“Ah minel aşk” dilimize Arapçadan geçmiş bir tabirdir. “Aşkın elinden ah çekmek” anlamına gelmektedir. Tabii tabirin bir de imgesel anlamı mevcuttur. Hüzünlü bir aşk ifadesini simgeler. Hat (yazı) sanatında “ah” kelimesi, “elif“ harfi ve ağlayan iki göz ile çizilir; kahreden aşk ve kahreden gözyaşı manalarına gelir. Aynı zamanda “ah” kelimesinin Arap harfleriyle yazımındaki “elif” harfi, hançeri; “ha” harfi, ağlayan gözü sembolize etmektedir. Bir nevi tarih boyunca işlenen sevip de kavuşamama hikâyesinin bir başka varyantıdır diyebiliriz bu söyleyiş için. Yine aynı şekilde “Ah” kelimesinin “ha” harfi dumanı tüten bir ateşi -aşk ateşini- imge yoluyla karşılamaktadır.

Edebiyatın ve dahi tüm sanat dallarının ortak konusu olagelmiştir aşk kavramı. Dünya nizamının olmazsa olmazıdır aşk. Büyük aşklar, sevgiler her daim sanat eserlerinin vazgeçilmez konularıdır. Aşkı ebedî kılan elhak aşk elinden çekilen ızdırap ve acılardır. Aşk elinden herkes şikâyetçi, aynı zamanda herkes aşka müptela. Burada yaman bir çelişki, girift bir münasebet söz konusu. Bir yandan aşk elinden ah çekerken bir yandan da katiline âşık olma sendromu yaşayan zavallı konumuna düşebiliyor insan. Bu durumda aşk, müphem bir mefhum olarak karşımıza çıkıyor.

Sevmek ve sevilmek ihtiyacı insanın fıtratında var. Yalnızlık insanoğlunun en büyük cezasıdır. Kendini gerçekleştirme aşamasında olan bireyin sevme ve sevilme ihtiyacı, ihtiyaçlar hiyerarşisinde piramidin üst bölümünde yer almaktadır. Bütün bunlara karşın karşılıksız sevgi ve cananın bigâne tavırları âşığı bazen canından bezdirebilir. İşte tam da o zaman aşk denizinin derinliklerinde boğulmaya başlar maşuk. Aşk çilesini dile getirirken serzenişte bulunur âşık.

Türk edebiyatının farklı dönemlerinde farklı şairler güzellerin vefasızlığını ve aşk çilesini defalarca dile getirmişlerdir. Bunlardan bir güldeste sunalım sizlere:

Erzurumlu Emrah şöyle diyor:

Emrah der ki düştüm dile / Bülbül figan eder güle / Güzel sevmek bir sarp kale / Ya alınır ya alınmaz...

Platonik âşık Fuzuli: Gel derse Fuzuli ki güzellerde vefâ var / Aldanma ki şair sözü elbette yalandır. (Eğer Fuzuli güzellerde vefa var derse bu söze sakın aldanma şair sözü bir yalandan ibarettir.)

Şairler Sultanı Baki ise: Güzeller mihribân olmaz demek yanlıştır ey Bâki/ Olur vallâhi billahi heman yalvârı görsünler. (Ey Baki kim demiş ki güzellerde vefa yok, güzellerde vefa vardır sen yeter ki onlara yalvarmayı bil.) ”Yalvar” kelimesi aynı zamanda İran’da kullanılan bir para biriminin adıdır. Şair burada tevriye sanatı yaparak para olduktan sonra sevgiyi elbette güzellerde bulursun, demektedir.

Hüsrevi Rum olarak bilinen Necati Bey: Ey Necâtî çıkma yoldan aldanıp güzellere / Şem' gibi sanma kim dâim önünce varalar (Ey Necati güzellerin sözlerine aldanıp yoldan çıkma zannetme ki güzeller mum gibi daima senin yolunu aydınlatırlar!)

Hikemi tarzın öncüsü Nâbî: Bende yok sabr-ı sükûn sende vefâdan zerre / İki yoktan ne çıkar fikredelim bir kerre (Ey sevgili! Bende sabır ve sessizlik kalmadı, sende ise vefanın zerresi yok; o halde iki yoktan bir şey çıkmaz, bunu anlayalım.)

Lale Devri şairi Nedim: Yok bu şehr içre senin vasfettiğin dilber Nedîm / Bir perî sûret görünmüş bir hayâl olmuş sana (Nedim! Bu şehirde senin nitelediğin özellikte bir sevgili yok, sana hayali bir sevgili görünmüş.)

Şeyhülislam Yahya Efendi: Cihanda âşık-ı mehcur sanma rahat olur / Neler çeker bu gönül söylesem şikâyet olur (Dünyada sevdiğinden ayrı kalan âşık sanma rahat olur. Gönlün çektiği acıları söylersem bu sefer de şikâyet olur.)

Şair Sabit: Şeb'i yeldâyı müneccimle muvakkit ne bilir / Mübtelay-ı gama sor kim geceler kaç saat (En uzun geceyi müneccim [astronomi ile uğraşan] ile muvakkit [namaz vakitlerini ayarlayan] nereden bilecek? Gecelerin ne kadar uzun olduğunu ancak aşk acısı çekenler bilir.)

Ahmedi Dai: Şeb-i yeldâ mı uzun yâ şeb-i hicrân ya saçun / İşbu sevdâda geçer âşık-ı şeydâ gicesi (Çılgın âşığın bütün gecesi; sevgilinin saçları mı daha uzun, ayrılık acısı mı, yoksa en uzun gece mi diye düşünerek geçer.)

Her daim aşk acısı çekilmiş ve çekilmeye devam etmekte. Aşk elinden şekvalar, insanı aşktan ayrı kılmaya yetmiyor.

QOSHE - Ah Minel Aşk - Mustafa Yıldırım
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Ah Minel Aşk

9 0
30.04.2024

“Ah minel aşk” dilimize Arapçadan geçmiş bir tabirdir. “Aşkın elinden ah çekmek” anlamına gelmektedir. Tabii tabirin bir de imgesel anlamı mevcuttur. Hüzünlü bir aşk ifadesini simgeler. Hat (yazı) sanatında “ah” kelimesi, “elif“ harfi ve ağlayan iki göz ile çizilir; kahreden aşk ve kahreden gözyaşı manalarına gelir. Aynı zamanda “ah” kelimesinin Arap harfleriyle yazımındaki “elif” harfi, hançeri; “ha” harfi, ağlayan gözü sembolize etmektedir. Bir nevi tarih boyunca işlenen sevip de kavuşamama hikâyesinin bir başka varyantıdır diyebiliriz bu söyleyiş için. Yine aynı şekilde “Ah” kelimesinin “ha” harfi dumanı tüten bir ateşi -aşk ateşini- imge yoluyla karşılamaktadır.

Edebiyatın ve dahi tüm sanat dallarının ortak konusu olagelmiştir aşk kavramı. Dünya nizamının olmazsa olmazıdır aşk. Büyük aşklar, sevgiler her daim sanat eserlerinin vazgeçilmez konularıdır. Aşkı ebedî kılan elhak aşk elinden çekilen ızdırap ve acılardır. Aşk elinden herkes şikâyetçi, aynı zamanda herkes aşka müptela. Burada yaman bir çelişki, girift bir münasebet söz konusu. Bir yandan aşk elinden ah çekerken bir yandan da katiline âşık olma sendromu yaşayan zavallı konumuna düşebiliyor insan. Bu durumda aşk, müphem bir mefhum olarak karşımıza çıkıyor.

Sevmek ve sevilmek ihtiyacı insanın fıtratında var. Yalnızlık insanoğlunun en büyük cezasıdır. Kendini gerçekleştirme........

© Fırat Gazetesi


Get it on Google Play