Mevsimlerin güzelliğini fark edebilmek için insanlarında belli bir kültür düzeyinde olması gerektiğine inananlardanım. Hayattan keyif almayı öğrenememiş okuma yazma yoksunu toplumlarda, baharların, yazın, hatta kışın farkına varabilenler yine o toplumlarda karnı tok, sırtı pek dediğimiz kalabalıklardan oluşur. Kapitalist sistemin egemen olduğu gezegenimizde emek insanının, işçinin, dar gelirlinin, kadınların ve çocukların sömürüldüğü bir düzen geçerlidir. Bu düzende beklenir ki, varsıl kesim belli bir doyuma ulaştıktan sonra kendini kültüre de, sanata da adayabilsin. Oysa kapitalist sistemin gereği, hiçbir zaman insanlara daha iyi bir yaşam biçimi, daha gelişmiş bir eğitim götürmek değildir. Tam tersine emperyalist ülkelerin amaçları insanları birbirine kırdırmak, din sömürüsüyle halkların bütünlüğünü bozmak ve savaş ekonomisini her dönemde canlı tutmak. Günümüzde de yerküre büyük bir çalkantı içinde. Uygar diye bellediğimiz Avrupa savaş kışkırtıcılığını hiç elden bırakmıyor. Kapitalizmin babası sayılabilecek Amerika ise avuçlarını ovuşturuyor. Bir yandan Batılı güçler İsrail’in yanında yer alırken ölen Filistinlilerin, yakılan yıkılan evlerin, bombalanan hastane ve okulların hesabını kimse sormuyor. Egemen güçler İsrail’e silah yardımı yağdırıken Filistinlilerin yiyecek, giyecek, sağlık yardımlarına bile engel olunuyor. Bu tür yardımlar gerçek ihtiyaç sahiplerine ulaşamıyor.

Dezenformasyon asıl güçlü devletler adına tek yanlı haber yapan iletişim kanallarında göze çarpar. Günümüzde gazetesiyle, internetiyle, televizyonu ve radyosuyla yaşadığımız da böyle bir habercilik. Türkiye’de yayımlanan haber bültenlerinde iktidarın öne çıkarıldığı klasik bir tarz vardır. Önce Cumhurbaşkanlığını haber olarak sunarsınız. Ardından bakanların tek tek icraatlarını- Sanki icraat yapmak bakanların asli görevi değilmiş gibi. Daha sonra da “İsrail saldırısında şu kadar öldü” diye suya sabuna dokunmayan haber. Son olarak da teröristlere karşı verilen mücadelede kaç terörist etkisiz hale getirilmiş (yani öldürülmüş) haberi - kısaca savaş ülkemizin haber bültenlerinin vazgeçilmez simgesi.

Aynı emperyalist güçler yıllar önce de “bahar” mevsiminin adını kirletmişlerdir. Arap baharı diyerek Arap ülkelerinin ve Ortadoğu’nun altını üstüne getirmişlerdi. Sözde o ülkelere barış götüreceklerdi. Oysa o ülkeler hâlâ bir yandan birbirlerini kırarken bir yandan da açlık ve yoksullukla kıvranıyorlar. Başkasının acısına bakmadan, kendimizin acısını anlayabilmemiz mümkün değildir elbette. Bu nedenle de insanlığı daha iyi bir yaşam için umuda götürecek, barışın yolunu açacak seçenekler bulmalıyız kendimize.

Ülkenin çok sevilen şairlerinden biriydi Orhan Veli. Aradan onca yıl geçmesine rağmen dizeleri toplumumuzda değerinden hiç bir şey kaybetmedi. Bu yazıyı da Orhan Veli’nin çok sevdiğim bir şiiri ile sonlayalım. “Hürriyete Doğru”

Gün doğmadan,
Deniz daha bembeyazken çıkacaksın yola.
Kürekleri tutmanın şehveti avuçlarında,
İçinde bir iş görmenin saadeti,
Gideceksin
Gideceksin ırıpların çalkantısında.
Balıklar çıkacak yoluna, karşıcı;
Sevineceksin.
Ağları silkeledikçe
Deniz gelecek eline pul pul;
Ruhları sustuğu vakit martıların,
Kayalıklardaki mezarlarında,
Birden
Bir kıyamettir kopacak ufuklarda.
Denizkızları mı dersin, kuşlar mı dersin;
Bayramlar seyranlar mı dersin,
Şenlikler cümbüşler mi?
Gelin alayları, teller, duvaklar,
Donanmalar mı?
Heeey
Ne duruyorsun be, at kendini denize:
Geride bekliyenin varmış, aldırma;
Görmüyor musun, Her yanda hürriyet;
Yelken ol, kürek ol, dümen ol, balık ol, su ol;
Git gidebildiğin yere…

QOSHE - Sancılı düşünceler - Turgay Olcayto
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Sancılı düşünceler

19 18
24.04.2024

Mevsimlerin güzelliğini fark edebilmek için insanlarında belli bir kültür düzeyinde olması gerektiğine inananlardanım. Hayattan keyif almayı öğrenememiş okuma yazma yoksunu toplumlarda, baharların, yazın, hatta kışın farkına varabilenler yine o toplumlarda karnı tok, sırtı pek dediğimiz kalabalıklardan oluşur. Kapitalist sistemin egemen olduğu gezegenimizde emek insanının, işçinin, dar gelirlinin, kadınların ve çocukların sömürüldüğü bir düzen geçerlidir. Bu düzende beklenir ki, varsıl kesim belli bir doyuma ulaştıktan sonra kendini kültüre de, sanata da adayabilsin. Oysa kapitalist sistemin gereği, hiçbir zaman insanlara daha iyi bir yaşam biçimi, daha gelişmiş bir eğitim götürmek değildir. Tam tersine emperyalist ülkelerin amaçları insanları birbirine kırdırmak, din sömürüsüyle halkların bütünlüğünü bozmak ve savaş ekonomisini her dönemde canlı tutmak. Günümüzde de yerküre büyük bir çalkantı içinde. Uygar diye bellediğimiz Avrupa savaş kışkırtıcılığını hiç elden bırakmıyor. Kapitalizmin babası sayılabilecek Amerika ise avuçlarını ovuşturuyor. Bir yandan Batılı güçler İsrail’in yanında yer alırken ölen Filistinlilerin, yakılan yıkılan evlerin, bombalanan hastane ve okulların hesabını kimse........

© Evrensel


Get it on Google Play