Önceki gün Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdülkadir Uraloğlu ile birlikte memleketi Batman’ı ziyaret eden Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, burada yaptığı konuşmada “Batman’ı önemli bir sanayi üssü haline getirmek”ten ve “büyükşehir yapmak”tan söz etmişti. Şimşek’in ziyaretinden saatler sonra Batman’ın altyapısı olmayan mahallelerinden birinde sel felaketi nedeniyle ilk belirlemelere göre bir kadın ve 3 çocuğu yaşamını yitirdi.

Bir yanda vaatler, öbür yanda yıllardır kayyum ile yönetilen bir kentin gerçeği!

‘90’lı yıllarda kadın intiharları ve Hizbullah’ın merkezi olmasıyla gündeme gelen Batman, 2000’li yıllardan sonra işçi kenti olarak anılmaya başladı.

‘90’lı yılların ilk yarsında köylerin yakılması ve zorunlu göç sonrasında kentlerde yaşamaya başlayan kadınlar, bir yandan ağır yoksulluk koşullarının yükü ve öte yandan taciz-tecavüz ve dinci-gerici baskılar nedeniyle intihara sürükleniyordu.

Batman, o dönemlerde bir de özel harpçi generallerin “Teröre karşı kendilerini savunan dini inançları kuvvetli vatandaşlar” diyerek desteklediği ve Kürt aydın ve yurtseverlerine karşı yüzlerce “faili meçhul” cinayet işleyen Hizbullah’ın (hizbulkontranın) da merkezlerinden biriydi.

PKK Lideri Öcalan’ın uluslararası bir operasyonla Türkiye’ye getirildiği (1999) ve devletin o dönem için artık ihtiyacı kalmadığı Hizbullah’a karşı operasyonlar yaptığı (2000) günlerde Batman artık bir işçi kenti olmaya başlamıştı. Kentteki yoğun işsizlik ve genç nüfus, Batman’ı ucuz iş gücü isteyen tekstil patronları için cazip bir yatırım merkezi haline getiriyordu.

O dönem Evrensel gazetesinin muhabiri olarak ben de kenti defalarca ziyaret etmiştim. Kentte özellikle genç kadınların asgari ücretin yarısından az bir ücretle ve sigortasız-güvencesiz bir şekilde ve “Kocaya gidinceye kadar babaya çalışsınlar” mantığı ile çalıştırıldığına tanıklık etmiştim. Bir yanda geleneksel baskılar ve öbür yanda kapitalist sömürü birbirini tamamlıyordu.

Mehmet Şimşek’in ekonomiden sorumlu bakan ve başbakan yardımcısı olarak görev yaptığı dönemlerde “Çinleştirme” adı altında ucuz iş gücüne dayanan emek yoğun sektörlerin rekabet gücünün artırılması amacıyla bölgeye kaydırılması için özel teşvik programları yürütüldü. Böylece Batman gibi işsizlik ve yoksulluğun en fazla olduğu Kürt kentlerinde tekstil başta olmak üzere emek yoğun sektörlerde birçok yeni işletme kuruldu.

AKP-Erdoğan iktidarı bu politika ile bir yandan sermayeye bir sömürü cenneti yaratıyor ve öbür yanda Kürt sorununun çözümünde kendi elini güçlendirmenin hesabını yapıyordu. Çünkü iktidarın akıl hocaları, teşvik paketlerinin entegrasyonist (iş birlikçi) Kürt burjuvazisini güçlendireceğini ve böylece Kürt ulusal-demokratik hareketine karşı iktidarın çözümüne entegre edilecek bir gücün oluşturulabileceğini söylüyorlardı. Bu dönem boyunca Erdoğan iktidarı bir yandan demokratik Kürt siyasetini etkisizleştirmek için siyasi tasfiye operasyonları gerçekleştirdi ve öte yandan da Galip Ensarioğlu gibi Kürt burjuvazisinin temsilcilerini vitrine çıkardı.

Peki, bu politikadan işçi sınıfına katılan Kürt yoksullarının payına ne düşmüştü?

AKP’nin model kenti Batman, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığına bağlı Kalkınma Ajansları Genel Müdürlüğü tarafından en son 2017’de yapılan ‘Sosyo-Ekonomik Gelişmişlik Sıralaması raporunda 81 il arasında 72. sırada, yani son on il arasında yer alıyor.

Mehmet Şimşek önceki günkü ziyaretinde “2002’de Batman’ın toplam ihracatı 600 bin dolarmış, yani 1 milyon dolar bile değil. Bugün son 12 ayda ihracat 374 milyon dolara ulaşmış” diye övünüyor.

Şimşek’in Batman’ın ihracatının 400 milyon dolara dayanmasıyla övünmesinden saatler sonra Batman’ın yoksul mahalleleri sel altında kalıyor, kadınlar, çocuklar sele kapılarak yaşamını yitiriyor. Başka bir deyişle sermayenin bu “başarısı”nın arkasında derin bir sömürü ve yoksulluk bulunuyor.

Şimşek, Batman’da yaklaşık 40 bin tekstil işçisinin olduğunu söylüyor. Oysa resmi rakamlara göre (SSK) kentteki işçi sayısı 28 olarak görünüyor. Ama Şimşek doğru söylüyor, çünkü Batman’da merdiven altı olarak tanımlanan kayıtsız işletmelerde çalışan işçi sayısı 15 bini buluyor. Ama gelin görün ki, Anayasa’ya göre suç olan kayıt dışı çalıştırmayı engellemesi gerekenler bununla övünüyor. Çünkü Şimşek gibi sermayenin temsilcileri için tek önemli olan şey, sömürü çarkının dönmeye devam etmesi.

Batman’da üye sayısı bini bulan sendikanın bile olmaması, buranın sermaye için nasıl bir örgütsüz işçi ve sömürü cenneti olduğunu çarpıcı biçimde ortaya koyuyor. İşte Şimşek’in kente yeni organize sanayi bölgeleri kurmaktan, kenti üretim üssü yapmaktan söz etmesinin arka planında da bu gerçek bulunuyor.

Batman’da belediyeye kayyum atanması ve Kürt siyasetine yönelik baskı ve tutuklamalarla birlikte dikkat çeken bir diğer gelişme de son dönemlerde Hizbullah’ın devamcısı HÜDA PAR’ın kentte öne çıkartılmaya çalışılması. Son seçimlerde AKP listesinden Meclise giren HÜDA PAR, iktidardan aldığı güç ve destekle kentte örgütlenmeye çalışıyor. Bir yandan Kur’an kursu adı altında yüzlerce çocuk eğitiliyor ve HÜDA PAR etkinliklerinde boy gösteriyor. Öte yandan da son “Hamas’a destek mitingi” örneğinde olduğu gibi muhafazakar Kürtlerin dini hassasiyetleri yedeklenmeye çalışılıyor.

Bir yanda sermaye için sömürü cenneti. Öbür yanda insanca yaşam, demokrasi ve ulusal hak eşitliği talepleri karşısında “öbür dünyada cennet” vaadi karşılığında işçi sınıfı ve halkı kuşatmaya ve buna karşı çıkanlara da baskı uygulamaya çalışan Talibancı HÜDA PAR gericiliği.

İşte Mehmet Şimşek ve Erdoğan iktidarının Kürt coğrafyasında ‘model’ kent haline getirmeye çalıştığı Batman gerçeği bu!

Elbette bu hesapları boşa çıkaracak güç, Batman’da ve diğer Kürt kentlerinde yine işçi-emekçi halk güçlerinin demokrasi, hak eşitliği ve insanca yaşam mücadelesi olacaktır. Çünkü bu hesapları yapanlar, Kürt halkının bunları boşa çıkaracak mücadele birikimi ve gücüne sahip olduğunu unutuyor!

QOSHE - Şimşek'in "model" kenti Batman! - Yusuf Karadaş
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Şimşek'in "model" kenti Batman!

34 1
21.11.2023

Önceki gün Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdülkadir Uraloğlu ile birlikte memleketi Batman’ı ziyaret eden Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, burada yaptığı konuşmada “Batman’ı önemli bir sanayi üssü haline getirmek”ten ve “büyükşehir yapmak”tan söz etmişti. Şimşek’in ziyaretinden saatler sonra Batman’ın altyapısı olmayan mahallelerinden birinde sel felaketi nedeniyle ilk belirlemelere göre bir kadın ve 3 çocuğu yaşamını yitirdi.

Bir yanda vaatler, öbür yanda yıllardır kayyum ile yönetilen bir kentin gerçeği!

‘90’lı yıllarda kadın intiharları ve Hizbullah’ın merkezi olmasıyla gündeme gelen Batman, 2000’li yıllardan sonra işçi kenti olarak anılmaya başladı.

‘90’lı yılların ilk yarsında köylerin yakılması ve zorunlu göç sonrasında kentlerde yaşamaya başlayan kadınlar, bir yandan ağır yoksulluk koşullarının yükü ve öte yandan taciz-tecavüz ve dinci-gerici baskılar nedeniyle intihara sürükleniyordu.

Batman, o dönemlerde bir de özel harpçi generallerin “Teröre karşı kendilerini savunan dini inançları kuvvetli vatandaşlar” diyerek desteklediği ve Kürt aydın ve yurtseverlerine karşı yüzlerce “faili meçhul” cinayet işleyen Hizbullah’ın (hizbulkontranın) da merkezlerinden biriydi.

PKK Lideri Öcalan’ın uluslararası bir operasyonla Türkiye’ye getirildiği (1999) ve devletin o dönem için artık ihtiyacı kalmadığı Hizbullah’a karşı operasyonlar yaptığı (2000) günlerde Batman artık bir işçi kenti olmaya başlamıştı. Kentteki yoğun işsizlik ve genç nüfus, Batman’ı ucuz iş gücü isteyen tekstil patronları için cazip bir yatırım merkezi haline getiriyordu.

O dönem Evrensel gazetesinin muhabiri olarak ben de kenti defalarca ziyaret etmiştim. Kentte özellikle genç kadınların asgari ücretin yarısından az bir ücretle ve sigortasız-güvencesiz bir şekilde ve “Kocaya gidinceye kadar babaya çalışsınlar” mantığı ile çalıştırıldığına tanıklık etmiştim. Bir yanda geleneksel baskılar ve öbür yanda kapitalist sömürü birbirini tamamlıyordu.

Mehmet Şimşek’in........

© Evrensel


Get it on Google Play