İktidarın hükümetinin en zayıf halkası olarak gördüğüm kişinin, Milli Eğitim Bakanı makamında oturan kişi olduğunu biliyorsunuz.

Bunu ilk günden beri söylüyorum.

Beyefendi, 22 yıllık AKP iktidarının 22. yılında “Bizim değerlerimizin ışığında oluşturulmuş bir eğitim sisteminin inşası için çalışmalarımızı tamamladık” buyurmuştu kısa süre önce.

Elbette ki, kendisini ciddiye almamış ve gülmüştük.

Çünkü ciddiye alsak “Birader, 22 senedir ne halt ediyordunuz” diye sormamız gerekirdi.

Zaten AK partili eski milli eğitim bakanları da kendisini ciddiye almamış olmalılar ki, “Biz ne yaptık bunca yıldır” diye sorma zahmetine bile girmediler.

Zaten kendisinin ciddiye alınacak bir tarafı olsa “Eğitim sistemini evrensel değerlere göre inşa etmezseniz, 21. yüzyılın dünyasında gençlerinizi de, ülkenizi de bitirirsiniz” diye başlamak gerekirdi lafa.

Milli eğitimi getirdikleri hali benim anlatmama gerek yok.

İktidarın borazancıbaşı televizyonun ekranında, Kim Milyoner Olmak ister adlı yarışmada, haftada bir gösteriyorlar zaten.

Son olarak bir yarışmacı üçün üç katından, ikinin iki katı çıkarılırsa kaç kalır sorusuna “maruz” kaldı.

Yani 9’dan 4 çıkarsa kaç kalırdı ve soru zaten ilk bölümü aşmak için en cühelaya göre hazırlanmış sorulardandı.

Yarışmacı bilemedi.

Telefonla İTÜ mühendislik mezunu arkadaşına sordu.

İTÜ’lü mühendis nereden çıkardı ise “23” dedi ve yarışmacı elendi.

22 senede milli eğitimin geldiği nokta işte budur, getirildiği nokta budur.

Geçen hafta içinde dünyanın en iyi üniversiteleri sıralaması açıklandı.

İlk yüz üniversite içinde ABD’nin 36, Birleşik Krallık’ın 11, Almanya’nın 8, Çin’in 7, Avustralya’nın ve Hollanda’nın 6, Hong Kong’un 5, Fransa’nın 4, Kanada, Güney Kore ve İsviçre’nin 3’er, Japonya, Singapur ve İsveç’in ikişer, Belçika ve Rusya’nın birer üniversitesi var.

Peki ilk yüzde Türkiye’nin kaç üniversitesi var.

0.

Hadi ilk yüzde yokuz.

İkinci yüzde kaç üniversitemiz var?

O da 0.

Peki ya üçüncü yüzde içinde kaç üniversitemiz var?

Maalesef orada da 0.

Yazıyla yazayım SIFIR.

Sıralamaya ancak 350. üniversiteden sonra girebilmişiz ve 350 ila 400 arasında Koç, ODTÜ, Sabancı, 500 ila 600 arasında ise İTÜ ile Bilkent üniversiteleri yer bulabilmiş.

Anasını ağlattıkları Boğaziçi Üniversitesi 600 ila 800 arasında bir yer bulabilmiş.

Hacettepe Üniversitesi‘nin de durumu farklı değil.

İktidarın elini değdirdiği bir zamanların deve dişi gibi üniversitelerimiz, iktidarın eli değince çökmüş, dökülmüş.

Nispeten iyi durumda olan üç üniversitenin, ikisinin vakıf üniversitesi olması boşuna değil.

ODTÜ ise hâlâ direnebilmiş.

Hal bu, rezalet bu, felekat bu.

Ve Milli Eğitim Bakanı hâlâ “Milli değerlere göre eğitimi yeniden organize etmekten söz” ediyor.

Milli değerler kod adıyla andığınız sistem, zannederim milli eğitimi yok etmek.

22 senede en başarılı olduğunuz konu bu oldu.

Çok övündüğünüz bir iki konu da kendi kendini yetiştirmiş birkaç gencin omuzunda ilerliyor.

Emin olun o da, şimdilik.

2002 yılında emekli maaşının 66 TL olduğu da söylendi ya, artık ne desek boş.

Yahu Google’a girip iki tuşa basan biri, 2002 yılında emekli maaşının 66 TL olmadığını da görür, o gün Türkiye’nin ağır bir krizi sırasında 216 TL olan en düşük emekli maaşının alım gücünün bugünün 10 bin TL olan emekli maaşından daha fazla alım gücü olduğunu da.

Üstelik 66’yı 10 bin yapmak doğru bile olsa aslında büyük bir başarısızlığın, müthiş bir enflasyonun da itirafıdır.

Bakın bu fotoğrafı dün kendim çektim.

Nişantaşı’nda.

İstanbul’un en pahalı, en şık, semtinde.

Hermes’lerin, Chanel’lerin, Louis Vuitton’ların, Prada’ların, Brioni’lerin, Stefano Ricci’lerin 100 metre ilerisinde, Şair Nigar sokakta.

Bir zincir marketin görevlisi, tezgahtaki bozulmuş patates, soğan ve bazı sebzeleri getirip çöp konteynerine attı.

Belli ki bu günlük bir rutindi.

Çünkü orada beklemekte olan yaşını tam tahmin edemediğim ama 60’larında olabileceğini düşündüğüm bir kadın, hemen geldi, çöpe atılan sebzeleri incelemeye, nispeten iyi durumda olanları elinde poşete koymaya başladı.

Biraz uzaklaşınca arkasından fotoğrafını çektim.

Yandaki büfedeki genç fotoğraf çektiğimi görünce “Fatih Abi, her gün bu manzara var. İçimiz parçalanıyor. Bazılarına biz de bir şeyler veriyoruz ama nereye kadar abi” dedi.

Ben de aynı soruyu kendi kendime sordum.

Nereye kadar.

Yalanla, dolanla.

Nereye kadar.

Gazeteci diye ortalıkta dolaşan haysiyetsizler, gazetecileri işten kovulmakla tehdit etmediği zaman…

QOSHE - Milli Eğitim Bakanı, otur sıfır - Fatih Altaylı
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Milli Eğitim Bakanı, otur sıfır

715 7
06.03.2024

İktidarın hükümetinin en zayıf halkası olarak gördüğüm kişinin, Milli Eğitim Bakanı makamında oturan kişi olduğunu biliyorsunuz.

Bunu ilk günden beri söylüyorum.

Beyefendi, 22 yıllık AKP iktidarının 22. yılında “Bizim değerlerimizin ışığında oluşturulmuş bir eğitim sisteminin inşası için çalışmalarımızı tamamladık” buyurmuştu kısa süre önce.

Elbette ki, kendisini ciddiye almamış ve gülmüştük.

Çünkü ciddiye alsak “Birader, 22 senedir ne halt ediyordunuz” diye sormamız gerekirdi.

Zaten AK partili eski milli eğitim bakanları da kendisini ciddiye almamış olmalılar ki, “Biz ne yaptık bunca yıldır” diye sorma zahmetine bile girmediler.

Zaten kendisinin ciddiye alınacak bir tarafı olsa “Eğitim sistemini evrensel değerlere göre inşa etmezseniz, 21. yüzyılın dünyasında gençlerinizi de, ülkenizi de bitirirsiniz” diye başlamak gerekirdi lafa.

Milli eğitimi getirdikleri hali benim anlatmama gerek yok.

İktidarın borazancıbaşı televizyonun ekranında, Kim Milyoner Olmak ister adlı yarışmada, haftada bir gösteriyorlar zaten.

Son olarak bir yarışmacı üçün üç katından, ikinin iki katı çıkarılırsa kaç kalır sorusuna “maruz” kaldı.

Yani 9’dan 4 çıkarsa kaç kalırdı ve soru zaten ilk bölümü aşmak için en cühelaya göre hazırlanmış sorulardandı.

Yarışmacı bilemedi.

Telefonla İTÜ mühendislik mezunu arkadaşına sordu.

İTÜ’lü mühendis nereden çıkardı ise “23” dedi ve yarışmacı elendi.

22 senede milli eğitimin geldiği nokta işte budur, getirildiği nokta budur.

Geçen hafta........

© Fatih Altaylı


Get it on Google Play