Tarih boyunca büyük milletlerin ve büyük devletlerin ortak bir özelliği vardır: “ülkü” sahibi olmak. Bir hedef ve gaye uğruna yürümeyen hiçbir devlet cihanşümul devlet olma özelliği kazanamamıştır. Mefkûre sahibi olmak sadece devletler için değil her insan için gerekli bir durumdur. Hedefi netleşmeyen bir insan, başta kendisine bir faydası dokunamayacağı için devleti için de pek önem arz etmez.

Türk devletlerinin tarih sahnesinde hep bir “Kızılelma”sı olmuştur. Kızılelma tabirinin nereden geldiği kesin olarak bilinmemektedir. Kızılelma; ulaşılmak istenen yer, hedeflenen ülkü, elde edilmek istenilen sınırları tam olarak belli olmayan idealin adıdır. Bu mefkûre “Almula” olarak da adlandırılır.

Kızılelma ülküsü ile alakalı birçok farklı görüş mevcuttur. Bu ülkünün, çok eski çağlardan beri var olan bir ülkü olduğu tezini savunan araştırmacılar vardır. Hatta bu düşünceyi mitolojik dönemle bağdaştıran tezler de vardır. Kimi araştırmacılar ise bu ülkünün Orta Asya Türkleri arasında çıktığını savunmuşlardır. Bu tezi savunanların temel dayanağını Ergenekon destanı oluşturmaktadır. Bu düşünceye göre Kızılelma (Almula), Ergenekon’dan çıkışı ve kaybedilen yerleri tekrar geri alma arzusunu ifade eder.

Kızılelma ülküsüne tarihin en büyük imparatorluklarından bir olan Osmanlı İmparatorluğu da büyük ehemmiyet vermiştir. Birçok Osmanlı padişahı, “Kızılelma”yı bir imge olarak kullanmıştır. Kızılelma, sultanların ruh dünyasını kaplamakla kalmamış; padişahlar, bu ülküyü somut bir şekilde Türk milletinin dimağına nakşetmişlerdir. Osmanlı padişahlarının birçoğunun “Kızılelmalı” resimleri de mevcuttur. Topkapı Sarayı’nda Çelebi Mehmet’ten III. Murad’a kadar yedi padişahın elinde birer elma ile resimleri vardır. Fâtih Sultan Mehmet, II. Bayezid ve Yavuz Sultan Selim’in de Kızılelmalı resimleri mevcuttur. Bundan mütevellit Osmanlı askeri kendisine şu ülküyü şiar edinmiştir: “Padişahım, biz senin uğrunda ta Kafdağı’nın ötesine, “Kızılelma”ya dek varırız.” sözleri Osmanlının güç ve kudretinin timsali olmuştur. Osmanlı ordusu bu ülkü doğrultusunda nice sefere çıkmıştır.

Türklerde Kızılelma ülküsünün merhaleleri vardır. Yıldırım Beyazıt’tan itibaren “Kızılelma”nın hedefi İstanbul’dur. İstanbul, tarih boyunca birçok devletin fethetmek istediği kadim ve muazzam şehrin adıdır. Fatih’in İstanbul’u fethetmesinden sonra “Kızılelma”nın yönü Roma’ya dönmüştür. Fatih Sultan Mehmet’in veziri Gedik Ahmet Paşa, bu amaç doğrultusunda donanma ile Otranto Seferi’ni düzenlemiş ve Otranto Kalesi’ni ele geçirmiştir. Yahya Kemal Beyatlı, “Gedik Ahmed Paşa’ya Gazel” adlı şiirinde bu seferi şöyle anlatır:

Çıktı Otranto’ya pür-velvele Ahmed Pâşâ / Tûğlar varsa gerektir Kızılelma’ya kadar

Fatih’in ömrü kifayet etseydi Otranto üzerine karadan büyük bir sefer hazırlığı vardı. Lakin kaderin bir cilvesi sonucu Fatih’in ani ölümüyle bu sefer yapılamamıştır.

Bugünkü manada “Kızılelma” ülküsünün kazandığı anlam manzumesi 20.yy.ın ilk çeyreğinde Millî Edebiyat Dönemi’nde başlar. Millî Edebiyat’ın kurucularından ve aynı zamanda ilk Türk sosyologu olan Ziya Gökalp, Türk Yurdu dergisinde yazdığı “Kızılelma” manzumesi ile “Kızılelma”nın yeni tarifini yapar. Osmanlı İmparatorluğu artık çökmek üzeredir. Yapılan ıslahatların hiçbiri imparatorluğu ayakta tutmaya yetmemiştir. Gökalp, buradan hareketle çökmekte olan Osmanlı Devleti’nin yerine bütün Türkleri büyük bir devlet etrafında toplamayı amaçlayan “Turan” ülküsünü yeni “Kızılelma” olarak belirlemiştir. Bu anlayış aynı zamanda Türkçülük akımının da temellerini oluşturmuştur. Edebiyat dünyasında ortaya çıkan bu fikir akımı birçok şair ve yazar tarafından benimsenmiştir. Yeni “Kızılelma”nın sınırlarını da Ziya Gökalp, “Turan” şiirinde şöyle dile getirmiştir:

Vatan ne Türkiye’dir Türklere ne Türkistan

Vatan, büyük ve müebbet bir ülkedir: Turan

Millî Edebiyat’ın en önemli hikâyecisi olan Ömer Seyfettin “Kızıl Elma Neresi?” adlı hikâyesinde yine bu ülküyü açıklamaktadır. Hikâyede “Kızılelma neresi?” sorusunun yanıtı: “Atınızın gittiği yer… Padişahım! ‘Orası neresi?’ Orası ne Hint, ne Sint, ne Çin, ne Maçin, ne Viyana, ne de Roma’ydı. Padişah, huzurundakilere:
‘Kızılelma’ benim gitmek istediğim yer, işte…” diyordu.

Böylece Kızılelma ülküsü, sınırları namütenahi olan ülkenin adı olarak kaldı. Bu ülkü uğruna nice seferler düzenlendi, nice şiirler, destanlar yazıldı. Ezelî ve ebedî bir ülkü olarak Türk devletlerinin ereğini oluşturdu.

Ne mutlu Türk milletine ki böylesine ulvi ve mukaddes bir ülküye sahip. Dünya tarihinde Türklere duyulan saygının aynı zamanda korkunun temelinde de bu ülkü yatmaktadır. Gücünü ve kudretini şanlı tarihinden alan Türk milletinin bu ülküsü yaşadığı ve yaşatıldığı müddetçe Türk devleti baki kalacaktır.

QOSHE - Kızılelma - Mustafa Yıldırım
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Kızılelma

12 0
06.02.2024

Tarih boyunca büyük milletlerin ve büyük devletlerin ortak bir özelliği vardır: “ülkü” sahibi olmak. Bir hedef ve gaye uğruna yürümeyen hiçbir devlet cihanşümul devlet olma özelliği kazanamamıştır. Mefkûre sahibi olmak sadece devletler için değil her insan için gerekli bir durumdur. Hedefi netleşmeyen bir insan, başta kendisine bir faydası dokunamayacağı için devleti için de pek önem arz etmez.

Türk devletlerinin tarih sahnesinde hep bir “Kızılelma”sı olmuştur. Kızılelma tabirinin nereden geldiği kesin olarak bilinmemektedir. Kızılelma; ulaşılmak istenen yer, hedeflenen ülkü, elde edilmek istenilen sınırları tam olarak belli olmayan idealin adıdır. Bu mefkûre “Almula” olarak da adlandırılır.

Kızılelma ülküsü ile alakalı birçok farklı görüş mevcuttur. Bu ülkünün, çok eski çağlardan beri var olan bir ülkü olduğu tezini savunan araştırmacılar vardır. Hatta bu düşünceyi mitolojik dönemle bağdaştıran tezler de vardır. Kimi araştırmacılar ise bu ülkünün Orta Asya Türkleri arasında çıktığını savunmuşlardır. Bu tezi savunanların temel dayanağını Ergenekon destanı oluşturmaktadır. Bu düşünceye göre Kızılelma (Almula), Ergenekon’dan çıkışı ve kaybedilen yerleri tekrar geri alma arzusunu ifade eder.

Kızılelma ülküsüne tarihin en büyük imparatorluklarından bir olan Osmanlı İmparatorluğu da büyük ehemmiyet vermiştir. Birçok Osmanlı padişahı, “Kızılelma”yı bir imge olarak kullanmıştır. Kızılelma, sultanların ruh dünyasını kaplamakla kalmamış; padişahlar, bu ülküyü somut bir şekilde Türk milletinin dimağına nakşetmişlerdir. Osmanlı padişahlarının birçoğunun “Kızılelmalı” resimleri de........

© Fırat Gazetesi


Get it on Google Play