Çizgi roman devi Marvel’in milenyumla birlikte bir sinema evreni inşa edip onu da “Yenilmezler” serisiyle taçlandırması özel bir ilgiyi hak ediyor kuşkusuz. Yalnızca küresel çapta son 20 yılın en çok gişe yapan filmleri listesinde tuttukları yerler açısından değil, ana akım sinemayı dönüştürdükleri ‘şey’ açısından da incelenmeli.

Bir yerlerde inceleniyordur kuşkusuz. Ama artık Martin Scorsese gibi ‘film aşıkları’nın bile “Bu sinema değil” demek zorunda kaldığı bir yapı ortaya çıkardı Marvel evreni. Üstelik yalnızca estetiği değil, Hollywood’un yapısını da değiştirdi. Sinemadan gelen ‘esnaf’ yapımcıların tasfiye edilip başka alanlardan ‘CEO’ yapımcıların sektöre egemen olduğu zaman aralığını da işaret ediyor aslında bu filmlerin altın çağı…

Yazılıp çiziliyor bir yerlerde, daha da yazılıp çizilecek, Hollywood’un enerjisini kaybettiği, yeni hikayeler, yönetmenler çıkarmakta zorlandığı bir dönem bu aynı zamanda. Marvel şirketi bu oyuncaklı dünyayı egemen kılarken yeni bir ‘müşteri’ kitlesi de yarattı. Sinema artık 15-25 yaş arası için üretilen bir ‘eğlence’. Yapımcıların risk almadığı, ’80’ler ’90’lardaki önemli yapıtlara bugün olsa para bulunamayacağı yazılıp çiziliyor. Ezcümle sinema ölüyorsa, yine kendine yapıyor bunu. “Ağaca balta vurmuşlar, ‘sapı bedenimdendir’ demiş” ya işte o hesap.

Lafı bu kadar dolandırmamın nedeni, hem aşağıda bahsedeceğim Marvel dünyasının yeni ürünü “Madame Web” filmine giriş yapmak hem de hakkında söylenecek fazla şey olmadığı için başka meselelerle top çevirmek!

Cassandra Webb, New York’ta ambülans şoförlüğü yapan 30’larının başında genç bir kadın. Yılardan 2003. Ama hikaye 1973’te Amazon ormanlarında açılıyor. Cassandra’nın annesi hastalıklara çare bulmak amacıyla bir efsanenin peşinden Amazon ormanlarındadır. Az bulunan örümceğin zehrini keşfe çıkmıştır. Ancak kendisine yardımcı olması gereken Ezekiel zehri ondan çalar ve genç kadını silahla yaralar. Örümceklerle özel bir bağı olan kadim bir topluluk tarafından bulunan kadının karnındaki bebek kurtarılır ama anne ölür. Otuz yıl sonraya atlarız ve o bebeğin büyümüş hali Cassandra ile tanışırız. Genç kadın bir gün dejavu sandığı görüntüler görmeye başlar. Ancak fark eder ki bu görüntüler geleceğe dair imajlardır. O sırada, ölümsüzlüğün peşinden koşan Ezekiel de rüyasında üç genç kadının kendisini öldürdüğünü görmektedir sürekli. Ölüm korkusuyla bu kadınları bulmaya çalışır. Bu üç genç kadın (Julia, Anya, Mattie) ile Cassandra’nın yolları kesişir ve kötü adama karşı birlikte mücadele ederler. Cassandra’nın geleceği görme ve aynı anda birçok yerde olabilme becerisiyle süren mücadele dört kadın için kendilerini inşa etme ve ‘gerçek’ bir aileye sahip olma sürecidir aynı zamanda.

Marvel evrenindeki adı “Madame Web” olan kahramanımız ilk olarak The Amazing Spider-Man’in kasım 1980’daki sayısında görülmüş. Madame Web hakkında Marvel evreninde çeşitli mitler yaratılmış olsa da bu film, Cassandra’nın güçlerini fark ettiği döneme götürüyor seyirciyi. Aslında filmi için seçilen tarih de hem Marvel hem de Örümcek Adam hikayelerinin sinemada atağa kalktığı yılların başlangıcı. Ne var ki bu hikayenin iyi kurgulandığını söylemek çok zor. Karikatürü aşamayan, motivasyonu anlaşılmaz bir kötü karakter, birbirine bir türlü bağlanamayan, aralarında uyum oluşmayan dört kadının ilişkisi. Bunun üzerine bir de tatmin etmekten uzak bir görsel atmosferi koyunca evrenin en zayıf halkalarından biri olarak kayıtlara geçecektir yapım.

Son dönemin kalburüstü dizilerinde çalışmış S.J. Clarkson’a emanet edilen yapımın sorunu daha çok senaryo gibi duruyor. “Morbius”, “Lost in Space”, “Son Cadı Avcısı”, “Dracula Başlangıç” gibi filmlerde birlikte çalışan Matt Sazama ve Burk Sharpless ikilisine eklenen Claire Parker’ın iyi iş çıkardığını söylemek zor. Belki koşturmacaya biraz ara verip karakterlerin dünyalarına girilseydi bir nebze daha iyi olabilirdi kimbilir.

Sevenleri önden buyursun…

QOSHE - Sorry 'Madame!' - Şenay Aydemir
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Sorry 'Madame!'

39 1
17.02.2024

Çizgi roman devi Marvel’in milenyumla birlikte bir sinema evreni inşa edip onu da “Yenilmezler” serisiyle taçlandırması özel bir ilgiyi hak ediyor kuşkusuz. Yalnızca küresel çapta son 20 yılın en çok gişe yapan filmleri listesinde tuttukları yerler açısından değil, ana akım sinemayı dönüştürdükleri ‘şey’ açısından da incelenmeli.

Bir yerlerde inceleniyordur kuşkusuz. Ama artık Martin Scorsese gibi ‘film aşıkları’nın bile “Bu sinema değil” demek zorunda kaldığı bir yapı ortaya çıkardı Marvel evreni. Üstelik yalnızca estetiği değil, Hollywood’un yapısını da değiştirdi. Sinemadan gelen ‘esnaf’ yapımcıların tasfiye edilip başka alanlardan ‘CEO’ yapımcıların sektöre egemen olduğu zaman aralığını da işaret ediyor aslında bu filmlerin altın çağı…

Yazılıp çiziliyor bir yerlerde, daha da yazılıp çizilecek, Hollywood’un enerjisini kaybettiği, yeni hikayeler, yönetmenler çıkarmakta zorlandığı bir dönem bu aynı zamanda. Marvel şirketi bu oyuncaklı dünyayı egemen kılarken yeni bir ‘müşteri’ kitlesi de yarattı. Sinema artık 15-25 yaş arası için üretilen bir ‘eğlence’. Yapımcıların risk almadığı, ’80’ler ’90’lardaki önemli yapıtlara bugün olsa para bulunamayacağı yazılıp çiziliyor. Ezcümle sinema ölüyorsa, yine kendine yapıyor bunu. “Ağaca balta vurmuşlar, ‘sapı bedenimdendir’........

© Evrensel


Get it on Google Play