Newroz meydanları 35-40 yıldır Kürt halk mücadelesinin barometresi işlevini gördüler. Halkın Newroz kutlamalarıyla sembolize olan birlik ve mücadele kararlılığı, bugüne kadar birçok gerici plan ve hesabın boşa çıkartılmasını sağladı. İstanbul başta olmak üzere birçok kentte yüz binlerce kişinin katıldığı ve bugün Amed/Diyarbakır merkezli kutlamayla finalini yapacak olan 2024 Newroz kutlamaları da Kürt sorununa dair çok yönlü hesap, pazarlıklar ve beklentiler arasında gerçekleşiyor.

Bir yanda Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın Irak ziyaretinin arkasından yeni bir operasyon hazırlığı konuşuluyor ve Cumhurbaşkanı Erdoğan ise, “Suriye’de yarım kalan işi tamamlamak”tan söz ediyor. Öte yandan ABD’nin Irak ve Suriye’deki askeri güçlerini çekme tartışmasıyla, başka bir deyişle bölgede olası yeni gelişmelerle bağlantılı olarak yeni bir “çözüm süreci” beklentisi ifade ediliyor. Bu konuda konferanslar yapılıp tartışmalar sürdürülüyor.

Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki; Dışişleri Bakanı Fidan’ın ABD ziyaretinin ardından gerçekleştirdiği Irak ziyaretinde Irak yönetiminin PKK’yi “yasaklı örgüt” ilan etmesi, ABD ile yapılan pazarlıklardan ve ABD’nin bu pazarlıklara bağlı olarak Erdoğan yönetimine alan açmasından bağımsız düşünülemez. Türkiye’nin İsveç’in NATO üyeliğini onaylaması ve ABD’nin Türkiye’ye 40 F-16 satışı önündeki engelleri kaldırması sonrasında Erdoğan yönetimi, ABD ekseninde daha fazla rol almak konusunda oldukça istekli davranıyor. Bu bağlamda ABD’nin Irak ve Suriye’deki askeri güçlerini çekmesi tartışmasına, bölgede İran’ı dengeleyecek güç olarak dahil olmaya çalışıyor. ABD’nin önceliği Karadeniz ve Kafkasya üzerinden Rusya’yı kuşatmak ve Türkiye’nin bu alanlarda Rusya’ya karşı pozisyon almasını sağlamak olsa da Erdoğan yönetiminin Ortadoğu’da yeni rol ve pozisyon arayışlarına da kapı aralamış gibi görünüyor.

Bu yeni rol ve pozisyon arayışının önemli bir boyutunu da PKK’nin bölgedeki varlığına son verilmesi hesabı oluşturuyor. Bu hesap, yine öne çıkan tartışma konularından biri olan yeni enerji ve ticaret yollarının “güvenliği” bakımından da gerekli görülüyor.

Diğer taraftan “Yeni bir çözüm süreci olur mu?” tartışmalarının temel motivasyon kaynağını Erdoğan yönetiminin bu hamleleri karşısında ABD’nin Kürtlerin tasfiyesine yönelik girişimlere razı olmayacağı beklentisi oluşturuyor. Elbette ABD, bugün nasıl kendi çıkarları için Kürtlerle iş birliği yapıyorsa yarın da bu çıkarlar temelinde Erdoğan yönetimini bazı tavizler vermeye zorlayabilir. Ancak şurası da kesindir ki, Erdoğan yönetimi, Kürtlerin kazanımlarını ortadan kaldırmak; Kürt özgürlük hareketini ezmek için bulacağı her boşluğu sonuna kadar kullanmaktan geri durmayacaktır. Irak ve Suriye’ye dair daha yüksek sesle dillendirilmeye başlanan yeni operasyon hesap ve hazırlıkları da bu gerçeği ortaya koyuyor. Çünkü Erdoğan yönetimi ve devletin temel politikası, Kürt hareketini ciddi biçimde darbeleyip kazanımlarını ortadan kaldırmak ve yarın belli koşullarda bazı tavizler vermek zorunda kalsalar bile, bu tavizleri en yüzeysel ve sınırlı düzeyde tutmaktır. Bu politika, şu ya da bu niyetten değil, Türk burjuvazisinin Kürdistan pazarındaki egemenliğini paylaşmak istememesinden kaynaklanıyor.

Yeni dönemin dinamiklerini anlamak bakımından Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın Irak Kürdistan bölgesinde Süleymaniye’deki Kürdistan Yurtseverler Birliğini (KYB) ve PKK ile sürdürdüğü ilişkileri “ulusal güvenlik sorunu” ilan etmesine de işaret etmek gerekiyor. Fidan’ın rahatsızlığı, bölgedeki güç dengelerine de bağlı olarak YNK ile sürdürülen ilişkilerin tasfiye politikaları karşısında PKK’ye hareket alanı sağlamasından kaynaklanıyor.

Tam bu noktada 2022 sonlarında KYB Lideri Bafil Talabani’nin Rojava’ya bir ziyaret gerçekleştirip SDG Komutanı Mazlum Kobanî ile görüştüğünü ve bu ziyaretinin bugün Erdoğan yönetimi ile iş birliği halindeki KDP dışındaki Kürt güçleri arasında ‘ulusal birlik’ yönündeki umutları canlandırdığını hatırlatmak yerinde olacaktır.

Kürt sorunuyla bağlantılı bölgesel gelişmeler, pazarlıklar ve hesaplar üzerine çok şey söylenebilir. Ancak gelişmeler tıpkı Filistin sorunu gibi, Kürt sorununun da daha fazla tartışma konusu olacağı bir sürece girildiğini gösteriyor.

Bitirirken bir kez daha söyleyelim: Newroz alanları sadece halkın mücadele ve kararlılığını gösteren bir barometre değil, aynı zamanda Kürt sorunu konusunda uygulanan politikaların ve yapılan hesapların sağlamasının yapıldığı yerler olageldiler. Bugüne kadar halkın sağlamasından geçmeyen bütün hesap ve planlar nasıl çöp kutusuna atıldıysa bundan sonrakilerin de aynı akıbete uğrayacağına şüphe yoktur. Çünkü sorunun da muhatabın da çözümün de içeride olduğunu görmek için Newroz alanlarına bakmak yeter!

QOSHE - Kürt sorununda yeni hesaplar ve Newroz - Yusuf Karadaş
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Kürt sorununda yeni hesaplar ve Newroz

59 12
21.03.2024

Newroz meydanları 35-40 yıldır Kürt halk mücadelesinin barometresi işlevini gördüler. Halkın Newroz kutlamalarıyla sembolize olan birlik ve mücadele kararlılığı, bugüne kadar birçok gerici plan ve hesabın boşa çıkartılmasını sağladı. İstanbul başta olmak üzere birçok kentte yüz binlerce kişinin katıldığı ve bugün Amed/Diyarbakır merkezli kutlamayla finalini yapacak olan 2024 Newroz kutlamaları da Kürt sorununa dair çok yönlü hesap, pazarlıklar ve beklentiler arasında gerçekleşiyor.

Bir yanda Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın Irak ziyaretinin arkasından yeni bir operasyon hazırlığı konuşuluyor ve Cumhurbaşkanı Erdoğan ise, “Suriye’de yarım kalan işi tamamlamak”tan söz ediyor. Öte yandan ABD’nin Irak ve Suriye’deki askeri güçlerini çekme tartışmasıyla, başka bir deyişle bölgede olası yeni gelişmelerle bağlantılı olarak yeni bir “çözüm süreci” beklentisi ifade ediliyor. Bu konuda konferanslar yapılıp tartışmalar sürdürülüyor.

Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki; Dışişleri Bakanı Fidan’ın ABD ziyaretinin ardından gerçekleştirdiği Irak ziyaretinde Irak yönetiminin PKK’yi “yasaklı örgüt” ilan etmesi, ABD ile yapılan pazarlıklardan ve ABD’nin bu pazarlıklara bağlı olarak Erdoğan yönetimine alan açmasından bağımsız düşünülemez. Türkiye’nin İsveç’in NATO üyeliğini onaylaması ve ABD’nin Türkiye’ye 40 F-16 satışı önündeki engelleri kaldırması sonrasında Erdoğan yönetimi, ABD ekseninde daha fazla rol almak konusunda oldukça istekli davranıyor. Bu bağlamda ABD’nin Irak ve Suriye’deki askeri güçlerini çekmesi tartışmasına, bölgede İran’ı........

© Evrensel


Get it on Google Play