Dijital platformların Türkiye’ye gelmesi hem sektörde hem de izleyicide bir heyecan yaratmıştı. Sektörde heyecan yaratmıştı çünkü içerik üretilecek yeni mecralar demek, daha fazla üretim demek, daha fazla istihdam ve daha fazla para demekti. Ayrıca ana akım televizyonlara iş yapamayan küçük, orta ölçek yapımcılar buralarda kendilerine alan bulabileceğini düşünüyordu. Seyirci de, saatler süren ana akım televizyon dizilerinden sıkıldığı için, Amerikan, Avrupa tarzı dizilerin geleceği umudunu taşıyordu. Üstelik çeşitlilik artacaktı. Ne ki, gelinen noktada iki taraf da hayal kırıklığı yaşıyor gibi.

Önce Netflix’in ardından da Disney +’ın yıllardır ana akım televizyonları ve sinemayı kontrol eden 5-6 yapımcıyla çalışmayı tercih etmesi ilk hayal kırıklığı oldu. Ana akıma yıllardır iş yapan aynı senaristler, oyuncular, yönetmenler derken birkaç özel iş dışında yeni bir şey görmek pek mümkün olmadı. Disney’in Türkiye içeriklerini süresiz ertelemesiyle yaşanan hayal kırıklığı Amazon Prime’ın satın almalar dışında orijinal işlere de imza atacağı haberiyle bir nebze olsun düzeldi. Yılbaşından hemen önce BluTV’nin küresel dev Warner Bros-Discovery tarafından satın alınmasıyla umutlar yeniden yeşerdi. Gerçi bu satın almanın ardından yerli içerik üretiminin birkaç yıl alacağı haberleri yayılsa da beklenti oluştu bile. HBO gibi kaliteli diziler üreten bir kanalı da bünyesinde bulunduran grup, seyircide “Bizde de o ayar işler olur mu” heyecanı yaratmadı değil.

Ama Amazon Prime’ın, “Bihter” filmi felaketiyle giriş yaptığı ‘yerli ve milli’ içerik dünyasında façayı biraz doğrultma fırsatı yakalamışa benziyor. Dün seyirciyle buluşturduğu ilk yerli dizisi “Düğüm” üç bölümü itibarıyla küresel dijital platformların Türkiye içeriklerinden farklı bir hava estiriyor. Yönetmen koltuğunda “Ayla”, “Türk İşi Dondurma” ve “Sarıkamış Çocukları” filmleriyle tanınan Can Ulkay’ın oturduğu dizinin senaryosu Hilal Yıldız, Nazlı Sunlu ve Arman Güvenç imzası taşıyor. “Düğüm”ün alametifarikası yakın dönem Türkiye medyasının “adalet dağıtan” sabah programlarının kahramanlarından birisini başrole taşıması. Bergüzar Korel’in canlandırdığı Neslihan Turhan karakteri reyting rekorları kıran bir sabah programının sunucusu. Yıllardır polisiye olayların peşine düşüyor ve çözüyor. Kamuoyunun gözünde hak, hukuk ve adaletten ayrılmayan birisi. Ancak bu kamera önü imajı tabii ki.

Kamera önünde ahlak abidesi gibi durup “Oğlum da olsa affetmem” pozları kesen Neslihan’ın başına korktuğu şey geliyor. Oğlu Can, bir arkadaşını öldürdüğünü itiraf ediyor. Neslihan bu bilgiyi hem kocasından hem de program için iş birliği yaptığı polisten saklıyor. Üstelik bazı bilgileri maniple ederek hedef saptırmaya çalışıyor. Burada ikili bir anlatı kurmayı başarmış dizinin yaratıcıları. Bir yandan Can’ın üzerindeki şüpheleri hep diri tutarken, başka ihtimalleri gündemde tutuyor. Öte yandan da ana hikayeyi şöhret- medya- güç denklemine oturtmakta mahirler. Hikaye açısından ilk üç bölüm itibarıyla yeterince işlemeyen şey ise anlatının, polisiye değil ama polis tarafı. Dizideki Cinayet Komiseri Nejat (Caner Cindoruk) yeterince işlevsel olamıyor. Bu tür anlatılarda dedektif karakterinin varlığı aynı zamanda seyircinin çözmeye çalıştığı bulmacayı, yakalamaya çalıştığı açıkları boşa çıkaran karakterdir. Seyirci adına olaydaki boşlukları o yakalar, zanlının/ katilin hikayesindeki açıkları ilk o bulur. Böylece seyirci hikayenin içinde kalmaya devam eder. Burada karakterin seyirciden bir adım geride olduğunu bunun de seyir deneyimini bir parça akamete uğrattığını söylesek yanılmış olmayız.

Yine ilk üç bölüme bakarak Neslihan’ın ekran önündeki imajını oluşturan yaldızların yavaş yavaş kazındığını görebiliyoruz. Giderek kibirli, güç düşkünü ve eşi dahil herkesi ezmekten çekinmeyen birisi olduğu gerçeği çıkıyor hikaye ilerledikçe. Bu da karakter dönüşümü açısından dizinin artı hanesine yazılacak yönlerinden. Üstelik Türkiye’de Bergüzar Korel gibi ‘büyük televizyon starları’ genellikle “kötü” karakterler oynamayı pek istemezler. Çünkü seyirci çoğu zaman dizideki karakter ile oyuncuyu birbirine karıştırmaya, aynıymış gibi görmeye meyillidir. Haliyle karakterden karaktere girseler de seyircinin gözünde her zaman “Bergüzar” olmaya devam ederler. Bu da, oynadıkları karakterin gerçek personalarına zarar verebileceği gibi bir algı ortaya çıkarır.

Toparlarsak, “Düğüm” ilk üç bölüm itibarıyla güçlü bir ana karaktere, sağlam bir entrikaya, medya dünyasına eleştirel bakışa ve kenti iyi kullanan bir görsel atmosfere sahip. Bu satırlar yazılırken dizinin bütünü yayımlanmamıştı. Umarız üç bölümün devamı da böyledir.

QOSHE - Sıkı bir 'Düğüm' gibi - Şenay Aydemir
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Sıkı bir 'Düğüm' gibi

38 20
24.02.2024

Dijital platformların Türkiye’ye gelmesi hem sektörde hem de izleyicide bir heyecan yaratmıştı. Sektörde heyecan yaratmıştı çünkü içerik üretilecek yeni mecralar demek, daha fazla üretim demek, daha fazla istihdam ve daha fazla para demekti. Ayrıca ana akım televizyonlara iş yapamayan küçük, orta ölçek yapımcılar buralarda kendilerine alan bulabileceğini düşünüyordu. Seyirci de, saatler süren ana akım televizyon dizilerinden sıkıldığı için, Amerikan, Avrupa tarzı dizilerin geleceği umudunu taşıyordu. Üstelik çeşitlilik artacaktı. Ne ki, gelinen noktada iki taraf da hayal kırıklığı yaşıyor gibi.

Önce Netflix’in ardından da Disney ’ın yıllardır ana akım televizyonları ve sinemayı kontrol eden 5-6 yapımcıyla çalışmayı tercih etmesi ilk hayal kırıklığı oldu. Ana akıma yıllardır iş yapan aynı senaristler, oyuncular, yönetmenler derken birkaç özel iş dışında yeni bir şey görmek pek mümkün olmadı. Disney’in Türkiye içeriklerini süresiz ertelemesiyle yaşanan hayal kırıklığı Amazon Prime’ın satın almalar dışında orijinal işlere de imza atacağı haberiyle bir nebze olsun düzeldi. Yılbaşından hemen önce BluTV’nin küresel dev Warner Bros-Discovery tarafından satın alınmasıyla umutlar yeniden yeşerdi. Gerçi bu satın almanın ardından yerli içerik üretiminin birkaç yıl alacağı haberleri yayılsa da beklenti oluştu bile. HBO gibi kaliteli diziler üreten bir kanalı da bünyesinde bulunduran grup, seyircide “Bizde de o ayar işler olur mu” heyecanı yaratmadı değil.

Ama Amazon Prime’ın, “Bihter” filmi felaketiyle giriş yaptığı ‘yerli ve........

© Evrensel


Get it on Google Play