Bugün yeni bir yılın ilk günü olsa da bu yılı yeni yapacak olan bizlerin iradesi, mücadele azmi ve kararlılığı olabilir ancak. Baskılarla, karalama ve yalanlarla, talanlarla geçen bir yılı daha geride bıraktık. Birbirimizin mücadelesini kuşkuyla süzdüğümüz, dayanışma yerine ayrışmayı yeğlediğimiz ölçüde baskılar arttı. Demokrasiyi seçimlere havale ettikçe özgürlüğümüzden olduk. Rehin alınmayan tek bir muhalif kalmadı. Öylesine dargeçitlerden geçmeye çabaladıkça çoğumuzu geride bıraktık.

Şimdi yeni bir yıl... Sevgili Karin Karakaşlı’nın Sarkaç şiirinden birkaç dizeyi anmak iyi olacak: “...Aslında insanın bilmedikleri değil, /kabullenmeye hazır olmadıkları var / Sarkaç gösterse bana kendimden gizlediklerimi...” Daha birkaç gün önce, Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikasının Aziz Yural için hazırladığı belgeseli izledim yeniden, o dönemde orada mecburi hizmette olan genç bir meslektaşımın paylaşımı üzerine. Türkiye İnsan Hakları Vakfı Cizre Temsilciliğinin de gönüllüsü olan canım çalışma arkadaşımızı sokakta yaralanan birine yardım etmeye çalışırken keskin nişancıların katletmesinin üzerinden geçen sekiz yılı düşünüp, kaçımız tarihin en uzun sokağa çıkma yasaklarını, derin dondurucuda saklanan çocuk cenazesini, sokağın orta yerinde kalakalan Taybet Ana’yı kabullenmeye cesaret edebilecek, ya da sormaya sınırın öte yanında vurulup düşen gencecik askerleri oraya gönderenlere, nasıl oluyor da yoksulların çocukları ölüyor durmadan... Krallara bahşedilen yasları çocuklarımızdan esirgemesek. Turgut Uyar demiyor mu; “öyle şeyler gördük ki / unutmam artık / unutma artık” diye. Uyar’ın dediği olsa, bu yeni yılda unutmasak artık, bildiklerimizi kabullenmeye hazır olsak, mücadeleyi de birlikte yapacak gücümüzü devşiririz birlikte. Orası muhakkak!

Toplumun sağlık hakkı, meslektaşlarımızın sorunları ve çözüm yolları üzerine de uzun soluklu bir mücadeleyi yıllardır sürdürüyoruz, görevden alma kararları verseler de vazgeçmedik. Geçen yıl bitmeden Türk Tabipleri Birliği Eylem Çalışma Grubunun katkılarıyla özellikle hekimlerin en önemli sorunlarından olan sağlıkta şiddet hakkında hekimlerin düşüncelerine ve çözüm önerilerine yer verebileceğimiz şekilde bir anket kurguladık. Anketi 2 bin 289 hekim ziyaret ederek inceledi fakat anketi gönder butonuna tıklayan 1502 hekimin yanıtları değerlendirmeye alındı. Neredeyse 200 bini aşan meslektaşımız varken, bu oldukça az katılım düşünmeye değer öncelikle. Sevgili Karakaşlı’nın sözlerini hatırlatıyor bize.

Gene de sorunları görmek için yardımcı olacak veriler içeriyor yanıtlar. Her iki hekimden biri “Ay sonu geldiğinde aylık gelirinizin ne kadarı cebinizde kalıyor?” sorusuna “Aylık ücretimi tamamen harcamama rağmen yetmiyor” yanıtını vermiş. Her üç hekimden ikisi ise “Çalışma şartlarınızın yoğunluğu nedeniyle hastalarınızla veya işinizle yeterli ve uygun şekilde ilgilenemediğinizi düşünüyor musunuz?” sorusuna “evet” demiş.

Her on hekimden dokuzu ne yazık ki daha önceden hasta veya yakını tarafından sözel veya fiziksel şiddet gördüğünü söylemiş. “Eğer daha önceden sözel veya fiziksel şiddet gördüyseniz, sonrasında Beyaz Kod veya ilgili mercilere şikayet bildiriminde bulundunuz mu?” sorusuna katılımcıların yalnızca üçte biri “evet” yanıtını vermiş. Sağlıkta şiddetin nedenleri arasında başı politikacıların söylemleri çekerken, iş yükü, zaman baskısı, dolayısıyla mevcut sağlık politikaları bunu izliyordu ve hekimlerin neredeyse tamamı bu nedenleri sıralamıştı. Her on hekimden dokuzu ise toplumsal şiddetle mücadele edilmeden sağlıkta şiddetle mücadele edilemeyeceğini savunmaktaydı. O zaman bizlere düşen mücadeleye devam etmektir. Bildiğimizi gizlememek.

Nâzım Hikmet ile devam etmeli o halde: “sen bakma havanın durgunluğuna, Derya dediğin uyur uyur uyanır.” Bu durgun havalardan nasıl çıkarız diye düşünüp mücadele edenleriz biz. Hiç susmadık.

QOSHE - Yeni yılda da susmayacağız! - Şebnem Korur Fincancı
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Yeni yılda da susmayacağız!

25 8
01.01.2024

Bugün yeni bir yılın ilk günü olsa da bu yılı yeni yapacak olan bizlerin iradesi, mücadele azmi ve kararlılığı olabilir ancak. Baskılarla, karalama ve yalanlarla, talanlarla geçen bir yılı daha geride bıraktık. Birbirimizin mücadelesini kuşkuyla süzdüğümüz, dayanışma yerine ayrışmayı yeğlediğimiz ölçüde baskılar arttı. Demokrasiyi seçimlere havale ettikçe özgürlüğümüzden olduk. Rehin alınmayan tek bir muhalif kalmadı. Öylesine dargeçitlerden geçmeye çabaladıkça çoğumuzu geride bıraktık.

Şimdi yeni bir yıl... Sevgili Karin Karakaşlı’nın Sarkaç şiirinden birkaç dizeyi anmak iyi olacak: “...Aslında insanın bilmedikleri değil, /kabullenmeye hazır olmadıkları var / Sarkaç gösterse bana kendimden gizlediklerimi...” Daha birkaç gün önce, Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikasının Aziz Yural için hazırladığı belgeseli izledim yeniden, o dönemde orada mecburi hizmette olan genç bir meslektaşımın paylaşımı üzerine. Türkiye İnsan Hakları Vakfı Cizre Temsilciliğinin de gönüllüsü olan canım çalışma arkadaşımızı sokakta yaralanan birine yardım etmeye çalışırken keskin nişancıların katletmesinin üzerinden geçen sekiz yılı düşünüp, kaçımız tarihin en uzun sokağa çıkma yasaklarını, derin dondurucuda saklanan çocuk cenazesini, sokağın orta yerinde kalakalan Taybet Ana’yı........

© Evrensel


Get it on Google Play