Rusya’ya karşı cephede fazla ilerleme sağlayamayan Ukrayna, tuttuğu mevzilerde kalabilmek için her fırsatta Batı’dan askeri ve ekonomik destek talep etmeye devam ediyor. Devlet Başkanı Zelenskiy, ülkesinin çöken ekonomisini ayakta tutabilmek ve savaş çarkını döndürebilmek için adeta kapı kapı geziyor. Hafta başında Arjantin’den sonra ABD’ye geçti. Başkan Joe Biden ile yaptığı baş başa görüşmenin ana gündemi de maddi yardımlardı. Savaşın başlamasından bu yana üçüncü kez Washinton’a giden Zelenskiy, daha önceki ziyaretler sırasında tam anlamıyla bir “kahraman” gibi karşılanmıştı. Bu sefer normal bir devlet başkanı gibi ağırlandı. Ukrayna’ya 200 milyon dolarlık askeri yardım için kesenin ağzını açan Biden, bunun Senatoda çoğunlukta olan Cumhuriyetçilerin engeline takıldığını ifade etti.

Zelenskiy, Cumhuriyetlerdeki direnci kırmak için temaslarda bulundu. Ancak net bir “yeşil ışık” yakılmış değil. Toplamda bakıldığında ABD cephesinde savaş konusunda biraz frene basma eğiliminin olduğu anlaşılıyor. Benzer bir hava Avrupa başkentlerinde de var. Çünkü başta belirlenen hedeflerin bir kısmı yerine gelirken bir kısmının ise yerine gelmesine ihtimal verilmiyor.

Savaşın başlamasıyla ABD ve AB’nin başlıca hedefi, yatırımlar yoluyla Rusya ekonomisini çökertmek ve Devlet Başkanı Putin’e karşı bir başkaldırı hareketi yaratmaktı. Gelinen aşamada bu iki hedef de gerçekleşmiş değil. 71 yaşındaki Putin, geçen hafta 15-17 Mart 2024’te yapılacak seçimlerde yeniden devlet başkanlığına aday olduğunu açıkladı. Seçimlerde Putin’i devirebilecek güçlü bir rakip yok. Bu nedenle Putin 2030’da kadar Rusya’nın başında kalacak gibi görünüyor.

Rus ekonomisi ise savaştan etkilenmeden büyümeye devam ediyor. IMF başta olmak üzere çeşitli kurumların yaptığı tahminlere göre Rus ekonomisi bu yıl içinde yüzde 1.5-2 arasında büyümeye devam edecek. Savaştan önce Rus doğal gazı ve petrolünü en fazla kullanan Avrupa ülkesi olan Almanya’da ise büyüme oranı sıfırın altında kalacak gibi görünüyor. Dolayısıyla Rusya büyürken Almanya küçüldü.

Rus ekonomisinin büyümesinin başlıca nedeni ise AB ve ABD’nin yaptırım ve ambargolarına rağmen, dünyanın diğer pazarlarına doğal gaz ve petrol satmaya devam etmesiydi.

Özellikle AB’nin yaptırımlar konusunda esnek davranması, daha doğrusu alınan yaptırım kararlarının gerçekte hayata geçirilmemesi de Rusya’nın işine yaradı. Almanya’da yayımlanan Handelsblatt gazetesinde yer alan bir habere göre AB ve İngiltere, bu yıl içinde geçen yıla göre Rusya’dan yüzde 21 daha fazla sıvılaştırılmış doğal gaz (LNG) satın aldı. Piyasa araştırma kuruluşu ICIS’nin derlediği verilere göre AB’nin ithal ettiği LNG’nin yüzde 13’ü Rusya’dan geldi. Ve oran önümüzdeki yılda artmaya devam edecek. Berliner Zeitung’dan Liudmila Kotlyarova’nın 11 Aralık’taki haberine göre, Rusya halen piyasaya sürdüğü LNG’nin yüzde 60’ını Avrupa’ya gönderiyor.

Radikal bir şekilde Almanya ile Rusya arasında doğrudan doğal gaz akışını sağlayan Kuzey Akımı I ve II’yi kapatan Almanya, dönüp Belçika, Fransa ve Hollanda üzerinden sıvılaştırılmış Rus doğal gazını satın alarak piyasaya sürdü. Rusya, AB’ye LNG satışıyla toplam 27 milyar avro gelir elde etti.

Benzer bir durum petrol için de geçerli.

AB’nin yaptırım paketinin dışında kalan Druzba hattı üzerinden petrol almaya devam eden Çekya, Macaristan ve Slovakya’ya pompalanan Rus petrolü son bir yıl içinde 2012’den bu yana en yüksek seviyeye ulaştı. Her üç ülke petrol ve doğal gaz bakımından tam anlamıyla Rusya’ya bağımlı. Bu nedenle 1 yıl önce AB tarafından alınan “petrol yaptırım kararı”ndan muaf tutulmuşlardı.

Rus petrolünü alan AB ülkeleri sadece bu üç ülkeden ibaret değil. En radikal yaptırım yanlısı Almanya, tıpkı doğal gaz gibi petrolü de “üçüncü” ülkeler üzerinden almaya devam ediyor. Bunların başında ise Hindistan dikkat çekiyor.

AB ve ABD’nin Rusya’ya yaptırım kararlarını tanımayan ülkeler arasında yer alan Hindistan, savaşın başlamasından sonra Rusya’dan en fazla ham petrol ithal eden ülkeler arasında yer alıyor. Daha önce ithal ettiği ham petrol içinde Rusya’nın payı yüzde 1.6 iken, bu miktar bu yıl içinde yüzde 34’e çıktı. Bu da Hindistan’ın ithal ettiği ham petrolün üçte birinin Rusya’dan geldiği anlamına geliyor.

Aldığı ham petrolü rafinelerinde işleyen Hindistan bunu dünya piyasasına sunuyor. Alıcılarının başında ise AB’nin ambargosunun hararetli savunucusu Almanya var. Federal İstatistik Dairesinin verilerine göre bu yılın ilk yedi ayında Almanya toplam 451 milyon avro karşılığında “petrol ürünleri” satın aldı. Bu oran bir önceki yıldan 12 kat daha fazla. 2022’in ilk yedi ayında bu 37 milyon avro idi.

Bu da Hindistan rafinelerinde işletilen Rus petrolünün daha sonra gemilerle Almanya’ya geldiğini net olarak gösteriyor. Maliyet doğrudan Rusya’dan almaktan biraz yükselse de hükümet için sorun değil. Çünkü faturayı en sonunda “tüketici” durumundaki vatandaşlar ödüyor.

Savaş cephesinde Ukrayna ve Rusyalı askerler birbirini öldürmeye devam ederken, onları savaştıran emperyalist güçler, onların petrol ve silah tekellerinin çarkı aksamadan dönmeye devam ediyor. Yaptırım adı altında kararlar alıp uygulamayanlar ise ikiyüzlülük yapmaya devam ediyorlar. Kâr ve rant getiren çarkları dönmeye devam ettiği için savaşın uzamasını sorun etmiyorlar.

QOSHE - AB, Ukrayna'daki yangına Rus benzini döküyor - Yücel Özdemir
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

AB, Ukrayna'daki yangına Rus benzini döküyor

14 7
15.12.2023

Rusya’ya karşı cephede fazla ilerleme sağlayamayan Ukrayna, tuttuğu mevzilerde kalabilmek için her fırsatta Batı’dan askeri ve ekonomik destek talep etmeye devam ediyor. Devlet Başkanı Zelenskiy, ülkesinin çöken ekonomisini ayakta tutabilmek ve savaş çarkını döndürebilmek için adeta kapı kapı geziyor. Hafta başında Arjantin’den sonra ABD’ye geçti. Başkan Joe Biden ile yaptığı baş başa görüşmenin ana gündemi de maddi yardımlardı. Savaşın başlamasından bu yana üçüncü kez Washinton’a giden Zelenskiy, daha önceki ziyaretler sırasında tam anlamıyla bir “kahraman” gibi karşılanmıştı. Bu sefer normal bir devlet başkanı gibi ağırlandı. Ukrayna’ya 200 milyon dolarlık askeri yardım için kesenin ağzını açan Biden, bunun Senatoda çoğunlukta olan Cumhuriyetçilerin engeline takıldığını ifade etti.

Zelenskiy, Cumhuriyetlerdeki direnci kırmak için temaslarda bulundu. Ancak net bir “yeşil ışık” yakılmış değil. Toplamda bakıldığında ABD cephesinde savaş konusunda biraz frene basma eğiliminin olduğu anlaşılıyor. Benzer bir hava Avrupa başkentlerinde de var. Çünkü başta belirlenen hedeflerin bir kısmı yerine gelirken bir kısmının ise yerine gelmesine ihtimal verilmiyor.

Savaşın başlamasıyla ABD ve AB’nin başlıca hedefi, yatırımlar yoluyla Rusya ekonomisini çökertmek ve Devlet Başkanı Putin’e karşı bir başkaldırı hareketi yaratmaktı. Gelinen aşamada bu iki hedef de gerçekleşmiş değil. 71 yaşındaki Putin, geçen hafta 15-17 Mart 2024’te yapılacak seçimlerde yeniden devlet başkanlığına aday olduğunu açıkladı. Seçimlerde Putin’i devirebilecek güçlü bir rakip yok. Bu nedenle Putin 2030’da kadar Rusya’nın başında kalacak gibi görünüyor.

Rus ekonomisi ise savaştan etkilenmeden büyümeye devam ediyor. IMF başta olmak üzere çeşitli kurumların yaptığı........

© Evrensel


Get it on Google Play