Yıllardır hak ihlalleri ve özellikle işkence, cinsiyetçi şiddet, çocuk istismarı üzerine yazılar yazıyorum. Evrensel’de yazmaya başlayalı 21 yıl olmuş ama Türk Tabipleri Birliğinin 46 yıldır yayımlanan Toplum ve Hekim dergisinde de uzun yıllardır bu alanlara ilişkin, özellikle hekimlere yönelik yazılarım var. Adli tıp ile ilgili 40 yıldır bilimsel dergilerde yayımlananları saymıyorum zira onlar ister istemez bu alanda çalışan hekimler için ve tıbbi bir dille yazılmış makaleler. Kamuoyunun da insan hakları bakış açısından tutum belgelerine duyduğu ihtiyacı gözeterek hekim olmayanlarca da anlaşılır bir dille yazmayı uzun zamandır sürdürüyorum. Türk Tabipleri Birliği mutfağında da hep bu konularda emek vermişken, dört yıl önce yönetiminde görev almamla birlikte ağırlığı; sağlık politikaları, hekimlerin, tüm sağlık emekçilerinin sorunlarına verdim. Zaman zaman kendi uzmanlık ve mücadele alanımda yaşanan yakıcı sorunlar bu köşenin konusu oldu olmasına ama tüm renkler hızla kirlense de birinciliği beyaza verdikleri koşullarda ister istemez sağlık öne çıktı.

Hem tabip odalarının nisan, mayıs aylarındaki seçimleri, hem de TTB seçimli büyük kongresinin haziranda yapılacak olması bizleri yerel seçimlerin ötesinde, yalnız hekimlerin gündemi gibi görünen ancak toplumun tümünü ilgilendirmesi gereken bir sürece doğru götürüyor. Kurtuluş savaşı başlattıklarını ilan eden sendikalar, belgesel adı altında bilimsel bilgiyi hiçe sayan karalamalar, uzmanlık alanım nedeniyle bildirdiğim görüş üzerinden yenileri eklenen yargılamalar, “insan haklarına duyarlı hekimler derneği” denerek yaftalama çabaları bir bütünün parçaları ve bunca yıldır TTB’nin sürdürdüğü sağlık hakkı ve etik değerlerle donatılmış iyi hekimlik mücadelesinin bu kesimleri ne denli rahatsız ettiğinin de kanıtı.

Türk Tabipleri Birliğinin mücadeleci çizgisi, sağlığı toplumsallaştırma, sağlık hakkı için birlikte mücadeleyi ören tutumu olmasa pandemiden depreme, İliç’ten Kaz Dağlarına, Akbelen’den Cudi’ye hakikatin izini sürmek için elimizde ne kalırdı diye sormak gerekiyor. Erişilemeyen ilaçlar, alınamayan randevular ile toplum sermayeye altın tepside sunulurken karşısında TTB’yi bulan siyasi erk bunu yanımıza bırakmamak için elinden geleni yapıyor. Emek bizim söz bizim eylemleriyle, ekonomik koşulları bir nebze iyileştirip ak reform diye övünürken, arkadan ceza puanlarıyla kaşıkla verdiklerini kepçeyle almanın hesabıyla uğraşıyor. Meclisten geçirme telaşına kapıldıkları torbanın içine bizi sağlıksız, sağlık emekçisini yalnız kılacak ne varsa doldurmaktan kaçınmıyor.

Türk Tabipleri Birliği ve tabip odalarının da çoğunluğu, 30 yılı aşkın bir zamandır etkin demokratik bir meslek örgütü çizgisini koruyan, sağlığın kamusal bir hak olduğunu savunan ve bunun için toplumsal dayanışmayı da ören, sağlığın yalnız gözümüz kulağımız, kolumuz bacağımızın ötesinde toplumsal ve dolayısıyla siyasi iyilik halimizi de kapsayan bir kavram olarak korunması ve asla tüketim nesnesine dönüştürülmemesi, hekimlerin değersizleştirilip sömürünün parçası kılınmaması için mücadele eden meslektaşlarımızın emekleriyle var oluyor. Seçimlerle birlikte yönetimlerde yeni meslektaşlarımız görev alacak, ben de kendi mücadele ve hekimlik alanımda yoğunlaşacak olsam da her zaman olduğu gibi TTB mutfağında üretmeye devam edeceğim kuşkusuz. O mutfakta yıllardır üreten pek çok meslektaşım gibi. Bize karşı neyin kurtuluş savaşını başlattıklarını düşünmesi, insan haklarına duyarlı olmayan hekimin olsa olsa “doktor” sıfatı taşıyan teknik bir meslek mensubunun ötesine geçemeyeceğini görmesi gereken meslektaşlarımıza da hepimize açık bu mutfaktan neden yararlanmadıklarını, üretimlerinin ne olduğunu sormak isterim. Sosyal medyadan grev ilan edince adına mücadele diyemiyoruz. Yakıcı sorunlarını paylaşan meslektaşlarımızı komisyonlara havale etmenin çözüm olmadığını biliyoruz.

Etkin ve demokratik bir dayanışmanın yolu birlikte üretmek, yan yana mücadele etmekten geçer. Sağlığımızı sermayeye peşkeş çekenlere karşı mücadelenin adresi çok uzun zamandır hem toplum hem de meslektaşlarımız tarafından iyi bilinmektedir. Son karalama çabalarının ardından bu dayanışmayı çok daha yakından hissettiren tüm yol ve mücadele arkadaşlarıma, meslektaşlarıma ama en çok da bu toprakların insanlarına teşekkür borçluyum. İyi ki varlar ve unutmamalılar ki TTB yalnız bir meslek örgütü değil, sağlık hakkımız için birlikte mücadele ettiğimiz, etkin ve demokratik, katılımcılığı güçlendirme çabasıyla hepimizin, bu toplumun örgütüdür.

QOSHE - Etkin ve demokratik bir meslek örgütü nasıl olmalı? - Şebnem Korur Fincancı
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Etkin ve demokratik bir meslek örgütü nasıl olmalı?

17 1
22.02.2024

Yıllardır hak ihlalleri ve özellikle işkence, cinsiyetçi şiddet, çocuk istismarı üzerine yazılar yazıyorum. Evrensel’de yazmaya başlayalı 21 yıl olmuş ama Türk Tabipleri Birliğinin 46 yıldır yayımlanan Toplum ve Hekim dergisinde de uzun yıllardır bu alanlara ilişkin, özellikle hekimlere yönelik yazılarım var. Adli tıp ile ilgili 40 yıldır bilimsel dergilerde yayımlananları saymıyorum zira onlar ister istemez bu alanda çalışan hekimler için ve tıbbi bir dille yazılmış makaleler. Kamuoyunun da insan hakları bakış açısından tutum belgelerine duyduğu ihtiyacı gözeterek hekim olmayanlarca da anlaşılır bir dille yazmayı uzun zamandır sürdürüyorum. Türk Tabipleri Birliği mutfağında da hep bu konularda emek vermişken, dört yıl önce yönetiminde görev almamla birlikte ağırlığı; sağlık politikaları, hekimlerin, tüm sağlık emekçilerinin sorunlarına verdim. Zaman zaman kendi uzmanlık ve mücadele alanımda yaşanan yakıcı sorunlar bu köşenin konusu oldu olmasına ama tüm renkler hızla kirlense de birinciliği beyaza verdikleri koşullarda ister istemez sağlık öne çıktı.

Hem tabip odalarının nisan, mayıs aylarındaki seçimleri, hem de TTB seçimli büyük kongresinin haziranda yapılacak olması bizleri yerel seçimlerin ötesinde, yalnız hekimlerin gündemi gibi görünen ancak toplumun tümünü ilgilendirmesi gereken bir sürece doğru götürüyor. Kurtuluş savaşı başlattıklarını ilan eden sendikalar, belgesel adı altında bilimsel bilgiyi hiçe sayan karalamalar, uzmanlık alanım nedeniyle bildirdiğim görüş üzerinden........

© Evrensel


Get it on Google Play