Lâpseki’nin Şahinli köyü kahvesinde Lâpseki Çevre Derneği Yöneticisi Ahmet Pınar ile konuşuyoruz. Geleli 10 dakika olmuş, bir çay içimi soluklanmış, kamera ve mikrofonumuzu hazırlayıp çekimlere başlamıştık. Etrafımızda oturan köylüler merakla çekimleri izliyordu. Köylülerden birkaçı ise söyleşi yapmak üzere sırasını bekliyordu.

Çanakkale Belediye Meclis Üyesi, Harita Mühendisi Gülay Güney, Kazdağı Ekoloji Platformundan Emekli Öğretmen Reyhan Erdem, son aylarda Çepeçevre Yaşam programımızın çekimlerini birlikte yaptığımız yapan eşim Ayşe Nur Akdemir’le birlikte sabah erken saatte Çanakkale’de buluşup yola çıkmıştık. Lâpseki Çevre Derneği Yöneticisi Ahmet Bey’i kendi aracıyla bizden önce Şahinli’ye gelmiş, kahvede bizi bekliyor bulduk.

Ahmet Bey’le sohbetimize henüz başlamıştık ki üzerinde TÜMAD yazan fosfor yeşili yelek giymiş genç bir adam geldi kahveye. Şöyle göz ucuyla bize bakıp bir iki dakika kadar ayakta konuşmaları dinledi. Bir yandan Ahmet Bey’e mikrofon tutarken, diğer yandan bu adamı izliyordum ben de. Şirket görevlilerinin bu tür çekimlerden hiç hoşlanmadığını, ortamı provoke etmek için her an bir şeyler yapabileceğini onca yılın deneyiminden öğrenmiştik.

Düşündüğüm gibi de oldu. TÜMAD yelekli adamın telefonu ile birilerini aramak için kahveden uzaklaşmasından birkaç dakika sonra siyah şapka ve kabanlı, karanlık suratlı bir adam “Ne oluyor burada, ben muhtarım” diyerek tam çekimin ortasına daldı. Sigaranın sararttığı dişlerini sıkarak tısslar gibi konuşan adam, “Çekime müdahele etmeyin, gel şöyle ben anlatayım ne olduğunu” diyen Reyhan Hanım’ı “Sen kimsin de beni ayağına çağırıyorsun. Hadi tasınızı tarağınızı toplayıp gidin” diye tersledi. Çevre derneğinden Ahmet Bey’e “Sen kimsin de burada konuşuyorsun” diye posta koymayı ihmal etmeyen külhanbeyi muhtar “Kimden izin aldın burada çekim yapmak için” diyerek benim de üstüme yürüdü. Araya girip muhtarı uzaklaştırmaya çalışan Gülay Hanım ise az daha öfkeden gözlerinden kıvılcımlar çıkan muhtarın fiziki müdahalesine maruz kalacaktı.

“Gerginliğe gerek yok. Sakin olun. Biz gazeteciyiz ve kamuya açık bir alanda çekim yapmak için izin almak zorunda değiliz. Lütfen işimize engel olmayın” sözlerim ikide bir dişlerini sıkarak “Beni germeyin” diyen adamı daha da gerdi! Kameraya müdahale ederek kapattırmak istedi.

Muhtar tehditler eşliğinde ortada tepinirken bir köylü de “muhtar haklı” diye ona destek veriyordu. Bizim köye geleceğimizi bilen ve söyleşi yapma teklifimizi kabul eden köylüler ise bir anda ortadan sıvışmışlardı.

Olayın daha fazla büyümemesi için çekimi başka bir yerde yapmak üzere ekipmanlarımızı toplayıp köyden ayrıldık. Biz uzaklaşırken kahvedeki köylülerin çoğu mahcup bir şekilde kafalarını öne eğmiş, susmuşlardı. Bizi en çok yaralayan da bu suskunluk oldu...

Daha sonra adının Ahmet Emin Efeoğlu olduğunu öğrendiğimiz muhtarı biraz araştırdığımızda altın madenini öven birçok demeciyle karşılaştık. Muhtar her fırsatta madeni “İş sahası açıldı, kaldırım taşı döşediler, fırın açtılar, su getirdiler” gibi sözlerle övmüştü yerel basına. Muhtarlıktan çok madenin sözcülüğü ve bekçiliğine soyunan bu adamla birlikte olan biteni sessizce izleyen köylüleri gerimizde bırakıp çekimlerimize devam etmek için köyün dibindeki altın madeni ocağına gittik.

Zümrüt gibi ormanları kemirerek Biga’ya doğru genişleyen madenin yol açtığı doğa katliamını gördüğümüzde benim içimden geçen duygu utanç oldu! Biraz önce, maden karşıtı sözler edilebilir diye köyündeki program çekimini tehditler eşliğinde engelleyen muhtarın yerine utandım!

Dumanlı Dağı’nın eteklerindeki bu gözden ırak maden işletmesi, satın aldığı iş birlikçilerin de yardımıyla tam bir doğa katliamı yaparken, görünen o ki yüz binlerce ağacı ve Türkiye’nin en verimli orman ekosistemlerinden birini yok etmiş.

Lâpseki Biga arasında artık tek tük aracın geçtiği eski Bursa kara yolunun batı yönünde kilometrelerce uzayan bu maden işletmesi, yeni yapılan Çanakkale Boğaz Köprüsü manzaralı. Yol boyunca on binlerce ağacın kesilip istiflendiğini görmek, madenin yeni kapasite artışı planlarının da olduğu bir ortamda bu ağaçların maden için kesildiği şüphelerini de destekliyor.

Şirket 34 hektarlık orman alanını yutmakla kalmamış, önümüzdeki on yıl içerisinde 429 hektarlık bir alana yayılmak için de projesini genişletmiş. Yani, şu anki doğa katliamının 13 katı kadar daha ormanlık bir alan yok edilecek!

Kaz Dağı ekosisteminin bir parçası olan Dumanlı Dağ eğer durdurulamazsa çok yakında duman olacak!.. Yöre köylüleri ve Çanakkalelilerle birlikte tüm ülke ayağa kalkıp bu vahşete dur demezse türü tükenme tehdidi altındaki boz ayının, onlarca endemik bitkinin, kızıl şahinin, ala geyiğin, karacanın, püren balının ve ormanın kuytuluklarından süzülüp gelen yarpuz kokulu suların günleri sayılı ne yazık ki!

***

Son bir haftadır Çanakkale, Kaz Dağı yöresinde 15’e yakın köyü dolaştık program çekimleri için. Bu köylerin büyük bir çoğunluğu, muhtarların şirketler tarafından satın alındığından şikayet etti. Şahinli köyü muhtarının madene söz söyletmemek için kabadayılığa soyunması, Ayvacık’ın Kısacak köyündeki altın madeni ÇED toplantısına şirketi savunmak için getirildiği söylenen üç köyün muhtarının halkın tepkisinden korkarak konuşamaması, Cengiz Holdingin Bayramiç yakınındaki altın madeni çevresinde bulunan 12 köyün muhtarlarını Antalya’ya tatile götürdüğü, yine Mazıdağ’daki maden tesislerini ziyaret adı altında Mardin tatili yaptırdığı iddiaları muhtarların kendilerini halkın-köylünün temsilcisi değil şirketleşen devletin memuru gibi gördüklerinin ve şirketlere gönüllü-gönülsüz boyun eğdiklerinin örneklerinden sadece birkaçı.

Cengiz Holding'in Antalya’da beş yıldızlı otele tatile götürdüğü ileri sürülen köy muhtarları arasında Muratlar, Halilağa, Yanıklar, Aşağı Şevik, Yukarı Şevik, Köylü köylerinin muhtarları olduğu ileri sürülüyor. Bu muhtarlardan bazıları otel sefalarını facebook sayfalarından bile paylaşacak kadar pervasızlar!

Gün olur devran döner. Bugün halkını, doğasını, çocuklarının geleceğini üç kuruş uğruna sermayenin yağma sofrasına meze yapan kişiler elbet bu halk ve doğa düşmanlıklarının hesabını, gerçek hukukun ve demokrasinin olduğu günlerde verirler, verecekler!

Kaz Dağı’nın muhtarları; tarih sizleri ya maden talanının önünü açan rüşvetçiler ya da onurlarıyla, halkının, çocuklarının geleceğinin yanında durdular, tıpkı Kurtuluş Savaşı’nda olduğu gibi topraklarının işgaline direndiler diye yazacak. Tercih sizin! Kaz Dağı’ndaki tüm canlıların ve yoksul köylünün elleri yakanızda bunu da iyi bilin!..

QOSHE - Kaz Dağı’ndaki muhtarların tercihi ne olacak? - Özer Akdemir
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Kaz Dağı’ndaki muhtarların tercihi ne olacak?

5 26
19.11.2023

Lâpseki’nin Şahinli köyü kahvesinde Lâpseki Çevre Derneği Yöneticisi Ahmet Pınar ile konuşuyoruz. Geleli 10 dakika olmuş, bir çay içimi soluklanmış, kamera ve mikrofonumuzu hazırlayıp çekimlere başlamıştık. Etrafımızda oturan köylüler merakla çekimleri izliyordu. Köylülerden birkaçı ise söyleşi yapmak üzere sırasını bekliyordu.

Çanakkale Belediye Meclis Üyesi, Harita Mühendisi Gülay Güney, Kazdağı Ekoloji Platformundan Emekli Öğretmen Reyhan Erdem, son aylarda Çepeçevre Yaşam programımızın çekimlerini birlikte yaptığımız yapan eşim Ayşe Nur Akdemir’le birlikte sabah erken saatte Çanakkale’de buluşup yola çıkmıştık. Lâpseki Çevre Derneği Yöneticisi Ahmet Bey’i kendi aracıyla bizden önce Şahinli’ye gelmiş, kahvede bizi bekliyor bulduk.

Ahmet Bey’le sohbetimize henüz başlamıştık ki üzerinde TÜMAD yazan fosfor yeşili yelek giymiş genç bir adam geldi kahveye. Şöyle göz ucuyla bize bakıp bir iki dakika kadar ayakta konuşmaları dinledi. Bir yandan Ahmet Bey’e mikrofon tutarken, diğer yandan bu adamı izliyordum ben de. Şirket görevlilerinin bu tür çekimlerden hiç hoşlanmadığını, ortamı provoke etmek için her an bir şeyler yapabileceğini onca yılın deneyiminden öğrenmiştik.

Düşündüğüm gibi de oldu. TÜMAD yelekli adamın telefonu ile birilerini aramak için kahveden uzaklaşmasından birkaç dakika sonra siyah şapka ve kabanlı, karanlık suratlı bir adam “Ne oluyor burada, ben muhtarım” diyerek tam çekimin ortasına daldı. Sigaranın sararttığı dişlerini sıkarak tısslar gibi konuşan adam, “Çekime müdahele etmeyin, gel şöyle ben anlatayım ne olduğunu” diyen Reyhan Hanım’ı “Sen kimsin de beni ayağına çağırıyorsun. Hadi tasınızı tarağınızı toplayıp gidin” diye tersledi. Çevre derneğinden Ahmet Bey’e “Sen kimsin de burada konuşuyorsun” diye posta koymayı ihmal etmeyen külhanbeyi muhtar “Kimden izin aldın burada çekim yapmak için” diyerek benim de üstüme yürüdü. Araya girip muhtarı uzaklaştırmaya çalışan Gülay Hanım ise az daha öfkeden gözlerinden kıvılcımlar çıkan muhtarın fiziki müdahalesine maruz kalacaktı.

“Gerginliğe gerek yok. Sakin olun. Biz gazeteciyiz ve kamuya açık bir alanda çekim yapmak için izin almak zorunda değiliz. Lütfen işimize engel olmayın” sözlerim........

© Evrensel


Get it on Google Play