Almanya, bir haftadır bir grup faşistin hazırladığı “Remigration” planını tartışıyor. Pek çok tecrübeli çevirmen faşistlerin son birkaç yıldır yüksek sesle ifade ettiği, hatta Federal Parlamento kürsüsünden aşırı sağcı Almanya için Alternatif (AfD) milletvekillerinin defalarca dile getirdiği “Remigration”u Türkçe’ye “tersine göç” şeklinde çevirdi. Potsdam yakınlarında Lehnitz Gölü kenarında bulunan Landhaus Adlon Otelinde yapılan gizli toplantıyı açığa çıkaran gazeteciler kolektifi “Correctiv” de “tersine göç” demeyi tercih etti.

Faşist parti yöneticileri, bazı sermaye sahipleri ve aşırı muhafazakarların katılımıyla düzenlenen toplantıda ayrıntılı olarak Almanya’da yaşayan ancak “ari” Alman soyundan gelmeyen göçmenlerin bir plan dahlinde Almanya’dan sürülmesi, yani “sınır dışı” edilmesi ayrıntılı olarak ele alınmış.

Bu nedenle “tersine göç”ten çok bir “sınır dışı” planı söz konusu olan.

Göçmenlerin sınır dışı edilmesinin planlandığı bu toplantı, Alman tarihini bilenlere doğal olarak hemen 20 Ocak 1942’de gerçekleştirilen gizli “Wannsee Konferansı”nı hatırlatıyor. Berlin yakınlarındaki Büyük Wannsee kenarındaki bir villada düzenlenen toplantıya katılan üst düzey Naziler Avrupa’nın birçok ülkesinde yaşayan Yahudilerin toplama kamplarına alınmasına karar vermişti. Bu konferansta tutulan raporlarda 11 milyon Yahudi tespit ediliyor. Villa şu anda planların sergilendiği, katılanların teşhir edildiği bir müze.

Lehntiz Gölü kenarındaki toplantıda faşistler sınır dışı edilmesi gereken göçmen sayısını 20.2 milyon olarak belirlemiş. 1942’de Yahudileri sınır dışı etmenin planını yapanların başında “Führer” olarak bilinen Avusturyalı Adolf Hitler vardı. Hitler her ne kadar bizzat konferansa katılmasa da planlardan haberdardı. Şimdiki Neonazilerin “akıl hocası” ise Avusturyalı Kimlik Hareketi’nin (IB) Lideri Martin Sellner.

“Correctiv”te yayımlanan belgelerde, yazışmalarda ve fotoğraflarda soykırım planı her şeyiyle ortada olduğu halde, bu korkunç planı yapanlar hakkında bir savcının harekete geçip soruşturma ve tutuklama başlatmaması en dikkat çekici olanı. Olanları “Plan yapma”, “Fikir beyan etme özgürlüğü” olarak görüp seyirci kalmak, açıktır ki faşistlere cesaret veriyor.

Hitler faşizminin yaptığı katliam ve soykırımlarla paralellik kuran, onlardan esinlenerek hesap-kitap yapan Neonazilerin planlarını hayata geçirmemesinin önünde şu anda tek engel, devletin şiddet aygıtının yeni faşistlerin elinde olmaması. Bunu ele geçirdiklerinde planlarını hayata geçirmek için adım atmaya başlayacaklar. Bundan kimsenin şüphesi olmasın.

Devletin şiddet aygıtını ele geçirmenin yolu ise siyaseten iktidarı ele geçirmekten geçiyor. Toplantıya temsilcilerini gönderen AfD, buna hazır olduğu mesajını veriyor. Üstelik sosyal medyada dolaşan AfD milletvekillerinin konuşmalarında, “tersine göç”ten yana olduklarını meclis kürsüsünde de defalarca ilan ettikleri görülüyor. Yani bize yeni gelen “tersine göç” çoktandır faşistlerin dilinde.

Gelişmeler, Almanya’nın hızla bir yol ayrımına doğru ilerlediğini gösteriyor. Yola aşırı sağ, faşist, daha muhafazakar bir yönetimle mi, yoksa faşistlerin geriletildiği ancak mevcut sermaye partilerinin daha da gericileştiği bir yönetimle mi devam edilecek? Alman sermayesinin içerideki ve dışarıdaki çıkarları mevcuttan daha gerici bir yönetimi adeta dayatıyor.

Birkaç gündür ülkenin sokaklarını dolduran değişik uluslardan gençler, kadınlar, emekçiler her şeyden önce faşist partinin güçlenmesine, iktidara gelmesine karşı direniyor. Göstericilerin hedefinde bu yıl içinde Doğu Almanya’nın üç eyaletinde yapılacak seçimlerde hükümet olmaya yakın AfD’nin yasaklanması olması boşuna değil. AfD’nin yerel ya da merkezi düzeyde iktidar olmasının aynı zamanda devletin şiddet aygıtının bir bölümünü kontrol etmeye başlayacağı anlamına geleceği de açık. Bu nedenle yaklaşmakta olan ırkçı tehlikenin farkında olarak hareket etmek gerekiyor. Bu nedenle AfD’nin aralarında olduğu bütün faşist örgüt ve partilerin derhal yasaklanması gerekiyor.

Almanya sokaklarındaki hava, geniş kesimler arasında her geçen gün faşist ideolojiyle beslenen AfD’nin yasaklanmasının güçlü bir talep olduğunu gösteriyor. Ancak yasaktan da önemli olan, faşist örgüt ve partilerin güç toplamasına yol açan nedenlerin ortadan kaldırılması. Orta sınıflardan başlayarak Alman ulusundan olan geniş kesimler arasında baş gösteren gelecek korkusunun, ekonomik ve sosyal sorunların çözümü yönünde adımlar atılması gerekiyor. Yine Alman ve göçmenler arasında ön yargıları, nefreti körükleyen her türden propagandanın yasaklanması da şart.

Olup bitenler Almanya’da 3.2 milyonla “en büyük göçmen grubu” olan Türkiye kökenlileri özel olarak ilgilendiriyor. Sürülmek, sınır dışı edilmek istenen aynı zamanda Türkiye kökenli göçmen emekçilerdir. Bu nedenle bugünden yaşadıkları her kent ve kasabalarda faşistlerin “tersine göç” planına karşı mücadele etmeleri artık bir zorunluluktur. Yükselen antifaşist hareketin parçası olmak, bir taraftan faşistlere anlamlı bir yanıt olurken diğer taraftan ırkçıların, faşistlerin olmadığı, birlikte yaşamın devam ettiği bir ülkeye de kapıyı açacaktır.

Bugün sessiz kalma değil, her alanda faşizme karşı mücadele etme, harekete geçme günü.

QOSHE - Yeni faşizm, ‘Tersine Göç’ ve ırkçılıkla mücadele - Yücel Özdemir
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Yeni faşizm, ‘Tersine Göç’ ve ırkçılıkla mücadele

21 0
19.01.2024

Almanya, bir haftadır bir grup faşistin hazırladığı “Remigration” planını tartışıyor. Pek çok tecrübeli çevirmen faşistlerin son birkaç yıldır yüksek sesle ifade ettiği, hatta Federal Parlamento kürsüsünden aşırı sağcı Almanya için Alternatif (AfD) milletvekillerinin defalarca dile getirdiği “Remigration”u Türkçe’ye “tersine göç” şeklinde çevirdi. Potsdam yakınlarında Lehnitz Gölü kenarında bulunan Landhaus Adlon Otelinde yapılan gizli toplantıyı açığa çıkaran gazeteciler kolektifi “Correctiv” de “tersine göç” demeyi tercih etti.

Faşist parti yöneticileri, bazı sermaye sahipleri ve aşırı muhafazakarların katılımıyla düzenlenen toplantıda ayrıntılı olarak Almanya’da yaşayan ancak “ari” Alman soyundan gelmeyen göçmenlerin bir plan dahlinde Almanya’dan sürülmesi, yani “sınır dışı” edilmesi ayrıntılı olarak ele alınmış.

Bu nedenle “tersine göç”ten çok bir “sınır dışı” planı söz konusu olan.

Göçmenlerin sınır dışı edilmesinin planlandığı bu toplantı, Alman tarihini bilenlere doğal olarak hemen 20 Ocak 1942’de gerçekleştirilen gizli “Wannsee Konferansı”nı hatırlatıyor. Berlin yakınlarındaki Büyük Wannsee kenarındaki bir villada düzenlenen toplantıya katılan üst düzey Naziler Avrupa’nın birçok ülkesinde yaşayan Yahudilerin toplama kamplarına alınmasına karar vermişti. Bu konferansta tutulan raporlarda 11 milyon Yahudi tespit ediliyor. Villa şu anda planların sergilendiği, katılanların teşhir edildiği bir müze.

Lehntiz Gölü kenarındaki toplantıda faşistler sınır dışı edilmesi gereken göçmen sayısını 20.2 milyon olarak belirlemiş. 1942’de Yahudileri sınır dışı etmenin planını yapanların başında “Führer” olarak bilinen Avusturyalı Adolf Hitler vardı. Hitler her ne kadar........

© Evrensel


Get it on Google Play