Beklentilerin epey yükseldiği ama sonucunda sert bir düşüşün yaşandığı genel seçimlerin üzerinden bir yıl geçmeden, yeniden oy kullanmak üzere, bıkkın ve yorgun, ayak sürüye sürüye sandığa giden seçmenlerin arasındaki ‘kararsızlar’ kümesi, bu kümenin adayları ve aday adaylarıyla birlikte neredeyse bir metropol nüfusu ediyor. O yüzden yerel seçimler halkın belediyelere başkan mı seçeceği yoksa adayların kendilerine halk mı seçeceği sorusunun yanıtının her zamankinden daha da karmaşıklaştığı bir süreç.

İktidar rasyonel ekonomisine geçişten beklediği semereyi hem ekonomik hem de politik olarak alamadığı için bundan daha önceleri kolaylıkla derleyip toparlayabildiği kendi ‘halk’ından emin değil. Erdoğan bir yandan belediye başkan adaylarının da işini üstlenerek konuşuyor ve o halk kimi seçerse seçsin hep Erdoğan’ı seçmiş olacağı mesajını veriyor. Diğer yandan da bıkkın ama gönlü geçemeyenlere de ‘Bu son seçimim’ diyerek duygusal vedalar vadediyor. Bunlar daha önce de söylenmiş, yapılmıştı kuşkusuz. Sözlerin desibelinin ne kadar artacağını kayıp kaçak oyların hacmi ile kentlerde beklemekte olan kâr ve rantın cesameti belirleyecek.

Aradaki oran çok büyük. Daha doğrusu genel seçim goygoyu arasında ve sonrasında çıkarılan kararname ve yasalarla kıymetli madenler, verimli araziler, kıyılar, ormanlar, kentsel mekanlar doğal ve kanuni hak sahiplerine olan bağlarından koparıldı. Halkın ortak mülkiyeti haraç mezat, en yüksek sadakat gösteren sermayedarlara dağıtıldı. Halk bugün ne yiyebileceğinin hesabını yapıyor. Geniş tanımlı işsizler 2 milyon 155 kişi.

‘Ama şu ama bu’ düzeyine biraz erken geçilmesi de bu yüzden. Geçen sene AKP, Kılıçdaroğlu’nun PKK’lilerle birlikte olduğunu gösteren bir videoyu seçim propagandası niyetine kullanmıştı ama sonra bir televizyon programında Erdoğan, “Kılıçdaroğlu’nun Kandil’dekilerle video çekimleri var. ‘Haydi, haydi’ türü. Anladınız mı? Ama montaj ama şu ama bu. PKK’lılar videolarla bunlara destek verdiler” diyerek kasetin montaj olduğunu itiraf etti. ‘Ama şu ama bu’nun bir de lolosu oluyor tabii ‘Hiçbir şey olmadıysa bile bir şeyler olacaktır’ muhakkak ama o yerel seçim sonrasına kalır artık!

Montaj epey bir çaptan düşüldüğünün alametiydi ama dibin de dibi var. İstanbul Büyükşehir Belediyesine ait bir binada dört beş kişinin para sayarken göründüğü video, ‘Rüşvet parası sayıyorlar’ denilerek servis edildi. Bundan önce de İETT otobüslerinin çalışmaması, metronun bozulması gibi hemen ortaya çıkarılan sahtekarlıklara da tamah edilmişti. Bir otobüsün şoförünü parayla kandırarak ‘bozuk otobüs’ çekimi yapmak insanın aldığı riske değmez. Ne fark eder ama şu ama bu, sonuçta atılan çamurun izi kalsın.

İktidarın iletişim, propaganda ve basın yayın kolları atılan yemlere sorgusuz sualsiz zaten takılacak olan çelik çekirdek seçmeni konsolide etsin diye kafa yormuyor bu sahnelemelere. Çöken yolların, raydan çıkan hızlı trenlerin, içine su dolan metroların, sel basan havaalanının vb. kefedeki ağırlığını dengeleyebilmek için, hizmette kusura eş değer vakalar, sıfırlama videolarına denklik yaratma ihtiyacında olduğundan yapıyor. Hani ‘Biz beceriksiz, kötü, malzemeden çalanlarız ama kim değil ki’ diyebilmek için. Kötülükte eşitlenmek, seçimi de kötülerle en kötülerin arasındaki bir seçim haline getirmek için. Kötüyü seçmeye alışkın bir halk, meşruiyetin başlıca kolonu ve koşulu olursa her şey ne kadar yolunda gider! Mümkünse herkes iktidarın replikası olsun. Olan oluyor üstelik ve aslın sureti haline geliyor. Burjuva siyaset bir alsat, şantaj, rüşvet ve çamur atma hikayesi.

Mal varlığını açıklaması istendiğinde ‘Mal bizim değil Allah’ın, hepsi Allah’ın, biz emanetçisiyiz’ diyen, seçilirse belediyeyi yöneteceği süre boyunca mal varlığına ne kadar eklediği belli olmasın diye top çeviren Ankara Büyükşehir Başkan Adayı Turgut Altınok’a lazım olan halk, fazla çamur kaldıracak halde değil ama. 10 bin TL’ye mahkum emekliler, açlık sınırının altında kalan asgari ücretliler bu kutsal emanet bürolarının hep aynı kumaştan biçildiğini sorabilirler ve soruyorlar da.

Bir yıl önceki genel seçimlerde kendi partisinden ve ittifak güçlerinden habersiz Ümit Özdağ’a kritik bakanlıkları vadeden ana muhalefet başkanı, irili ufaklı partilerin oylarını toplayabilmek için gizli açık protokoller yapan iktidar partisinin cumhurbaşkanı adayı tarafından ama şu ama bu şekilde yenilmiş ve muhalefet tarafında ağır ithamların yaşandığı, kirli çamaşırların döküldüğü bir yıllık hezimet dönemi başlamıştı.

Halk bu hezimetten payına düşenin hâlâ ağırlığı altında; seçimlere güven de aşınmış durumda. İktidar ise elindeki gücü kendi suretinde bir muhalefet ve halk yaratmak için kullanıyor; o kadar ki çokluk içinde teklik olsun. Her yol ona çıksın.

QOSHE - Ama şu ama bu… - Nuray Sancar
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Ama şu ama bu…

15 17
15.03.2024

Beklentilerin epey yükseldiği ama sonucunda sert bir düşüşün yaşandığı genel seçimlerin üzerinden bir yıl geçmeden, yeniden oy kullanmak üzere, bıkkın ve yorgun, ayak sürüye sürüye sandığa giden seçmenlerin arasındaki ‘kararsızlar’ kümesi, bu kümenin adayları ve aday adaylarıyla birlikte neredeyse bir metropol nüfusu ediyor. O yüzden yerel seçimler halkın belediyelere başkan mı seçeceği yoksa adayların kendilerine halk mı seçeceği sorusunun yanıtının her zamankinden daha da karmaşıklaştığı bir süreç.

İktidar rasyonel ekonomisine geçişten beklediği semereyi hem ekonomik hem de politik olarak alamadığı için bundan daha önceleri kolaylıkla derleyip toparlayabildiği kendi ‘halk’ından emin değil. Erdoğan bir yandan belediye başkan adaylarının da işini üstlenerek konuşuyor ve o halk kimi seçerse seçsin hep Erdoğan’ı seçmiş olacağı mesajını veriyor. Diğer yandan da bıkkın ama gönlü geçemeyenlere de ‘Bu son seçimim’ diyerek duygusal vedalar vadediyor. Bunlar daha önce de söylenmiş, yapılmıştı kuşkusuz. Sözlerin desibelinin ne kadar artacağını kayıp kaçak oyların hacmi ile kentlerde beklemekte olan kâr ve rantın cesameti belirleyecek.

Aradaki oran çok büyük. Daha doğrusu genel seçim goygoyu arasında ve sonrasında çıkarılan kararname ve yasalarla kıymetli madenler, verimli araziler, kıyılar, ormanlar, kentsel mekanlar doğal ve kanuni hak sahiplerine olan bağlarından koparıldı. Halkın ortak mülkiyeti haraç mezat, en yüksek sadakat gösteren sermayedarlara dağıtıldı. Halk bugün ne yiyebileceğinin hesabını yapıyor. Geniş tanımlı işsizler 2 milyon 155 kişi.

‘Ama........

© Evrensel


Get it on Google Play