İbadet; insanı ruhani yönden mutmain kılan, insanın ruhuna huzur veren, kulu yüce Allah’a yaklaştıran bir vecibedir. Her ibadetin ayrı bir terennümü vardır. Huşu ile yapılan ibadetler insanı huzura kavuşturur, ferahlatır.

Oruç ibadeti; sosyal yaşamı topyekûn ilgilendiren ve sosyal yaşama nizam veren bir ibadettir. Ramazan ayı ile birlikte yepyeni bir dünyaya açılırız. Oruç sadece bir ibadet olmaktan çıkar bir yaşam biçimi haline gelir.

Ramazan ayı, rahmet ve bereketi ile birlikte inananları karşılar. Evlerimize şenlik verir, gönüllerimize huzurun kapılarını açar.

Ramazan ayı, çocukluk dönemi anılarımızın en önemli yerini teşkil eder. Daha oruç tutmanın farz olmadığı küçük çocuklar bile sahura kalkar, sahurun bereketinden istifade eder. Sahur vaktinde uyanmanın ve annemizin hazırladığı birbirinden leziz ve güzel nevalelerden tatmanın verdiği hazzı belki de hayatımızın hiçbir evresinde bir daha yaşayamayacağız.

Sahuru tamamladıktan sonra akşam ezanı okununcaya kadar iftarı sabır ve sebatla beklemek de diğer bir görevimiz olur. Çocuklar, oruca alışsınlar diye öğlene kadar oruç tutarlar; çocukların akşama kadar oruç tutacak takatleri yoktur. Öğlene kadar oruç tutan küçük çocuklar, gelecek yıl için hazırlıklıdırlar oruçlarını tam tutmak için.

Ramazan ayı ile birlikte sofralarımıza da şenlik gelir. Gündüz iftar için hazırlıklar başlar. Türlü türlü yemekler hazırlanır gün boyu. Gündüz ibadetleri tamamlanır. Camiler her zamankinden daha kalabalık olur ramazanın yüzü suyu hürmetine.

İftar vakti yaklaştıkça tatlı bir telaş alır herkesi. İşten eve giderken şehirlerde bir hengâme görülebilir. Evlerine ulaşanlar, ailesiyle iftar vaktini beklerken bir yandan da herkes iftar sofrasının hazırlanmasına yardımcı olur. Akşam ezanının okunmasına kısa bir süre kala aile bireyleri sofranın etrafında toplanır. Masanın üzerinde arzı endam eden yemeklerin rayihası sofradakileri cezbetse de hiç kimsenin aklının ucundan geçmez vakit tamam olmadan yemeklerden tatmak. İlahi kudretin emirleri nefislere pranga vurmuştur. Bu pranga o kadar kavidir ki hiçbir kudret onu çözmeye yetmez ta ki minarelerden akşam ezanı duyuluncaya kadar. Bir vesileyle iftara yetişemeyenler şehrin muhtelif yerlerine kurulan iftar çadırlarında oruçlarını açarlar. İftar çadırlarında tanımadığın insanlarla iftar etmek ayrı bir lezzettir.

İftardan sonra ramazan ayının ayrı bir güzelliği kendini gösterir. Teravih namazını kılmak için insanlar yola revan olurlar. Namaz öncesi yapılan sohbetler ile gönüllere ramazanın aydınlığı nakşedilir. Teravih namazı çıkışında içilen bir bardak çay eşliğinde yapılan sohbetlere doyum olmaz. Ramazan eğlenceleri kapsamında düzenlenen etkinlikler ile insanlar ramazan coşkusunu daha derinden hissederler. Kimileri “Hacivat ve Karagöz” oyununu izler, kimileri ramazan çadırlarını dolaşır, kimileri de fuarlarda vaktini değerlendirir.

Huşu ile yapılan ibadetleri ve mağfiret dileklerimizi yüce Allah’a bu ayda yöneltiriz. Mahyalarda yazan “ Hoş geldin ya şehr-i ramazan” sözü ile karşılarız bu kutsal ayı. Ramazan sadece midemiz için uygulanan bir ibadetin çok ötesinde nefsin tüm arzularına şamil bir ibadettir. Dilimizi, gönlümüzü ve dahi gözümüzü her türlü haramdan tecrit etmemiz gereken bir ibadetin adıdır oruç. Oruçla dilimiz beliğ sözler söylemeli, gözlerimiz maveraya yönelmeli, ayaklarımız huzura adım atmalı.

Ramazanı kalbi güzelliklerimizle karşılayalım. Bu ayda yoksulları, kimsesizleri daha çok düşünelim. Oruçla diğerkâm olalım, kimsesizlerin kimsesi olma yolunda ilerleyelim, kimsesizlere el verelim. Oruç vesilesiyle halden anlayalım, daha alicenap olalım insanlara karşı.

Ramazan; şiirlerle, dualarla, ilahilerle karşılanırdı Osmanlı Dönemi’nde. Divan edebiyatında kasidelerin nesib (teşbib) bölümünde ramazan tasvirleri yapılırdı. İsmâil Hakkı Bursevî’nin ramazanın gelişi dolayısıyla yazdığı şiirden bir dörtlükle yazımızı tamamlayalım:

“Sâye saldı ehl-i îmân üstüne

Hamdülillâh geldi mâh-ı ramazân

Doğdu ol nur ehl-i irfân üstüne

Hamdülillâh geldi mâh-ı ramazân”

Başı rahmet, ortası mağfiret, sonu kurtuluş olan ey ramazan-ı şerif hoş geldin.

QOSHE - Ramazaniye - Mustafa Yıldırım
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Ramazaniye

7 0
12.03.2024

İbadet; insanı ruhani yönden mutmain kılan, insanın ruhuna huzur veren, kulu yüce Allah’a yaklaştıran bir vecibedir. Her ibadetin ayrı bir terennümü vardır. Huşu ile yapılan ibadetler insanı huzura kavuşturur, ferahlatır.

Oruç ibadeti; sosyal yaşamı topyekûn ilgilendiren ve sosyal yaşama nizam veren bir ibadettir. Ramazan ayı ile birlikte yepyeni bir dünyaya açılırız. Oruç sadece bir ibadet olmaktan çıkar bir yaşam biçimi haline gelir.

Ramazan ayı, rahmet ve bereketi ile birlikte inananları karşılar. Evlerimize şenlik verir, gönüllerimize huzurun kapılarını açar.

Ramazan ayı, çocukluk dönemi anılarımızın en önemli yerini teşkil eder. Daha oruç tutmanın farz olmadığı küçük çocuklar bile sahura kalkar, sahurun bereketinden istifade eder. Sahur vaktinde uyanmanın ve annemizin hazırladığı birbirinden leziz ve güzel nevalelerden tatmanın verdiği hazzı belki de hayatımızın hiçbir evresinde bir daha yaşayamayacağız.

Sahuru tamamladıktan sonra akşam ezanı okununcaya kadar iftarı sabır ve sebatla beklemek de diğer bir görevimiz olur. Çocuklar, oruca alışsınlar diye öğlene kadar oruç tutarlar; çocukların akşama kadar oruç tutacak takatleri yoktur. Öğlene kadar oruç tutan küçük çocuklar, gelecek yıl için hazırlıklıdırlar oruçlarını tam tutmak için.

Ramazan ayı ile birlikte sofralarımıza da şenlik gelir.........

© Fırat Gazetesi


Get it on Google Play