Türkiye’nin gündemi ne? Çıkmaza saplanmış ülkenin binlerce sorunundan oluşan kördüğüm hangi ipin ucundan yakalanıp çekilirse çözüm yoluna girebilir?

Soru çok genel ve farklı yanıtlar verilmesi doğal. Hele egemenler yönetmenin kolay yolu belleyip çıkarları ortak olanları bile inanç, millet, cinsiyet gibi “kimlikler”, hatta takım tutar gibi sağcılık-solculuk, şu parti-bu parti üyeliği gibi ayrımlarla bölüp birbirine düşürmeyi iş edindiklerinden her kafadan bir ses çıkabilir. Yine de bu soruya, başlıca çıkarları farklı olan sınıflar farklı yanıtlar verecektir.

Sıkıntı ekonomide kilitleniyor ve ekonominin öneminin farkında olmayan yok. Ancak farklı sınıflar ekonomiye farklı yaklaşıyor ve farklı çözümleri var.

Türkiye’de bugüne kadar kapitalist patronların çözüm olmayan “çözümleri”nden başka çözüm uygulanmadı. Kim uyguladı? Tek tek kapitalistler ve onların “ortak komiteleri” olan hükümetler.

Bunun için zorunlu tüketim maddelerine her gün yağmur gibi zam yağıyor ama asgari ücret yılda bir defa belirlensin isteniyor. Bu, sermayenin “çözümü”!

Doğu ve Güneydoğu İşadamları Dernekleri Federasyonu Başkanı Kadooğlu “Bölgede işsizliğin yüksek olması, işçilik maliyetlerinin düşük olması açısından avantaj sağlıyor. İstanbul’da bir işçi bin lira maaş alırken, burada 600 liraya aynı iş yapılabiliyor. Dolayısıyla yüzde 30-35 gibi bir avantaj söz konusu” diyebiliyor. Yani örneğin Urfa Özak işçilerinin düşük ücret alması kapitalist patrona göre “avantaj”. Peki Özak işçisi buna ne der? Onun çözümü de net: Yükseltin şu ücretleri, biraz nefes alalım! Patronun avantajı, işçinin belinin daha çok bükülmesi ve hatta açlık demek. Bu “avantaj”ın yakalanabilmesi ise baskı, taciz, dayatma, hak aradığında tekme ve zehirli su demek!

Öyleyse, gündemlere nereden, hangi pencereden bakılacağı en az gündemlerin kendisi kadar önemli.

İktidar partisi ve ortakları örneğin asgari ücret sorununa “Düşük tutulmalı çünkü yüksek ücret enflasyonu azdırıyor” diye yaklaşıyor. Bunun işçi düşmanlığı penceresi olduğu tartışmasız. Buradan yapılan siyaset işçi düşmanı sermaye siyasetidir. Patronlara verilen teşvikler, ısrarla sürdürülen düşük faiz politikası, hazine garantili havaalanı, yol vb. işletmeleri, koca koca saraylar, onlarca özel uçak, her yöneticiye özel araba vb. azdırmıyor, petrole, gaza, ekmeğe, süte, ulaşıma, kiralara zam azdırmıyor, asgari ücret zammı enflasyonu azdıracak öyle mi?! Haydi oradan!

İktidar partisiyle ortaklarının Özak Tekstil işçilerine karşı çözümü ne? Patron saldırganlığı, vali-müftü vb. yasakları, jandarma kuşatmasıyla darbı, zehirli gaz… Ama yerel seçimler geliyor ve sadece zorla yürünemez, bunu biliyorlar. Bekir Bozdağ gelmiş, işçilerin yüzüne bile bakmamıştı. Ama geçen cuma, hepsi AKP’li olan Urfa belediye başkanıyla Sanayi ve Ticaret Odası ve OSB Müdürlüğü gibi kurumların temsilcileri gelip işçilerle görüştü. “Pazartesi [dün yani] belediye başkanı direnişi ziyaret edecek, işçilerin haklı taleplerinin kabul edilmesi konusunda sorumluluk alacak, belediye de işçilere erzak yardımı yapacak”tı. Hem nalına hem mıhına! Ezemiyorsan, yatıştırmaya çalışacaksın!

Ya düzen muhalefeti ne yapıyor? İyi Parti, Akşener muhalif ittifak içinde kalmaya bile tahammül göstermedi, partisini dağıtmayı göze alarak dümeni AKP’den yana kırdı. Gözü ne Özak işçisini ne da başkasını görüyor. CHP, asgari ücret çok artsın diyor; oya ihtiyacı var çünkü işçilerden yana görünmek zorunda. “Akılcı politika izliyor” deyip zamcı, düşük asgari ücret dayatıcısı M. Şimşek’i doğru bulmamış gibi, asgari ücretin düşük tutulmasını eleştiriyor görünüyor. Hiç başkanı ya da bir başka yöneticisinin ağzından Özak işçisi ve direnişini duyan oldu mu? “Değişim” lafının ardından tutturmuşlar bir yerel seçimler ve adaylar, onların da gözü başkasını görmüyor. Ne Özak işçisi ne direnişi!

Özak direnişi ülke içi ve dışından büyük destek alıyor. Bir kuru açıklama tabii ki yetmez. Başaran Ulusoy’u ayırıyorum ama hâlâ bir destek açıklaması bile yapmamış olan sendikayım, sosyalisttim diyen var. Sadece Özak işçisi değil, işçi sınıfı dostunu düşmanını buradan ayırt ediyor. Herkes bunu bilsin ve kendisine çeki düzen versin.

QOSHE - Özak Tekstil’den bakıldığında siyaset... - Mustafa Yalçıner
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Özak Tekstil’den bakıldığında siyaset...

14 23
19.12.2023

Türkiye’nin gündemi ne? Çıkmaza saplanmış ülkenin binlerce sorunundan oluşan kördüğüm hangi ipin ucundan yakalanıp çekilirse çözüm yoluna girebilir?

Soru çok genel ve farklı yanıtlar verilmesi doğal. Hele egemenler yönetmenin kolay yolu belleyip çıkarları ortak olanları bile inanç, millet, cinsiyet gibi “kimlikler”, hatta takım tutar gibi sağcılık-solculuk, şu parti-bu parti üyeliği gibi ayrımlarla bölüp birbirine düşürmeyi iş edindiklerinden her kafadan bir ses çıkabilir. Yine de bu soruya, başlıca çıkarları farklı olan sınıflar farklı yanıtlar verecektir.

Sıkıntı ekonomide kilitleniyor ve ekonominin öneminin farkında olmayan yok. Ancak farklı sınıflar ekonomiye farklı yaklaşıyor ve farklı çözümleri var.

Türkiye’de bugüne kadar kapitalist patronların çözüm olmayan “çözümleri”nden başka çözüm uygulanmadı. Kim uyguladı? Tek tek kapitalistler ve onların “ortak komiteleri” olan hükümetler.

Bunun için zorunlu tüketim maddelerine her gün yağmur gibi zam yağıyor ama asgari ücret yılda bir defa belirlensin isteniyor. Bu, sermayenin “çözümü”!

Doğu ve Güneydoğu İşadamları Dernekleri Federasyonu Başkanı Kadooğlu “Bölgede işsizliğin yüksek olması, işçilik maliyetlerinin düşük olması açısından avantaj sağlıyor. İstanbul’da bir işçi bin lira maaş alırken, burada 600 liraya aynı iş yapılabiliyor. Dolayısıyla yüzde 30-35 gibi bir avantaj söz konusu”........

© Evrensel


Get it on Google Play