileri sürerek, Filistin halkına yönelik soykırımı açıkça destekliyor.

Rusya ve Çin emperyalizmi, 7 Ekim sonrasında 7. kez toplanıp sonuçsuz dağılan BM Büyükelçilerinin ağzından “uluslararası insani hukuk” diyor, ancak lafın ötesinde somut bir adım atmıyor ve üstelik sanki iki taraf savaşıyormuş gibi, “İsrail-Filistin çatışması”ndan söz ediyor. Oysa emperyalist çıkarları söz konusu olduğunda Rusya Ukrayna’da NATO’yla savaşmaktan çekinmiyor, Çin tüm dünyada ABD ve müttefiklerinin karşısına dikiliyor. Filistin soykırımı karşısındaysa sadece laf üretiyorlar!

Türkiye ve Arap gericilikleri, İslami propaganda yapıyor ve dillerinin ucuyla Filistin derken, “yardım” adına, Filistin’e ulaşması siyonistlerin inayetine kalan ilaç ve yiyecek maddeleri göndermeyi yeterli sayıyor. Bazı gerici hükümetler resmi mitingler düzenlemekle yetindi. Diplomatik ilişkilerini bile kesmiyor, milyarlarca dolarlık ticari ilişkilerini sürdürüyor ve gerçekte bombalamalarına katkıda bulundukları İsrail’i desteklemiş oluyorlar.

Filistin halkının tek desteği dünya işçileri ve halkları. İsrail saldırganlığı öylesine açık bir insanlık düşmanlığı ki, insanım diyen hiç kimse sessiz kalamıyor. Emperyalist metropoller başta olmak üzere, özellikle Avrupa ve Amerika kıtalarının halkları İsrail saldırılarını lanetleyen gösterileriyle neredeyse tüm dünya kentlerinin meydanlarıyla sokaklarını dolduruyor. Liman işçileri, İngiltere, İspanya ve İtalya’da İsrail’e silah sevkiyatını engelledi.

Siyonist soykırımı lanetleyen gösterilere, Avrupa ve özellikle yüz binlerin sokaklara döküldüğü ABD ve İngiltere’de Müslüman azınlıklar da kuşkusuz katılıyor. Ancak sık sık tekrarlanan büyük ve yaygın gösteriler, Müslüman azınlıkları misliyle aşan, bu ülkelerin halkları ve özellikle gençlerinin kitlesel katılımıyla gerçekleşiyor. Gösterilerde getirilen “tekbir”, kılınan namaz ve atılan İslami sloganlar, örneğin Irak İşgali dönemindeki kadar yaygın ve etkili değil. Başta gençleri olmak üzere, göstericilerin büyük çoğunluğunu oluşturan Amerikan, İngiliz, Fransız vb. halklarını harekete geçiren, en başta soykırıma isyan eden vicdanlarıyla insanlığı ve yaşam hakkını sahiplenmeleri. Ve bir diğer önemli hareket ettirici, işsizlik ve pahalılığı tırmandıran savaş ve savaş harcamalarının doğrudan kendilerini hedef aldığına ilişkin farkındalığın yaygınlaşmasıyla halkların aynı zamanda kendilerini savunmaya yönelmeleri.

Halkların bu desteği, üstelik Almanya ve Fransa’daki gösteri yasaklarına rağmen sürüyor. Almanya yasakçılıkta ısrar ederken, halkların baskısının ilk sonucu Fransa’da yasağın kırılması oldu.

Ve ikinci sonuç: “Ateşkes” sözcüğünü ağzına bile almayan İsrail siyonizmi ateşkesi kabul etmek zorunda kaldı. Bu kabulde, halkların baskısı altında kalan ABD ve Avrupa ülkeleri hükümetlerinin İsrail’i ateşkese zorlamasının payı tayin edici.

Emperyalistler “büyük” olmasına büyük. Dünya gericiliği de şüphesiz güçlü ve dişinden tırnağına kadar silahlı. Ancak işçi sınıfı ve halklar onlardan daha büyük ve güçlü. Yeter ki bir amaca kilitlenmiş ve örgütlü olsunlar ve ayağa kalksınlar. Gözlerimizle tanık oluyoruz: Yeterince örgütlü olmadan bile gericiliğe geri adım attırıyorlar!

QOSHE - İsrail'i lanetleyen halklar bir kez daha kanıtlıyor ki… - Mustafa Yalçıner
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

İsrail'i lanetleyen halklar bir kez daha kanıtlıyor ki…

28 16
05.12.2023

İsrail siyonizmi 7 Ekim’den bu yana gizleyip saklamaya ihtiyaç duymadan yok edici gaddarlığını insanlığın gözünün içine sokuyor. Saldırıları dur durak bilmiyor. Ev, iş yeri, hastane, okul, cami ve kilise türünden kutsal mekan ayırt etmiyor. Hava bombardımanı, füze ve tanklarla açıkça soykırım uyguluyor.

Irkçı saldırganlığa direnmeye çalışan silahlı Filistin örgütleri yok değil. Ancak sivillerin hedef alınmasını saldırılarının dayanağı kılmaya çalışan İsrail ırkçılığı asker-sivil tanımıyor. Netanyahu ve ırkçı bakanları ateş kesmeye de yanaşmadan tam bir kitle katliamı uyguluyor. Amaç açık: Etnik temizlik! Filistin topraklarını, özellikle Gazze’yi Filistinsizleştirme.

Siyonizmin tüm dünyanın gözü önündeki bu pervasızlığını cesaretlendirip teşvik eden, en başta emperyalistler.

ABD, İngiltere, Almanya, Fransa başta olmak üzere emperyalistler, bölgeye donanma ve asker yollayıp silah ve tüm lojistik ihtiyaçlarını karşıladıkları İsrail’in sözde “kendisini savunma hakkı”nı ileri sürerek, Filistin halkına yönelik soykırımı açıkça destekliyor.

Rusya ve Çin emperyalizmi, 7 Ekim sonrasında 7. kez toplanıp sonuçsuz dağılan BM Büyükelçilerinin ağzından “uluslararası insani hukuk” diyor, ancak lafın ötesinde somut bir adım atmıyor ve üstelik sanki iki taraf savaşıyormuş gibi, “İsrail-Filistin çatışması”ndan söz ediyor. Oysa emperyalist çıkarları söz konusu........

© Evrensel


Get it on Google Play