Yaşam; insanın her daim sürdürmek istediği, lezzetine bir türlü varamadığı, sınırları belli olmayan muammadan ibarettir. Yaşam ile ölüm arasındaki bu ters korelasyon iki kavramın birlikte zikredilmesine sebebiyet veriyor.

Biyolojide öğretilen temel kavram şudur: Her canlı; doğar, belli bir süre yaşar ve ölür. İnsan için durum biraz daha farklıdır, insan ölüm gerçeğiyle yüzleşme cesaretini kendinde göremedi; ölüm duygusunu hep öteledi, kanıksayamadı.

Ölüm çoğu zaman insanlarda korku ve ürperti uyandırır. Onun için güzel adlandırma yoluyla Türkçede ölüme: ebediyete intikal etmek, sonsuzluğa uğurlanmak, Hakk’ın rahmetine kavuşmak, ebedî âleme göçmek, sizlere ömür gibi birçok karşılık bulunmaktadır. İnsan ölümden neden korkar, ölüm insan için bir son mudur, yoksa bir başlangıç mıdır? Soruları zihnimizi sürekli meşgul eder. Bu sorulara net yanıtlar verebilmenin temel şartı yaşam felsefesinde gizlidir. Ölümü bir son ve tükeniş olarak addedenler ölümden ziyadesiyle korkarlar. Ölüm onları meçhul bir yolculuğa çıkaracaktır. Adları dünyada yankılanmayacak, esameleri okunmayacaktır. Bu veçheyle ölümü telakki etme çabası, insanoğlunu yaşama daha sıkı sıkıya bağlamıştır. Birçok şair ve yazar da bu durumdan muzdariptir. Ölüm şairi olarak bilinen Cahit Sıtkı Tarancı da bu durum çok sarih bir şekilde kendini hissettirmektedir. “Ölümden Sonra” şiirinde Öldük ölümden bir şeyler umarak / Bir boşlukta bozuldu büyü / Nasıl hatırlamazsın o türküyü / Alıştığımız bir şeydi yaşamak diyerek yaşama olan bağlılığını ve yaşama arzusunu dile getirmektedir. Nazım Hikmet de “Yaşamak güzel şey be kardeşim!” lafzıyla hayata olan bağlılığını dile getirmektedir.

Bütün bunlara mukabil rindane bir yaşam tarzını benimseyenler için ölümün korkulacak bir yanı yoktur. Rintler için ölüm sonsuzluğa ve felaha kavuşmanın giriş kapısıdır. Ölüm asude bahar ülkesidir bir rinde, diyor Yahya Kemal. Sonsuzluğa yapılan bu yolculukta bir gönüllülük ve iştiyak olduğu kanaatindedir zira gidenler bir daha geri dönmeyi düşünmüyorlar. Yahya Kemal, “Sessiz Gemi” şiirinde Birçok gidenin her biri memnun ki yerinden / Birçok seneler geçti dönen yok seferinden diyerek ölenlerin geri dönmeme nedenlerini hüsnütalil sanatıyla mükemmel dile getirmiştir.

Zahitler için de ölüm bir kurtuluş vesilesidir. Zahit; bu dünyanın geçiciliği üzerine yaşam felsefesini oluşturur bu minval üzerine yoluna devam eder. Bu dünya onun için ukba yolunda hazırlıktan başka bir anlam ifade etmez. Takva ve zikir ile meşgul olduğu bu âlemde kazandıklarının semeresini toplayacağı âleme kavuşma arzusu, onu ölüm korkusundan uzaklaştırır.

Tasavvufi düşünce sisteminde de ölüm bir yok oluş değil, gerçek varlık olan Allah’a kavuşma yoludur. Çünkü vücudu mutlak Allah’tır. Vahdetivücut nazariyesine göre varlık tektir o da Allah’tır. Yeryüzündeki her şey gerçek varlıktan bir iz taşır. Hz. Mevlana, bu saikle ölüm gününü şebiarus yani düğün gecesi olarak görmüştür. Gerçek sevgiliye kavuşacağı bu andan daha mutlu bir zaman dilimi yoktur onun için. Yaşam felsefesini bu düstur üzerine bina eden biri için ölümden daha güzel bir an düşünülemez.

İnsan, yaşam ile ölüm arasındaki ince çizgide gidip gelmektedir. Her şey zıddıyla değer kazanıyor bu dünyada. Elhak yaşamı bu kadar çekici ve değerli kılan acı ölüm gerçeğidir. Zamanla her şey aslına rücu eder, varlık âlemindeki seyahatimiz elbette bir gün nihayet bulacak. Yaşamı değerli kılan ise bu dünyada yaşadıklarımız ve yaşattıklarımızdır. Gerisi lafıgüzaftır. İnsanoğlu bu dünyada baki değildir, onu baki kılacak yegâne şey kendinden sonra bıraktığı eserleridir. Bundan mülhem insanoğlu ölümden ibret almasını bilmelidir.

Ölüm, hakikatin ta kendisi. Ölüm, kesret âleminin özü. Ölüm; sessiz bir çığlık, sessiz bir ürperişin adı. Ölüm, kaçıp kurtulma ve huzura kavuşma. Ölüm, acizliğin timsali. Ölüm, kendini tanıma ve ibret vesikası. Ölüm, bir necat. Ölüm, soğuk bir yel…

Yazımıza Erdem Beyazıt’ın şu dizeleri ile son verelim:

Ölüm bize ne uzak bize ne yakın ölüm.

Ölümsüzlüğü tattık bize ne yapsın ölüm...

QOSHE - Ölüm - Mustafa Yıldırım
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Ölüm

33 0
23.01.2024

Yaşam; insanın her daim sürdürmek istediği, lezzetine bir türlü varamadığı, sınırları belli olmayan muammadan ibarettir. Yaşam ile ölüm arasındaki bu ters korelasyon iki kavramın birlikte zikredilmesine sebebiyet veriyor.

Biyolojide öğretilen temel kavram şudur: Her canlı; doğar, belli bir süre yaşar ve ölür. İnsan için durum biraz daha farklıdır, insan ölüm gerçeğiyle yüzleşme cesaretini kendinde göremedi; ölüm duygusunu hep öteledi, kanıksayamadı.

Ölüm çoğu zaman insanlarda korku ve ürperti uyandırır. Onun için güzel adlandırma yoluyla Türkçede ölüme: ebediyete intikal etmek, sonsuzluğa uğurlanmak, Hakk’ın rahmetine kavuşmak, ebedî âleme göçmek, sizlere ömür gibi birçok karşılık bulunmaktadır. İnsan ölümden neden korkar, ölüm insan için bir son mudur, yoksa bir başlangıç mıdır? Soruları zihnimizi sürekli meşgul eder. Bu sorulara net yanıtlar verebilmenin temel şartı yaşam felsefesinde gizlidir. Ölümü bir son ve tükeniş olarak addedenler ölümden ziyadesiyle korkarlar. Ölüm onları meçhul bir yolculuğa çıkaracaktır. Adları dünyada yankılanmayacak, esameleri okunmayacaktır. Bu veçheyle ölümü telakki etme çabası, insanoğlunu yaşama daha sıkı sıkıya bağlamıştır. Birçok şair ve yazar da bu durumdan muzdariptir. Ölüm şairi olarak bilinen Cahit Sıtkı Tarancı da bu durum çok sarih bir şekilde kendini hissettirmektedir. “Ölümden Sonra”........

© Fırat Gazetesi


Get it on Google Play