Güzel bir kasım sabahı. Kimileri “pastırma yazı” diyor kasımdaki bu güzel havalara. Bugün iki arada bir derede Evrensel’e yazacağım yazıyı yetiştirmek için bilgisayarın başına oturdum. Siyaset üzerine hiç kalem oynatmak istemem. Bazen Cumhuriyet Halk Partisine yönelik eleştirilerime dostlar kızar. Yani “Türkiye’de eleştirilecek hiçbir şey yokmuş gibi hep Cumhuriyet Halk Partisine yükleniyorsun” derler. Elbette o dostları da kırmak istemem. Ama ilginç bir rastlantıydı Cumhuriyet Halk Partisinin Kılıçdaroğlu’nu başkanlıktan devirdiği kurultay, kayınpederim CHP’nin önceki genel sekreterlerinden Dr. Kamil Kırıkoğlu’nun da 44’üncü ölüm yıl dönümüne denk gelmişti. Gençler bilmez ama yaşdaşlarım gayet iyi hatırlarlar. Aslında çok sevdiği çok saydığı, İnönü’ye karşı kazan kaldırmış, partinin hiç bitmeyen kurultaylarından birinde CHP’yi demokratik sola çekmek amacıyla Ecevit’i desteklemişti. O dönemde Paşa’ya karşı çıkmak kolay değildi. Kurultayda Kırıkoğlu şöyle seslenmişti Paşa’ya “Siz padişah değilsiniz, biz de sizin kapı kullarınız değiliz.” Sonuçta İnönü kaybetti. Ecevit genel başkan oldu. Kırıkoğlu yeniden genel sekreter oldu. Ama bir süre sonra parti demokratik sola döneceğine sağa doğru viraj almaya başladı. Uzun sözü kısası Kırıkoğlu yıllar sonra kendini ve ortak hareket ettiği üç beş arkadaşını partinin dışında buldu. Şimdi bunu niye hatırladım derseniz. Şunu söylemek istiyorum. Özgür Özel şu anda kurultayı kazanmış Cumhuriyet Halk Partisinin Genel Başkanı. Benim aklımı karıştıran şöyle bir durum var. 13 yıldır partide grup başkan vekilliği yapan Özgür Özel dönemin Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun en yakın kurmaylarından biriydi. 13 yıl içinde Kılıçdaroğlu’nun elbette hepimizin bir bir sayacağı pek çok siyasi hatası olmuştu. Ama bunların tümünde Sayın Özgür Özel’in hiç karşı çıktığını, genel başkanla çeliştiğini görmedik, en azından duymadık. Diyelim ki dokunulmazlıklar. Diyelim ki arkadaşlarımız gazetecilerin gözaltına alınması, tutuklanmasına yol açan dezenformasyon yasası. Dezenformasyon yasası Meclise gelirken Cumhuriyet Halk Partisi başörtüsünü gündeme getiriyordu. Bu eleştirilerim erken yapılmış bir eleştiri.

Değişim değişim diyorlar da değişimin adını değiştirseler iyi olur. Çünkü sonuçta Türkiye’deki hemen tüm siyasi partiler düzene uyum sağlamış partilerdir. CHP de öyle. Emek insanlarının, işçi kesiminin, halkın haber alma hakkını savunan gazetecilerin yanında duracaklarına dair halklara en ufak bir umut vermeyen bu değişim nereye kadar gidecek? Bu da benim bir merakım. Dediğim gibi siyaset yazmayı sevmiyorum. Bundan sonra da yazmayı düşünmüyorum.

Bu güneşli kasım günü dün geceden başlayan bir sevinç yumağı da yaşattı biz gazetecilere. Ülkenin en iyi gazetecilerinden biri Tolga Şardan, dezenformasyon yasasının hep eleştirdiğimiz bir maddesi yüzünden tutuklanmıştı. Tahliye oldu. Bir yandan Demirtaş’ın, Kavala’nın ve pek çok gazeteci ile aydın insanın cezaevlerinde çile doldurduğu bir ülkede yalnız Tolga Şardan’ın tahliye edilmesi yetmiyor. Halen rejimin tutsağı olan biz aydınların özgür kaldığı bir ülkeye dönüşmeli Türkiye. Bu ülkede eğitim binalarından çok cezaevi planlayan bir iktidarın yarattığı manzara hiç de iç açıcı değil. Her mahallede, her köyde her kasabada birer camiye para yetiştiren iktidar ne yazık ki Anadolu’da, Güneydoğu’da köy okullarını yapmaktan kaçınıyor. Cumhuriyetin kazanımlarını bir bir yok eden iktidara karşı söylenecek çok şey var. Ama bunu belki başka bir yazıda yine irdeleriz diye düşünüyorum. Yazıyı bir cumhuriyet kadını aynı zamanda edebiyatımızın usta bir Şairi Gülten Akın’ın dizeleriyle sonlayalım: “Yalnızlık Camları.”

Açıktayız gözlerimizin ardı kapkara / Bir ayrılışta yıkılıyoruz / Bir ayrılışta bağlarımız kopuyor / Burası İstanbul.

Bazı adamlar var şaşıyoruz. / Avuçlarındaki sıcağı nasıl / Düzenlerini nasıl yitirmiyorlar / Şaşıyoruz burası İstanbul.

Akşam kuşlarını İstanbul’un / Damlar üzerinden bir kaldırıp / Başka damlara konduruyoruz / Bu camlar yalnızlık camları / Dışardan yukardan gözlerimizle / Bu camlara yağmur yağdırıyoruz.

QOSHE - Tuhaf işler - Turgay Olcayto
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Tuhaf işler

7 11
08.11.2023

Güzel bir kasım sabahı. Kimileri “pastırma yazı” diyor kasımdaki bu güzel havalara. Bugün iki arada bir derede Evrensel’e yazacağım yazıyı yetiştirmek için bilgisayarın başına oturdum. Siyaset üzerine hiç kalem oynatmak istemem. Bazen Cumhuriyet Halk Partisine yönelik eleştirilerime dostlar kızar. Yani “Türkiye’de eleştirilecek hiçbir şey yokmuş gibi hep Cumhuriyet Halk Partisine yükleniyorsun” derler. Elbette o dostları da kırmak istemem. Ama ilginç bir rastlantıydı Cumhuriyet Halk Partisinin Kılıçdaroğlu’nu başkanlıktan devirdiği kurultay, kayınpederim CHP’nin önceki genel sekreterlerinden Dr. Kamil Kırıkoğlu’nun da 44’üncü ölüm yıl dönümüne denk gelmişti. Gençler bilmez ama yaşdaşlarım gayet iyi hatırlarlar. Aslında çok sevdiği çok saydığı, İnönü’ye karşı kazan kaldırmış, partinin hiç bitmeyen kurultaylarından birinde CHP’yi demokratik sola çekmek amacıyla Ecevit’i desteklemişti. O dönemde Paşa’ya karşı çıkmak kolay değildi. Kurultayda Kırıkoğlu şöyle seslenmişti Paşa’ya “Siz padişah değilsiniz, biz de sizin kapı kullarınız değiliz.” Sonuçta İnönü kaybetti. Ecevit genel başkan oldu. Kırıkoğlu yeniden genel sekreter oldu. Ama bir süre sonra parti demokratik sola döneceğine sağa doğru viraj almaya başladı. Uzun sözü kısası Kırıkoğlu yıllar sonra kendini ve ortak hareket ettiği üç beş arkadaşını partinin dışında buldu. Şimdi bunu........

© Evrensel


Get it on Google Play