Aydın’da, Söke Ovası’nda ve özellikle Beşparmak (Latmos) Dağı’nda geçtiğimiz hafta sonu meydana gelen sel felaketinin olduğu bölgeyi Çepeçevre Yaşam programı çekimi için daha bir ay önce karış karış gezmiştik. Yıllardır Latmos bölgesindeki maden işletmelerinin yol açtığı ekolojik yıkıma dair onlarca haber ve televizyon programı yapmış, köylülerden maden işletmelerinin zararlarına dair şikayetleri dinlemiştik.

Yılda en az iki üç kere gittiğimiz, kiminde uranyum sondajlarının yol açtığı sağlık sorunlarını, kiminde çevredeki maden işletmelerinin yaptığı doğa talanı ve orman kıyımını, kiminde ise 8 bin 500 yıllık kaya resimlerinin bu madenlerce nasıl tuvalet taşı yapıldığının haberlerini yapmıştık. Bu haberlerden birisi de bölgedeki derelerin durumu ile ilgiliydi.

Örneğin 13 Eylül 2021 tarihli haberimizin başlığı “Dereler dolduruluyor, fıstık çamları kesiliyor” idi. Haberde, Latmos Dağı’nın ortasındaki köylerden Çavdar’ın Eski Muhtarı İhsan Garagöz şunları söylüyordu: “Kisir Deresi’ne maden pasaları dökülüyor. Yoğun bir yağışta Kisir köyü tıpkı Karadeniz’deki Bozkurt kasabası gibi sel altında kalabilir”.

Tam da dediği gibi oldu Garagöz’ün. 5 Kasım gece yarısı başlayan yoğun yağış sel haline gelip başta Kisir köyünde olmak üzere önüne gelen ne varsa aldı götürdü. Sel, sadece Kisir’de değil Demirçay ve Güneyyaka köylerinde de etkili oldu. Beş köylünün yanı sıra onlarca-yüzlerce hayvan yaşamını yitirdi.

Sel felaketinin ertesi günü telefonla aradığımda İhsan Garagöz, “Dediğim çıktı bak! Bu kadar canın hesabını kim verecek şimdi?” diye soruyordu.

Selden bir gün önce Kisir köyünden geçerken Muhtar Baki’nin kahvesinde bir çay içimi soluklandıktan sonra köylülerle arasında geçen konuşmayı da anlattı: “Kisirlilerde çevredeki madenlere karşı büyük bir umursamazlık var. Canım sıkkın zaten, kalkıp aracıma giderken kahvede kös kös oturanlara dedim ki; ‘Yukarıdaki derelere madencilerin doldurduğu pasalar sel olup köyü yuttuğunda korkarım ki sizlerin cesetlerinizi elimizde demir çubuklarla arayacağız!’. Eh, şimdi görüyorsun olanı...”

Kisir Köyü Muhtarı Baki Suna da selden çok canı yananlardandı. Onu da arayıp ‘geçmiş olsun’ dedim. Telefonla konuşurken Muhtar Baki de “Daha geçen sene bu felaketin olabileceğini konuşmuştuk sizinle. Şimdi söylediklerimiz bir bir gerçek oldu. Bunun hesabını kime soracağız, ölen canları kim geri getirecek?” diyordu bitkin, üzgün bir ses tonuyla.

O gün, Esan Eczacıbaşı şirketinden ve Kültür Varlıkları Kurulundan birileri de gelmiş Kisir’e. Onlarla yaptığı konuşmayı da aktardı bana: “Yukarıda, Malkayası Mağarası civarında tarihi eser var mı yok mu ona bakacaklarmış. Esan şirketi yetkilisi ‘muhtar, bu sel neden oldu böyle’ dedi. Dayanamadım; ‘Benim yüzümden oldu’ dedim. Adam anlamadı, şaşırdı. ‘Sizin gibi madencilere zamanında engel olamadığım için, bu madenler etrafımızda pıtrak gibi çoğalırken köylüleri ayağa kaldıramadığım için oldu’ dedim. Bel bel baktı yüzüme. Kafasını öte yana çevirip, sustu.”

Muhtar Baki’nin yaşadığı şok aradan günler geçmiş olmasına rağmen ilk günkü gibi yoğundu. Köyünden bir kişi yaşamını yitirmiş, selden 60 hane etkilenmişti; “Bu evlerden 20’si oturulamaz halde. Benim kahve de kullanılamaz durumda. Hep bu madenler yüzünden, hep…” diye söyleniyordu.

Latmos Dağlarında, Polat, Eysim, Esan, Kormat, Kale gibi büyük madencilik şirketlerinin kuvars ve feldspat madenleri var. Bu madenler dağda binlerce, on binlerce ağaç kesti. Zeytinlikler ya kesildi ya pasaların altında kaldı. Dağın, gnays kayaları, fıstık çamları ve makiliklerle bezeli güzelim coğrafyası adeta yüzlerce bomba ile paramparça edilmiş savaş alanlarına döndü. Sonuçta herkesin olacak dediği şey oldu!

TMMOB Aydın İl Koordinasyon Kurulu da sel felaketi ile ilgili yörede gerçekleştirdiği incelemelerin ardından selin zararları ile ilgili bir açıklama yaptı. TMMOB’nin açıklamasına göre evlerinin büyük çoğunluğu eğimli bir tepenin yamacında bulunan Demirçay’da çok daha büyük bir felaketin eşiğinden dönülmüş. Köy eğer düz bir alanda olsaymış ortada köy diye bir şey kalmazmış! TMMOB, bölgedeki maden işletmelerinin dereler ve bölgedeki bitki dokusu üzerinde yarattığı tahribatın adını dahi anmadan, derelerdeki sıkıntılara dikkat çekiyordu. TMMOB gibi bir meslek örgütünün sel felaketinde düşen yağış miktar kadar, doğayı tahrip eden, dereleri pasalarla dolduran madenciliğin büyük etkisini görmemesi gerçekten şaşırtıcı.

Selle ilgili bir açıklama yapan bölgedeki çevre örgütlerinden EKODOSD ise açık açık madencilik faaliyeti ile sel arasındaki ilişkiye dikkat çekti. “Sel neden şiddetli oldu” başlıklı açıklamasında dernek, “Kisir Çayı’nın geldiği Taşköprü Vadisi’ne bakıldığında, vadinin 3 yanında son yıllarda pıtrak gibi çoğalan maden ocaklarının olduğu görülmektedir.

Kisir Çayı’nı besleyen yukarı havzadaki arazilerde maden faaliyetleri nedeniyle binlerce ağaç kesilmiştir. Kisir Çayı’nın içi buradaki maden ocaklarından gelen toprakla dolmuş durumdadır” diyordu.

Sel ardında can ve mal kayıpları bırakmadı sadece. Talan edilmiş yaşam alanlarında bir dahaki selin ne zaman geleceğini bilemeyen endişeli köylüler de bıraktı. Seli yaratan etmenlerle hesaplaşılmaz ve gereği yapılmazsa korkarım ki çok daha kötü felaketlerle yüzleşecek Latmos!

QOSHE - Latmos’taki sel geride ne bıraktı? - Özer Akdemir
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Latmos’taki sel geride ne bıraktı?

9 0
12.11.2023

Aydın’da, Söke Ovası’nda ve özellikle Beşparmak (Latmos) Dağı’nda geçtiğimiz hafta sonu meydana gelen sel felaketinin olduğu bölgeyi Çepeçevre Yaşam programı çekimi için daha bir ay önce karış karış gezmiştik. Yıllardır Latmos bölgesindeki maden işletmelerinin yol açtığı ekolojik yıkıma dair onlarca haber ve televizyon programı yapmış, köylülerden maden işletmelerinin zararlarına dair şikayetleri dinlemiştik.

Yılda en az iki üç kere gittiğimiz, kiminde uranyum sondajlarının yol açtığı sağlık sorunlarını, kiminde çevredeki maden işletmelerinin yaptığı doğa talanı ve orman kıyımını, kiminde ise 8 bin 500 yıllık kaya resimlerinin bu madenlerce nasıl tuvalet taşı yapıldığının haberlerini yapmıştık. Bu haberlerden birisi de bölgedeki derelerin durumu ile ilgiliydi.

Örneğin 13 Eylül 2021 tarihli haberimizin başlığı “Dereler dolduruluyor, fıstık çamları kesiliyor” idi. Haberde, Latmos Dağı’nın ortasındaki köylerden Çavdar’ın Eski Muhtarı İhsan Garagöz şunları söylüyordu: “Kisir Deresi’ne maden pasaları dökülüyor. Yoğun bir yağışta Kisir köyü tıpkı Karadeniz’deki Bozkurt kasabası gibi sel altında kalabilir”.

Tam da dediği gibi oldu Garagöz’ün. 5 Kasım gece yarısı başlayan yoğun yağış sel haline gelip başta Kisir köyünde olmak üzere önüne gelen ne varsa aldı götürdü. Sel, sadece Kisir’de değil Demirçay ve Güneyyaka köylerinde de etkili oldu. Beş köylünün yanı sıra onlarca-yüzlerce hayvan yaşamını yitirdi.

Sel felaketinin ertesi günü telefonla aradığımda İhsan Garagöz, “Dediğim çıktı bak! Bu kadar canın hesabını kim verecek şimdi?” diye soruyordu.

Selden bir gün önce Kisir köyünden geçerken Muhtar Baki’nin kahvesinde bir çay içimi soluklandıktan sonra köylülerle arasında geçen konuşmayı........

© Evrensel


Get it on Google Play