Geçen hafta Belgrad’dan bir meslektaşım aradı. Türkiye’den kalkan bir uçak acil iniş yapmış. Türkiye’de mide küçültme ameliyatı olan ve ameliyatından üç gün sonra memleketine dönmek üzere yola çıkan hasta havada fenalaşınca Belgrad’a inen uçaktan hemen hastaneye kaldırılmış ama yapılan girişimlere rağmen kurtarılamamış ve otopsisini de arkadaşım yapmış. Son zamanlarda Türkiye’den kalkan uçaklarda acil inişlerin sık yaşandığı bilgisini aldığını, kendisinin Belgrad’a iniş yapan iki uçaktan biri çoklu estetik ameliyatlar, diğeri de bu son hasta ile ilgili doğrudan tanıklığı olduğunu paylaştı.

Hastane başvurularındaki artışla övünen Sağlık Bakanlığı ve siyasi otorite sağlık turizminde de çok başarılı olduğumuzu söyleyip duruyor. Hastane başvurularında artış bizleri hem toplum hem de bu yükü taşımak zorunda bırakılan sağlık emekçilerinin sağlıksızlığı ile yüzleştirirken, anlaşılan şimdi de dünyanın kendi tüketici sağlık modellerine de katkı sunarak sağlıksızlığın küreselleşmesinde rol oynuyoruz.

Otopsisi yapılan hasta ile ilgili bilgiler üzerine sağlık turizmi ile ilgili düzenlemeler, denetim mekanizmaları üzerine biraz araştırma yapayım dedim. Türkiye’de 26.01.2024 tarihinden itibaren T.C. Sağlık Bakanlığı tarafından uluslararası sağlık turizmi hizmeti için yetki verilen 177 özel tıp merkezi, 1998 muayenehane, 1102 sağlık tesisi, 643 hastane, 1035 aracı kuruluş varmış. Mevzuata göre önce belgeler incelenip, sonra da ziyaret edilerek ilgili birimlere yetki belgesi düzenleniyor, ardından da her yıl en az bir kez bu yerlere ziyaretle denetim yapılıyormuş. Kağıt üzerinde bir sorun yok gibi görünse de beş bine yakın bir sayıya ulaşmış bu sağlık kurumları ve aracı kuruluşların yılda en az bir kez denetimden geçtiğini, eksiklik tespit edildiği veya şikayet durumunda yetki belgesinin iptal edileceğini varsaymak çok gerçekçi görünmüyor. Örneğin mide küçültme ameliyatı ardından üç gün içinde yola çıkabilen ve uçak yolculuğunda fenalaşıp, indiği başka bir ülkede ölümünün ardından otopsisi yapılan hastanın tanı, tedavi ve izlem sürecinde bir hata, özen eksikliği olup olmadığının saptanması için şikayetçi olunmadığında, bir aksaklık olsa dahi o sağlık kuruluşu, sağlık çalışanları ve aracı kurumun sorumluluğu araştırılıp ortaya konmadıkça faaliyetine devam edeceği aşikar.

Üreten insandan tüketen insana dönüştüğümüz, üretim ekonomisinden tüketim ekonomisine geçiş yapılan dünyada sağlığın da bu tüketme halinden nasipleneceği muhakkak. İnsanların sağlıklı olma adına tanımlanan ölçüleri, yeme içme alışkanlıkları, güzellik tanımları tümüyle tüketim ekonomisinin değerlendirmesiyle belirlenirken, tıbbi ölçütler giderek soluklaşıyor. Zayıflamanın türlü hallerinden, saçlı ve dişli olmanın nimetlerine her bir değişim zorunlu kılınıyor. Sağlık da yeniden tanımlanıyor.

Yetki belgeleri, görece denetim araçlarından söz ettik ama bir de bu işin görünmeyen kısmı var. Türk Tabipleri Birliğine başvurulardan biliyoruz, sağlık turizmi dışında bu ülkede yaşayan insanların da yeni sağlık ve beden algısıyla başvurduğu bazı “sağlık” kurumlarında bu işlemleri yapanların bazıları hekim dahi değil. Merdiven altı işlemler dediğimiz bu işlemlerde sorun çıkması halinde biz en azından savcılıklara suç duyurusunda bulunuyor, o ilin sağlık müdürlüklerine bildiriyoruz ama bu buz dağının görünen kısmı. Başvuru olursa, o da ancak hekimlerle ilgili değerlendirme yapma yetkisi var tabip odaları ve Türk Tabipleri Birliğinin. Sağlık turizminin en yaygın uygulandığı illerin başında gelen İstanbul’da son yıllarda yapılmış tek bir başvuru var örneğin. Binlerce kuruluşun olduğu bir alanda tek bir başvuru olmasına sevinelim mi, son bilgiler ışığında bize ulaşmayanlar adına kaygılanalım mı söylemek zor. Sağlığı ve sağlık emekçilerini tüketim nesnesine dönüştüren bu düzen hepimizi tüketiyor.

Üzerine daha çok yazacaklar olsa da köşenin sınırları var. Şimdilik burada bırakalım ama vekillik düşürerek, yerine kayyum atayarak oylarımızı da tüketenlere bir çift söz etmeden bitmesin bu yazı. Halkların avukatlığını yapanlar, yaşam alanlarımızı, koşullarımızı iyileştirmeye çalışanları hapsetmekle, görevden aldığını zannetmekle tükenmiyoruz biz. Her biri nerede olursa olsun üretmeye, üreten insan olmaya devam ediyor. Bizi tüketen insan kılamadığınız için öfkeniz, daha çok öfkelenin, bitmeyiz!

QOSHE - Sağlık turizmi nereye gidiyor? - Şebnem Korur Fincancı
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Sağlık turizmi nereye gidiyor?

16 3
01.02.2024

Geçen hafta Belgrad’dan bir meslektaşım aradı. Türkiye’den kalkan bir uçak acil iniş yapmış. Türkiye’de mide küçültme ameliyatı olan ve ameliyatından üç gün sonra memleketine dönmek üzere yola çıkan hasta havada fenalaşınca Belgrad’a inen uçaktan hemen hastaneye kaldırılmış ama yapılan girişimlere rağmen kurtarılamamış ve otopsisini de arkadaşım yapmış. Son zamanlarda Türkiye’den kalkan uçaklarda acil inişlerin sık yaşandığı bilgisini aldığını, kendisinin Belgrad’a iniş yapan iki uçaktan biri çoklu estetik ameliyatlar, diğeri de bu son hasta ile ilgili doğrudan tanıklığı olduğunu paylaştı.

Hastane başvurularındaki artışla övünen Sağlık Bakanlığı ve siyasi otorite sağlık turizminde de çok başarılı olduğumuzu söyleyip duruyor. Hastane başvurularında artış bizleri hem toplum hem de bu yükü taşımak zorunda bırakılan sağlık emekçilerinin sağlıksızlığı ile yüzleştirirken, anlaşılan şimdi de dünyanın kendi tüketici sağlık modellerine de katkı sunarak sağlıksızlığın küreselleşmesinde rol oynuyoruz.

Otopsisi yapılan hasta ile ilgili bilgiler üzerine sağlık turizmi ile ilgili düzenlemeler, denetim mekanizmaları üzerine biraz araştırma yapayım dedim. Türkiye’de 26.01.2024 tarihinden itibaren T.C. Sağlık Bakanlığı tarafından uluslararası sağlık turizmi hizmeti için yetki verilen 177 özel tıp merkezi, 1998 muayenehane, 1102 sağlık tesisi, 643 hastane, 1035 aracı kuruluş varmış. Mevzuata göre önce belgeler........

© Evrensel


Get it on Google Play