Herkes öfkeli, herkes kavgaya hazır. Birbirimize bunca öfke biriktirmenin yollarını da iktidar döşüyor. Dilimizde düşmanlığın kekre tadı, öfkemiz burnumuzda, belimizde silahla dolaşır olduk. Umut Vakfı’nın raporuna göre geçen yıl basına yansıyan 3 bin 773 silahlı şiddet olayında 2 bin 318 kişi ölmüş, 3 bin 820 kişi de yaralanmış. Hal böyleyken İçişleri Bakanlığı 2023 Yılı Faaliyet Raporuna göre geçen yıl verilen silah ruhsatı sayısında 2022’ye göre silah ruhsat belgesi ve yivsiz tüfek ruhsatnamesinde 2 kattan fazla artış yaşanmış. Raporda Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü’nün geçen yıl 871 bin 169 silah ruhsat belgesi ve yivsiz tüfek ruhsatnamesi verdiği belirtilirken, 2022’de bu sayı 381 bin 172 imiş. Buna göre verilen ruhsat sayısındaki artış tam yüzde 128, evet iki katından fazla... Silahla ölümler artmaya devam ediyor, ancak verilen ruhsatlar da bu olaylar olmuyormuşçasına bol keseden dağıtılıyor. Bu silahların en rahat taşınabildiği yerlerden biri de artık sağlık kurumları olmaya başladı.

Bildiğiniz gibi geçen gün İzmir Şehir/Şirket Hastanesi/AVM’sinde ardı ardına şiddet olayları yaşandı. Biri silahlı, diğeri ise hastaneyi basan kişi sayısı düşünülünce linç girişimi olarak değerlendirilebilecek bu olaylarda sağlık emekçilerine yönelen saldırılar pek de tehlikeli görülmemiş ki, öncesindeki ihbarla silahla yakalanan saldırgan ifadesi alındıktan sonra serbest bırakılmış. Hemen ardından tekrar silahla hastanenin dokuzuncu katına kadar da ulaşabilmiş. Oysa pompalı tüfekle dolaşan, ifadesi alınıp salıverilen saldırgan sorun yaşadığını iddia ettiği meslektaşımızı takip edip, nöbetçi olduğu günü seçerek bu saldırıyı gerçekleştirmiş. Belli ki ifadesinde bu bilgiye ulaşamamış kolluk görevlileri. Diğer olayda ise ölmek üzere olan hastanın yakınları 150 kişiyle servisi basarken, sağlık emekçileri kendilerini yangın merdivenine atıp kaçabilmişler. Tehlike algımız birbirimizi ne kadar düşmanlaştırdığımızla doğru ne kadar değersizleştirildiğimizle de ters orantılı olsa gerek.

Sağlık ortamında şiddet, biliyoruz ki hem hekimlere hem de topluma zarar veriyor. Oysa hekim ve hastası aynı amaç için bir araya gelir: Hekim hastasını iyileştirmek ister, hasta hekimden şifa bekler. Ne hastalarımız bizim düşmanımız ne de biz onların düşmanıyız ama Sağlıkta Dönüşüm Programı ile “5 dakikaya sıkıştırılan hasta randevuları”, “hastaya müşteri gözüyle bakılmasını dayatan sistem”, “ne kadar çok hasta, ancak o kadar para” zorlaması, “hekimi ucuz işgücü girdisi” olarak gören anlayış bizi birbirimize düşman etmekte kararlı. Silahı da eline vermedikleri kalıyordu, artık onu da temin ediyorlar. Yıllardır sağlıkta şiddetin önlenmesi için yapılması gerekenleri anlatıyoruz. Şiddetle mücadelenin yasal boyutunu kapsayacak kanun tasarıları öneriyoruz ama nafile...

Güvenle çalışmaları beklenen ortamlarda pek çok meslektaşımız, çalışma arkadaşımız katledildi. Aynı günde aynı yerde meydana gelen bu saldırılarda ise kıl payı kurtuldular, ardından Tabip Odası ve Türk Tabipleri Birliği olarak yanlarında yer aldık, saldırıyı lanetledik ama yeni bir saldırının olmaması için siyasi otorite kılını kıpırdatmadı. Yasal düzenlemelerin ötesinde yapılması gerekenler bellidir: Hastalarının ve toplumun iyiliğini öncelemeye yemin etmiş hekimler olarak bizler muayene randevularının her hastaya yeterli süre ayrılacak şekilde düzenlenmesini, birinci basamak sağlık hizmetlerinin güçlendirilmesini, sevk zincirinin işletilmesini, acil servislerde sadece acil hastalara bakılacak bir sağlık hizmeti planlaması yapılmasını, sağlık kurumlarındaki çalışma ortamı ve koşullarının, sağlıkta şiddeti önleyecek biçimde yeniden düzenlenmesini, hastayı müşteri, sağlık hizmetini “kâr getiren işlem” olarak gören anlayışın derhal terk edilmesini ve sağlığın temel bir insan hakkı olarak sunulmasını, tıp fakültesi ve tıpta uzmanlık eğitiminde kontenjanları artırarak niteliği düşürecek, var olan sorunları daha da büyütecek, toplumun sağlık hakkına erişimini engelleyen popülist uygulamalardan hızla geri dönülmesini talep ediyoruz. Öncelikle de iktidarın şiddet dilinden arınmasını, bireysel silahlanmaya dur demelerini bekliyoruz.

QOSHE - Tehlike nedir? - Şebnem Korur Fincancı
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Tehlike nedir?

31 9
25.04.2024

Herkes öfkeli, herkes kavgaya hazır. Birbirimize bunca öfke biriktirmenin yollarını da iktidar döşüyor. Dilimizde düşmanlığın kekre tadı, öfkemiz burnumuzda, belimizde silahla dolaşır olduk. Umut Vakfı’nın raporuna göre geçen yıl basına yansıyan 3 bin 773 silahlı şiddet olayında 2 bin 318 kişi ölmüş, 3 bin 820 kişi de yaralanmış. Hal böyleyken İçişleri Bakanlığı 2023 Yılı Faaliyet Raporuna göre geçen yıl verilen silah ruhsatı sayısında 2022’ye göre silah ruhsat belgesi ve yivsiz tüfek ruhsatnamesinde 2 kattan fazla artış yaşanmış. Raporda Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü’nün geçen yıl 871 bin 169 silah ruhsat belgesi ve yivsiz tüfek ruhsatnamesi verdiği belirtilirken, 2022’de bu sayı 381 bin 172 imiş. Buna göre verilen ruhsat sayısındaki artış tam yüzde 128, evet iki katından fazla... Silahla ölümler artmaya devam ediyor, ancak verilen ruhsatlar da bu olaylar olmuyormuşçasına bol keseden dağıtılıyor. Bu silahların en rahat taşınabildiği yerlerden biri de artık sağlık kurumları olmaya başladı.

Bildiğiniz gibi geçen gün İzmir Şehir/Şirket Hastanesi/AVM’sinde ardı ardına şiddet olayları yaşandı. Biri silahlı, diğeri ise hastaneyi basan kişi sayısı düşünülünce linç girişimi olarak değerlendirilebilecek bu olaylarda sağlık emekçilerine yönelen saldırılar pek de tehlikeli görülmemiş ki, öncesindeki ihbarla silahla yakalanan saldırgan ifadesi........

© Evrensel


Get it on Google Play