Mehmet Akif Ersoy; yaşamı, idealleri, inancı, ahlakı ve çalışma disiplini ile gençlere ve Türk milletine örnek teşkil edecek mümtaz şahsiyetlerin başında gelmektedir.

Mehmet Akif’in asıl mesleği baytarlıktır. Baytarlık tarım ve hayvancılığın önem arz ettiği Osmanlı toplumunda önemli bir meslektir. O dönem itibarıyla en iyi öğrencilerin eğitim görebildiği bir bölümdür baytarlık.

Şair ve yazarları değerlendirirken birçok kıstas göz önünde bulundurulur. Akif de müktesebatı zengin, birçok istidadı bünyesinde barındıran Osmanlı münevveridir. İslamcı bir şair olarak bilinir Akif. En önemli yönlerinden biri de imanlı bir edebiyatçı olmasıdır. Kur’an-ı Kerim’i Arapçadan Türkçeye çevirecek kadar iyi derecede Arapça bilir. Bunun yanında Kur’an meali ve tefsiri yazacak kadar da İslam âlimidir. Hatta TBMM'de 1925 yılında alınan bir kararla Kur'an-ı Kerim'in tercüme edilmesine karar verilmiştir. Kur'an'ı tercüme etme görevi de - en güzel tercümeyi onun yapacağı düşünülerek- Mehmet Akif Ersoy'a verilmiştir. Akif bu çalışmayı önce kabul etmek istemese de daha sonradan bu görevi kabul etmiştir. Yaptığı Kur’an tercümesi ile alakalı bugün farklı söylentiler mevcuttur. Yaygın görüşe göre Akif bu tercümeyi yaktırmıştır, kimileri ise Akif’in Kur’an tercümesinin yakılmadığını iddia etmektedir. Bütün bunlar şairin İslam dini ile olan rabıtasının kuvvetli delilleridir. Kur’an’ı hayatının bir kılavuzu olarak görmüştür Akif. Nitekim “Doğrudan doğruya Kur’an’dan alıp ilhamı / Asrın idrakine söyletmeliyiz İslam’ı” demektedir. Akif, mütedeyyin bir şairdir ancak asla bağnaz ve softa biri değildir. Dinin temelini ve membaını oluşturan kitabının herkes tarafından okunmasına ve anlamlandırılmasına büyük önem vermiştir. “İnmemiştir hele Kur'an bunu hakkıyla bilin / Ne mezarlıkta okunmak ne de fal bakmak için.” diyerek Kur’an’ın asıl okunma gayesini net bir şekilde açıklamıştır.

Akif’in diğer bir önemli yönü de vatan sevgisidir. Ülkesinin kalkınması ve gelişmesi için her türlü fedakârlığı yapmıştır. Çanakkale Savaşı’na katılmış ve bu savaşı “Çanakkale Şehitlerine” adlı şiiriyle ölümsüzleştirmiştir. “Ey şehit oğlu şehit isteme benden makber / Sana aguşunu açmış duruyor peygamber.” mısralarında şehitlerimizin âli makamını dile getirerek peygamberimizin iltifatına mazhar olduklarını vurgulamıştır. Vatana sahip çıkmanın önemi üzerinde duran şairimiz “Sahipsiz olan memleketin batması haktır / Sen sahip olursan bu vatan batmayacaktır.” mısralarında her Türk vatandaşının asli görevinin vatanını korumak olduğunun önemine işaret etmiştir.

Mehmet Akif, “Millî Şair” ünvanını almıştır. İstiklal Marşı şairimiz olan Akif, bu marş ile yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin de temel taşlarından birini atmıştır. Yarışmaya katılırken de para ödülünü kesinlikle kabul etmemiş, bu ulvi görevin maddi bir karşılıkla yapılamayacağı kanaatini taşımaktadır. Bu bahis açılmışken Akif hakkındaki bazı yanlış bilgileri de düzeltmek gerektiği kanaatindeyim. Akif; yoksul biri değildir, baytarlık yapan daha sonra da mebusluk yapan biridir. Yani palto alacak kadar parası da vardır. Ama Akif maddiyata önem vermediği gibi aynı zamanda çok cömert bir insandır. Parasının birçoğunu yoksullara vermekten imtina etmez. “Hakkıdır, hür yaşamış bayrağımın hürriyet; Hakkıdır, Hakk'a tapan milletimin istiklâl.” mısralarını Türk milleti zihnine kazımalı, bu mısraları asla aklından çıkarmamalıdır.

Akif, millî birlik ve beraberliğin önemine de sıkça değinmiş bir şairdir. “Girmeden tefrika bir millete düşman giremez / Toplu vurdukça yürekler onu top sindiremez.” Elan nifak ve fitne tohumları ülkemizi tehdit etmektedir. Tarihin en eski silahlarından olan bölücülük, Akif’in mücadele ettiği konuların başında gelmektedir.

Akif haksızlık karşısında boyun eğmez, haksızlığa sessiz kalmaz. Şiirlerinde mazlumların hamisi zalimlerin düşmanı olmuştur. Güce karşı biat etmeyen güçlü bir karakterdir. Her yerde ve her zaman haklının ve doğrunun safında yer almıştır. Haksızlığı, adaletsizliği yapanın makamına, mevkisine bakmaksızın onun karşısında yer almış; haksızlıkla mücadele etmiştir. “Adam aldırma da geç dit” diyemem, aldırırım! / Çiğnerim çiğnenirim Hakk’ı tutar kaldırırım!” mısraları doğruluğun şahikasını oluşturmaktadır.

Akif’in yaşam felsefesinde ve inancında yeis ve atalete kesinlikle yer yoktur. “Atiyi karanlık görerek azmi bırakmak / Alçakça bir ölüm varsa eminim, budur ancak” mısralarında her daim ümitvar olmamızın önemine değinmiştir.

Akif, gençliğe ayrı bir önem vermiş; gençliğin yetiştirilmesinin ehemmiyeti üzerinde ciddi çalışmalar yapmıştır. Bu nedenle yetiştirmek istediği ideal gençlik tipinin adını “Asım” koymuştur. Çalışkan, imanlı, kalbinde vatan sevgisi olan, haksızlığa boyun eğmeyen dürüst bir gençliğin adıdır Asım. Elhak böyle bir nesil yetiştirmeye muvaffak olduğumuz takdirde yeniden dünyaya nizam veren görkemli bir devletin kapıları milletimize açılacaktır.

Mehmet Akif’in mütevazı yaşamı, kalender kişiliği şiirlerine de sirayet etmiştir. Şiirleri, sanatlı söyleyişten uzaktır. Sanattaki asıl amacı hakikati dile getirmektir. Bunu yaparken de çok doğal, kimi zaman da katı bir tavır takınmıştır.

“Hayır! Hayâl ile yoktur benim alışverişim.
İnan ki her ne demişsem görüp de söylemişim
Şudur cihanda benim en beğendiğim meslek:
Sözüm odun gibi olsun, hakikat olsun tek!”

Bugün gençlerimizin örnek alacağı kişilerin başında Akif gelmelidir. Akif’i gençlerimize tanıtmalı ve eseri “Safahat”ı gençlerimizin baş ucu kitabı yapmalıyız.

QOSHE - Doğruluk Abidesi Akif - Mustafa Yıldırım
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Doğruluk Abidesi Akif

7 0
19.03.2024

Mehmet Akif Ersoy; yaşamı, idealleri, inancı, ahlakı ve çalışma disiplini ile gençlere ve Türk milletine örnek teşkil edecek mümtaz şahsiyetlerin başında gelmektedir.

Mehmet Akif’in asıl mesleği baytarlıktır. Baytarlık tarım ve hayvancılığın önem arz ettiği Osmanlı toplumunda önemli bir meslektir. O dönem itibarıyla en iyi öğrencilerin eğitim görebildiği bir bölümdür baytarlık.

Şair ve yazarları değerlendirirken birçok kıstas göz önünde bulundurulur. Akif de müktesebatı zengin, birçok istidadı bünyesinde barındıran Osmanlı münevveridir. İslamcı bir şair olarak bilinir Akif. En önemli yönlerinden biri de imanlı bir edebiyatçı olmasıdır. Kur’an-ı Kerim’i Arapçadan Türkçeye çevirecek kadar iyi derecede Arapça bilir. Bunun yanında Kur’an meali ve tefsiri yazacak kadar da İslam âlimidir. Hatta TBMM'de 1925 yılında alınan bir kararla Kur'an-ı Kerim'in tercüme edilmesine karar verilmiştir. Kur'an'ı tercüme etme görevi de - en güzel tercümeyi onun yapacağı düşünülerek- Mehmet Akif Ersoy'a verilmiştir. Akif bu çalışmayı önce kabul etmek istemese de daha sonradan bu görevi kabul etmiştir. Yaptığı Kur’an tercümesi ile alakalı bugün farklı söylentiler mevcuttur. Yaygın görüşe göre Akif bu tercümeyi yaktırmıştır, kimileri ise Akif’in Kur’an tercümesinin yakılmadığını iddia etmektedir. Bütün bunlar şairin İslam dini ile olan rabıtasının kuvvetli delilleridir. Kur’an’ı hayatının bir kılavuzu olarak görmüştür Akif. Nitekim “Doğrudan doğruya Kur’an’dan alıp ilhamı / Asrın idrakine söyletmeliyiz İslam’ı” demektedir. Akif, mütedeyyin bir şairdir ancak asla bağnaz ve softa biri değildir. Dinin temelini ve membaını oluşturan kitabının herkes tarafından okunmasına ve anlamlandırılmasına büyük önem vermiştir. “İnmemiştir hele Kur'an bunu hakkıyla bilin / Ne mezarlıkta okunmak ne de fal bakmak için.” diyerek Kur’an’ın........

© Fırat Gazetesi


Get it on Google Play