Siz araba ile evinizden çıkarken atı ile yan evden çıkıp bağına giden bir komşunuz hiç oldu mu? Kırsal değil, kent merkezinden bahsediyorum. İki binli yılların başlarına kadar sabah evlerimizden aynı anda çıkardık. Yılmaz Güney’in bir filminde atı ile figüran olmuşluğu da vardı Muzaffer amcamızın.

Bu yaşam biçimi farklılıkları ileriki yıllarda sağlık boyutu ile kendisini dışa vurmakta gecikmedi. Son 20 yılda 3 farklı kanser sığdı ömrüne Muzaffer amcanın. Önce gırtlak kanseri, sonra kalın bağırsak kanseri ve son olarak 4 yıl önce akciğer kanseri... Sonuncusunda tıbbın olanaklarından yararlanmak istemedi. Yine de dört yıl daha yaşadı. Önceki iki kanser hiç nüksetmedi. Başkaca hiçbir hastalığı yoktu. Siz hiç üç kanserden ikisini alt eden birisine rastladınız mı?

Bir yanı ile yirmi yılda üç kanser yaşamış bir hastadan bahsediyorum ama aynı zamanda kanserleri saymazsak sapasağlam bir ihtiyar delikanlı. Dün seksenli yaşlarında yaşama veda etti.

Kanser çağın vebası. Sigara elbette bunda rol sahibi. Muzaffer amca da son gününe kadar tam bir sigara tiryakisiydi. Elbette gırtlak ve akciğer kanseri için rolü olmuş olabilir. Ama bir kanser daha vardı: Kalın barsak kanseri.

Çocukluğundan bu yana hep bağ bahçe içinde aktif bir yaşam öyküsü vardı. Kendi bahçesinden elde ettiği saf zeytinyağını kullanıyordu. Selanik kökenli olarak sebze boyutu ile dengeli bir geçmiş beslenme alışkanlığı vardı. Tütünün Amerika’dan dünyaya yayıldığı tarihten önce, bir anlamda dünyayı bu kadar her tür kimyasallar ile kirletmediğimiz bir dönemde yaşasaydı muhtemelen yüz yaşını çok rahat geçerdi.

Birey olarak yaşam biçimimiz ile sanayi toplumunun kurallarına tek başımıza itiraz edebilir ve ruhumuzu koruyabiliriz belki. Ancak onun yıkıcı etkisinden bedenlerimizi korumamız pek mümkün olamıyor. Komşularına inat evinden atı ile işine yani bağına giden ihtiyar delikanlının bizlere bir kez daha hatırlattığı buydu...

Yılmaz Güney’in bir filminde atı ile koşarken dörtnala evinin yan sokağından figüran olmuşluğu da var demiştim ya Muzaffer amcanın, ara ara keyifle hatırlar ve gevrek gevrek gülerdi: “Ama paramızı vermedi film şirketi...”

Hastalıklar karşısında Yılmaz Güney filmlerinden çıkagelmiş tam bir eski toprak öyküsüydü onunkisi. Biz yeni toprak insanlarının işi hiç de onun kadar kolay olamayacak.

Sahi Yılmaz Güney adı bazı filmlerini çektiği Buca’da neden bir sokağa verilmez? O sokağın bir duvarına filminde olduğu üzere, Bucalılar ile dörtnala koşarken bir rölyefi ne de yakışır...

Sağlıcakla kalın.

QOSHE - Eski toprak, yeni toprak ve sağlık - Zeki Gül
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Eski toprak, yeni toprak ve sağlık

20 0
22.11.2023

Siz araba ile evinizden çıkarken atı ile yan evden çıkıp bağına giden bir komşunuz hiç oldu mu? Kırsal değil, kent merkezinden bahsediyorum. İki binli yılların başlarına kadar sabah evlerimizden aynı anda çıkardık. Yılmaz Güney’in bir filminde atı ile figüran olmuşluğu da vardı Muzaffer amcamızın.

Bu yaşam biçimi farklılıkları ileriki yıllarda sağlık boyutu ile kendisini dışa vurmakta gecikmedi. Son 20 yılda 3 farklı kanser sığdı ömrüne Muzaffer amcanın. Önce gırtlak kanseri, sonra kalın bağırsak kanseri ve son olarak 4 yıl önce akciğer kanseri... Sonuncusunda tıbbın olanaklarından yararlanmak istemedi. Yine de dört yıl daha yaşadı. Önceki iki kanser hiç nüksetmedi. Başkaca hiçbir hastalığı yoktu. Siz hiç üç kanserden ikisini alt eden birisine rastladınız mı?

Bir yanı ile yirmi yılda üç kanser yaşamış bir hastadan........

© Evrensel


Get it on Google Play