Bölgede gerilimin tırmandığı bir dönemde ABD’nin Irak ve Suriye’deki askerlerini çekebileceğine dair açıklamalar yapılıyor. Irak’ta ABD’nin başını çektiği ‘koalisyon güçleri’nin çekilme süreciyle ilgili çalışmalara başlandığına dair Başbakan Sudani ve hükümet yetkilileri tarafından yapılan açıklamalar daha sonra ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Ortagus tarafından da doğrulanmıştı. Washington merkezli Foreign Policy dergisi ve Al Monitor, ABD’li yetkililere dayandırdıkları haber ve analizlerinde Irak’la birlikte Suriye’den de çekilmenin tartışıldığını yazdılar.

Peki, ABD’nin Irak’taki yaklaşık 2 bin 500 ve Suriye’deki 900 askerini geri çekmeyi tartışması ne anlama geliyor?

Özellikle İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırı ve işgalinin bölgedeki gerilimi artırdığı ve savaşın bütün bölgeye yayılabileceği kaygısını haklı çıkaran gelişmelerin yaşandığı bir süreçte gündeme getirilen çekilmeyi, bölgedeki egemenlik mücadelesi bakımından nasıl değerlendirmek gerekiyor?

Bu konuda daha birçok soru sorulabilir ancak ABD’nin Irak ve Suriye’deki güçlerini çekmesi tartışmasının ilk defa yapılmadığını hatırlatmak gerekiyor. Bu nedenle bugün bu tartışmaların hangi gelişmelerle bağlantılı olarak gündeme geldiğine bakmak, bu soruların yanıtı bulmak bakımından da önem taşıyor.

Söylediğimiz gibi, ABD Irak’tan çekilmeyi ilk defa tartışmıyor.

2001 11 Eylül saldırılarını bölgeyi kendi çıkarları temelinde yeniden dizayn etmek için bir fırsata dönüştürmek isteyen ABD, önce Afganistan’a ve daha sonra 2003’te de Irak’a askeri müdahale gerçekleştirmiş ve Saddam rejimini devirmişti. Ancak Irak’ı, İran başta bölgede ABD karşıtı rejimlere müdahale için ‘atlama tahtası’ olarak kullanma hesabı tutmamış ve bir yandan İran yanlısı Şii güçlerin ve öte yandan IŞİD’in de içinden çıktığı radikal İslamcı Sünni güçlerin etkinlik kazanması, ABD’nin 2005’ten sonra Irak’taki askerlerini çekmesi tartışmasının başlamasına yol açmıştı.

Çekilmenin nasıl olabileceği konusunda ABD Kongresi tarafından 2006’da hazırlatılan Baker-Hamilton raporunda, ABD’nin Irak’taki askeri güçlerini sınırlandırırken kendi bölgesel çıkarlarını koruyabilmek için Türkiye ve Kürdistan Bölgesel Yönetimi (IKBY) arasındaki ilişki ve iş birliğini geliştirmesi ve bu amaçla PKK’nin tasfiye edilmesi öneriliyordu. Tahmin edilebileceği gibi bu rapor, ABD emperyalizminin kendisine biçtiği role dünden razı olan Erdoğan iktidarını memnun etmiş ve IKBY ile o günden bugüne siyasi, ekonomik ve askeri olarak devam eden iş birliğinin temelleri atılmıştı. Ayrıca o dönem IKBY Lideri Barzani tarafından bir ‘Kürt Konferansı’ toplanması için girişimler başlatılmış ama Barzani’nin gerçek amacı, PKK’nin silahsızlandırılması/etkisizleştirilmesi olduğu için bu konferans bir türlü gerçekleştirilememişti.

ABD’nin Suriye’den çekilmesi ise bilindiği gibi 6 Ekim 2019’da dönemin ABD Başkanı Trump ve Erdoğan arasında yapılan telefon görüşmesinden sonra gündeme gelmişti. Ancak bu görüşmenin öncesinde ABD, Rusya ve İsrail arasında Suriye’yle ilgili gizli toplantılar yapılmış ve ABD, İran’ın Suriye’deki askeri varlığının sınırlanması karşılığında Suriye’den çekilebileceği konusunda Rusya ile pazarlıklar gerçekleştirmişti. Önceliğini Çin’in gücünün sınırlandırılması olarak belirleyen ABD, bu pazarlıkları Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik saldırı ve işgaliyle başlayan Ukrayna Savaşı’na kadar devam ettirmişti.

ABD emperyalizminin Ukrayna Savaşı’nı NATO’yu daha çok güçlendirmek ve Rusya ile Çin’i çevrelemek için bir fırsata dönüştürmeye yönelik hamleleri ve bu kapsamda Rusya’ya yönelik çok yönlü abluka ve ambargo, Ortadoğu’yu ve buradaki enerji kaynakları üzerindeki egemenliği daha önemli hale getirmişti. İsrail ve Körfez’deki Arap rejimleri arasındaki ‘normalleşme’ görüşmelerinin ve yapılan anlaşmaların hedeflerinden biri de buydu.

Ancak 7 Ekim’de başlayan Gazze Savaşı’nda İsrail’in Filistin halkına yönelik katliamlar eşliğinde sürdürdüğü işgal, bu süreci dondurmakla kalmadı; İsrail ve en büyük destekçisi ABD’ye yönelik tepkilerin büyümesine ve dahası Lübnan Hizbullah’ından Irak, Suriye ve Yemen’deki Husilere varana kadar İran’ın başını çektiği “direniş ekseni”nin etkinliğinin artmasına yol açtı.

Eğer ABD’nin bölgedeki en büyük emperyalist güç olma pozisyonunu terk edeceği ve bölgedeki emellerinden vazgeçeceği gibi bir hayalciliğe kapılmayacaksak, bugün Irak ve Suriye’den çekilme konusunda sürdürülen tartışma için şunlar söylenebilir.

Birinci olarak; ABD’nin Irak ve Suriye’deki askeri varlığını tartışmaya açmasını Ukrayna ve Gazze savaşlarının gidişatından ve bu gidişatın kendi çıkarlarına zarar vermemesi arayışından bağımsız düşünmemek gerekiyor.

ABD’de, NATO’nun genişletilmesi ve Avrupa’da ABD’nin belirleyiciliğinin pekiştirilmesi gibi “kazanımlar”ın elde edildiği Ukrayna Savaşı’nın daha yıpratıcı hale gelmemesi için Rusya ile uzlaşma arayışına gidilmesi görüşünü savunanlar artıyor. Öte yandan Gazze’ye yönelik saldırı ve işgal konusunda İsrail’in en büyük destekçisi olmasına rağmen ABD, Netanyahu yönetiminin “aşırılıklarına” karşı önlemler almaya çalışıyor. En son Biden’ın Batı Şeria’da Filistinlilere karşı şiddet uygulayan 4 Yahudi yerleşimci hakkında yaptırım kararı almasını, bu politikanın sonuçlarından biri olarak değerlendirmek gerekiyor.

ABD Dışişleri Bakanı Blinken’ın son bölge ziyareti sonrasında yaptığı “Filistin devletine yol açılması, İran’ı izole etmenin en iyi yolu” açıklaması, ABD’nin yeni manevralara girişmesinin arkasındaki gerçek niyeti ortaya koyması bakımından önem taşıyor.

Demek ki, ABD Irak ve Suriye’deki askeri güçlerini geri çekmeyi bölgedeki pozisyonunu güçlendirmenin, dayanaklarını artırmanın bir aracı olarak kullanmak istiyor.

Bu bağlamda Irak’taki güçlerini geri çekmeyi, İran destekli Şii milis güçlerin tasfiyesiyle birlikte değerlendirmek istiyor.

Suriye’deki güçlerin çekilmesi de yine burada İran’ın etkisinin sınırlandırılması ve bu konuda Rusya ile yapılacak pazarlıklara bağlı görünüyor. ABD’nin Suriye’den çekilmesi tartışması bağlamında gündeme getirilen Suriye Kürtleri ile Esad yönetimi arasında uzlaşmanın sağlanması ve bu uzlaşma temelinde Suriye Demokratik Güçlerinin (SDG) Suriye ordusuna katılması konusunun da Rusya’nın dahli olmadan sağlanması olanaklı görünmüyor. Çünkü daha önce yapılan görüşmelerde Kürtlerin özerkliğine ve SDG’nin kendi kimliğini koruyarak Suriye ordusuna katılmasına karşı çıkan Esad yönetiminin ikna edilebilmesinin yolu Rusya’dan geçiyor.

ABD’nin Suriye’den çekilmesiyle ilgili haberler kuşkusuz en çok Erdoğan iktidarı ve medyadaki sözcülerini heyecanlandırıyor. Ancak ABD’nin baskısıyla İsveç’in NATO üyeliğini onaylayan ve 23 milyar dolar karşılığında ABD’den 40 F-16 satın alınmasını “milli zafer” gibi göstermeye çalışan Erdoğan iktidarının bu heyecanı ABD karşıtlığından değil, bu adımın Suriye Kürtlerine karşı saldırı ve işgal için yeni bir fırsat olabileceği beklentisinden kaynaklanıyor.

İncirlik başta ABD’nin bölgedeki en büyük üsleri Türkiye’de değilmiş gibi A. Selvi gibi iktidarın medyadaki sözcüleri kendi hallerine bakmadan Kürtlere “ABD tarafından kullanılmak” konusunda ders vermekten de geri durmuyorlar.

Neresinden tutarsanız tutun, karşımızdaki tablo ABD ya da bölgede egemenlik/paylaşım mücadelesi veren gerici güçlerin senaryo ve planlarıyla barışın gelmesinin mümkün olmadığını gösteriyor. Bugün en zoru bu gibi görünse de Filistin ve Kürt halklarının kendi geleceklerini kendilerinin belirlemesine ve bölge barışına giden yol, ancak halkların bu senaryo ve planlara karşı birleşik mücadelesinden geçiyor.

QOSHE - Bölgedeki gelişmeler ve ABD’nin çekilmesi meselesi - Yusuf Karadaş
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Bölgedeki gelişmeler ve ABD’nin çekilmesi meselesi

41 17
03.02.2024

Bölgede gerilimin tırmandığı bir dönemde ABD’nin Irak ve Suriye’deki askerlerini çekebileceğine dair açıklamalar yapılıyor. Irak’ta ABD’nin başını çektiği ‘koalisyon güçleri’nin çekilme süreciyle ilgili çalışmalara başlandığına dair Başbakan Sudani ve hükümet yetkilileri tarafından yapılan açıklamalar daha sonra ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Ortagus tarafından da doğrulanmıştı. Washington merkezli Foreign Policy dergisi ve Al Monitor, ABD’li yetkililere dayandırdıkları haber ve analizlerinde Irak’la birlikte Suriye’den de çekilmenin tartışıldığını yazdılar.

Peki, ABD’nin Irak’taki yaklaşık 2 bin 500 ve Suriye’deki 900 askerini geri çekmeyi tartışması ne anlama geliyor?

Özellikle İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırı ve işgalinin bölgedeki gerilimi artırdığı ve savaşın bütün bölgeye yayılabileceği kaygısını haklı çıkaran gelişmelerin yaşandığı bir süreçte gündeme getirilen çekilmeyi, bölgedeki egemenlik mücadelesi bakımından nasıl değerlendirmek gerekiyor?

Bu konuda daha birçok soru sorulabilir ancak ABD’nin Irak ve Suriye’deki güçlerini çekmesi tartışmasının ilk defa yapılmadığını hatırlatmak gerekiyor. Bu nedenle bugün bu tartışmaların hangi gelişmelerle bağlantılı olarak gündeme geldiğine bakmak, bu soruların yanıtı bulmak bakımından da önem taşıyor.

Söylediğimiz gibi, ABD Irak’tan çekilmeyi ilk defa tartışmıyor.

2001 11 Eylül saldırılarını bölgeyi kendi çıkarları temelinde yeniden dizayn etmek için bir fırsata dönüştürmek isteyen ABD, önce Afganistan’a ve daha sonra 2003’te de Irak’a askeri müdahale gerçekleştirmiş ve Saddam rejimini devirmişti. Ancak Irak’ı, İran başta bölgede ABD karşıtı rejimlere müdahale için ‘atlama tahtası’ olarak kullanma hesabı tutmamış ve bir yandan İran yanlısı Şii güçlerin ve öte yandan IŞİD’in de içinden çıktığı radikal İslamcı Sünni güçlerin etkinlik kazanması, ABD’nin 2005’ten sonra Irak’taki askerlerini çekmesi tartışmasının başlamasına yol açmıştı.

Çekilmenin nasıl olabileceği konusunda ABD Kongresi tarafından 2006’da hazırlatılan Baker-Hamilton raporunda, ABD’nin Irak’taki askeri güçlerini sınırlandırırken kendi bölgesel çıkarlarını koruyabilmek için Türkiye ve Kürdistan Bölgesel Yönetimi (IKBY) arasındaki ilişki ve iş birliğini geliştirmesi ve bu amaçla PKK’nin tasfiye edilmesi öneriliyordu. Tahmin edilebileceği gibi bu rapor, ABD emperyalizminin kendisine biçtiği role dünden razı olan Erdoğan iktidarını memnun etmiş ve IKBY ile o günden bugüne siyasi, ekonomik ve askeri olarak devam eden iş birliğinin temelleri........

© Evrensel


Get it on Google Play