Bu yazıyı yazmaya oturduğumda, yine bir seçim sonrası 10 yıl önce yazdığım “‘Fotoğrafçı’ ile ‘Foto Muhabiri’ arasındaki fark / Nisan 2014” yazısı aklıma geldi. Ve tabii yıllarca süren davalar…

Oy vermekle demokrasinin tesis edilemeyeceğini düşünenlerdenim. Önce demokrasi sonra seçim olmalı. Antidemokratik bir ülkede yaşıyoruz. Hak, hukuk, adalet ve sansür altında olan bir ülkede sandık tek adam iktidarının meşruiyet kazanmasının bir aracı olarak devletin gücü olarak balyoza dönüyor. Yasaların olması meşru oldukları anlamına gelmiyor. Bunu yirmi yıldır görüyor yaşıyoruz.

Güncel örnek Van seçimleri. DEM Parti hukuk işlerinden sorumlu Öztürk Türkdoğan, kısa ve anlaşılır olarak açıklıyor: “Abdullah Zeydan daha önce 3 yıl 1 ay 15 gün hapis cezası almıştı. 2019 yılının sonunda cezası tamamen sona ermiştir. Bir suçun infazı bitmişse 3 yıl bekleme süresi vardır. Bu süre sonunda mahkemeye başvurursunuz ve memnu haklarınızı alırsınız. 2023 yılının nisan ayında Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesine başvuru yapılıyor ve karar gerekçesinde cezanın infazının tamamlandığı belirtilerek yasaklanmış her türlü hakları geri veriliyor.Bu karar taraflara tebliğ ediliyor. Her iki taraf da bu kararı temyiz etmiyor. Karar daha sonra kesinleşiyor. Kesinleşmekle ilgili karar fişinde hem mahkemenin hem de savcılığın imzası var. Daha sonra Abdullah Zeydan adli sicil bakımından haklarını aldığından seçme seçilme haklarını kullanabileceği bir konuma geliyor.” Sonra ne oluyor komedi, sözde yasalar devreye giriyor. Öncesinde kayyumlar vs. uzatmaya gerek yok. Durum ortada. Demem o ki halk isterse, direnirse meşru haklarını savunursa ve halka sahip çıkan siyasi partiler olursa bu bir demokrasi sınavını vermek olur. Yasaların meşruiyet kazandığı koşullarda sandık bir anlam ifade edebilir.

Gelelim seçimlere. Toplumda büyük bir moral motivasyon oldu. Ama bir günde ortalık karıştırılmaya başlandı. Van ve bazı illerde kaos yaratıldı. Bu kaosların yaygınlaşması toplumsal huzurun bozularak baskı sisteminin sürdürülmesinin amaçlandığını düşündürüyor.

Bir de 4. kuvvet denen medyanın durumu ortada. Seçim sonuçlarının açıklanmasında o yandaş kanallarının durumu kepslere konu oldu. AKP-MHP içinde gemiyi sallamaya başlayan çatlaklar oluşturacağını ve yandaş kanallardaki o sözde gazetecilik yapanların tekrar liberal maskelerle ortalıklarda dolaşacaklarını biliyoruz. Eskiden büyük sermaye medyası dediğimiz mecralar yeniden kendini konumlandırmaya çalışacaklardır. Hepsi günah çıkartıp ne kadar demokrat olduklarını gösterme yarışına girecekler diye düşünüyorum. İşte o zaman onları buruşturup çöpe atmak gerekecek. Yani çöp konteynerlerini hazır tutmalı derim. Ve son olarak bu seçimlerde zafere giden yolu işçiler, gençler, emekliler, CHP’nin ve DEM Partinin güçleri sağlamıştır. Ama bunu sağlayanın yine AKP-MHP’nin olduğunu unutmamak lazım. Toplumun büyük kısmını görmezden gelerek işçi ve emeklilere karşı üstenci duruşu, vatan millet terör diyerek kazanacağını zannetmesi halk güçlerinin AKP karşıtlığında buluşmasına yol açmıştır. Yani boş tencerenin iktidarı götürebileceğini göstermiştir.

Bu vesileyle ülkeye esen bahar havasının bayramla birleşerek sürmesini diliyorum.

QOSHE - Çöp konteynerlerini hazır tutalım… - Özcan Yaman
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Çöp konteynerlerini hazır tutalım…

14 1
05.04.2024

Bu yazıyı yazmaya oturduğumda, yine bir seçim sonrası 10 yıl önce yazdığım “‘Fotoğrafçı’ ile ‘Foto Muhabiri’ arasındaki fark / Nisan 2014” yazısı aklıma geldi. Ve tabii yıllarca süren davalar…

Oy vermekle demokrasinin tesis edilemeyeceğini düşünenlerdenim. Önce demokrasi sonra seçim olmalı. Antidemokratik bir ülkede yaşıyoruz. Hak, hukuk, adalet ve sansür altında olan bir ülkede sandık tek adam iktidarının meşruiyet kazanmasının bir aracı olarak devletin gücü olarak balyoza dönüyor. Yasaların olması meşru oldukları anlamına gelmiyor. Bunu yirmi yıldır görüyor yaşıyoruz.

Güncel örnek Van seçimleri. DEM Parti hukuk işlerinden sorumlu Öztürk Türkdoğan, kısa ve anlaşılır olarak açıklıyor: “Abdullah Zeydan daha önce 3 yıl 1 ay 15 gün hapis cezası almıştı. 2019 yılının sonunda cezası tamamen sona ermiştir. Bir suçun infazı bitmişse 3 yıl bekleme süresi vardır. Bu süre sonunda mahkemeye başvurursunuz ve memnu haklarınızı alırsınız. 2023 yılının nisan ayında Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesine başvuru yapılıyor ve karar........

© Evrensel


Get it on Google Play