"O kadar plansızız ki, millet statta, biz hala oynayıp oynamayacağımızı bilmiyoruz."

Önceki akşam Habertürk’te Mehmet Akif Ersoy’a konuk olan Ali Koç, 1 hafta önce Riyad’da yaşadıkları krizi bu sözlerle özetledi. Süper Kupa’nın iptaliyle ilgili süreci kendi cephesinden, elindeki bazı belgelerle uzun uzun açıklamaya çalıştı Fenerbahçe Başkanı.

Diğer paydaşlar olay hiç yaşanmamış gibi gündelik işlerine dönerken Ali Koç’un televizyonda canlı yayına çıkmak zorunda hissetmiş olması kendi başına bir olgu. Galatasaray cephesinde Dursun Özbek’ten bugüne kadar herhangi bir açıklama gelmedi. Kulübün resmi hesabından da maçın iptal olduğu gün yazılan ortak açıklama dışında konuyla ilgili bir paylaşım yapılmadı. Federasyon cephesinde de benzeri bir sessizlik hakim. Biletinin kesildiği iddia edilen Mehmet Büyükekşi, Riyad dönüşü havaalanında, "Denk mi geldi, denk mi getirildi bilemedim" demecinden sonra bir daha kamuoyuna konuşmadı. TFF’den yapılan tek açıklama da Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuyla alakası olmadığı üzerineydi.

TFF, konuşma yetkisini belli ki bir üst organa, iktidara bırakmış. 1 haftadır konunun özneleri sessizliğe gömülürken konuyla ilgili açıklamalar İletişim Başkanlığı’ndan, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'dan, MHP lideri Devlet Bahçeli’den, AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik’ten geldi.

Yayında da birkaç kez vurguladı Koç, iktidara yakın medya tarafından 1 haftadır “sabotaj” düzenlemekle suçlanıyor. “Fenerbahçe, Galatasaray, TFF ortak bir karar alıyor ve bunun tek suçlusu Ali Koç oluyor” diye sitemde bulunuyor. Haklı, Büyükekşi ve Özbek de yaşanan krizin sorumluları. Öyleyse neden diğer aktörler konuşmazlarken Koç televizyona çıkıyor?

Koç, programda ısrarla Süper Kupa’nın ertelenmesinin siyasi bir meseleye dönüşmesinden rahatsız olduğunu söyledi. Hatta muhalefetin Fenerbahçe ve Galatasaray’a destek vermesini, kendilerini zor durumda bıraktığı için eleştirdi. “Bir diplomatik krizin kaynağı niye olalım ki? Sporun zaten siyasetle ne alakası var?” diye sordu. Kendisinin de siyasetle işi olmadığını öne sürdü, “Belediye encümeni bile olursam suratıma tükürün” dedi.

6 milyar dolarlık servetiyle ülkenin en zengin ailesinin en medyatik ve göz önünde olan figürü Ali Koç’un siyaset yapması için bir partiye üye olmasına, bir koltuk sahibi olmasına gerek yok. Sahip olduğu sermaye zaten politik. Kendisi, siyasetin zaten doğal aktörlerinden birisi. Yayında söyledikleri, bunların farkında olmadığından değil, kendisini ve kulübünü daha güvenli bir alana çekmek istediği içindi elbette.

Yoksa en zengini olduğu memlekette politika malzemesi haline getirilmeyen, politikleştirilmeyen tek bir konu bile bulunmadığını en iyi bilenlerdendir. Öyle olmasa 2 saate yakın süren yayında 15 Temmuz’dan, Gezi’den, 3 Temmuz’dan, “FETÖ”den, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açtıkları yeni fabrikanın açılışına geldiğinden konuşmak zorunda kalmazdı.

Süper Kupa’nın iptaliyle ilgili konuşmaya çıktığı yayında Fenerbahçe’nin mayıs ayındaki kongresinde aday olmayı düşünmediğini de açıkladı Ali Koç. Başkanlığının Fenerbahçe'ye zarar verme noktasına geldiğini öne sürerek, “Ben aday olmayı planlamıyorum. İnşallah bırakacağım. Arzum ikinci dönemin sonunda başkanlığa devam etmemek” dedi.

Kendisine yönelik linç kampanyasından “belli yerlerin” de mesaj alacağını söyleyerek ligde Fenerbahçe’ye “zorluk çıkarılacağını” ima etti. Kendisi görevde kaldığı sürece de sarı lacivertlilerin şampiyon yapılmayacağını öne sürdü: "Belli kesimlerde bir Fenerbahçe ve Ali Koç sıkıntısı var. Siz Fenerbahçe'nin 10 yıldır şampiyon olamamasını bir sportif tesadüf mü zannediyorsunuz? Ali Koç'un başında olduğu Fenerbahçe bu ligde hiçbir zaman şampiyon olamaz."

Muhtemelen Erdoğan’a mektup yazmasıyla, görüşüp “gerçekleri” anlatmak istemesiyle, herkes ölü taklidi yaparken televizyona çıkıp konuşmasının sebebi de aynı; Fenerbahçe’ye Süper Kupa krizi nedeniyle yaşatılacağına inandığı zorlukların önüne geçmek.

Ali Koç’un yayında söylediklerini herhangi bir Fenerbahçe taraftarı söyleyebilir. Hakem hatalarının kasıtlı olduğuna, takımlarına komplolar düzenlendiğine bir taraftar inanabilir. Ama Fenerbahçe’de başkanlık koltuğunda oturuyorsanız bu sözleri söylemek için elinizde inanmaktan ya da şüphelenmekten daha fazlasının olması gerekir.

Koç’a da sormak gerekir; Fenerbahçe’nin başarısız olması için bir organizasyona girişenler kimler? Süper Lig’de maç sonuçlarını etkileyecek nasıl faaliyetler yapılıyor? Karşınızda illegal bir yapılanma varsa neden suç duyurusunda bulunmuyorsunuz? Bu illegal yapılanmanın siyasetle ilişkisi nedir? Neden hala transfer yapmaya çalışıp bu “şaibeli” olduğunu düşündüğünüz lige devam ediyorsunuz? Bu soruların hiçbirine yanıt veremeyecekseniz neden böyle iddialarda bulunuyorsunuz?

Koç'un kendi çelişkileriyle ilgili sorular bir kenara, krizden 1 hafta sonra da olsa yayında söylediklerinden merak ettiğimiz birçok şeyin cevabını öğrenmiş olduk. Hatta önümüzdeki yıllarda Süper Kupa’nın formatının değiştirilip dört takımlı turnuva halinde Suudi Arabistan’a götürülmesinin planlandığından da Koç sayesinde haberdar olduk.

Koç, Suudi Arabistan’ın futbola yaptığı yatırımdan faydalanmak istediklerini inkar etmiyor. Hem Suudilerden gelecek parayı hem yurt dışında oynanırsa yabancı hakem ayarlayabileceklerini hem Suudilere futbolcu satabileceklerini düşündükleri için projeyi desteklediğini söyledi. Cumhuriyetin 100. yılındaki maçı götürmenin hata olduğunu ise kabul etti. Haklı olup olmadığına Fenerbahçe taraftarı karar versin ama en azından kendi içinde tutarlı olduğunu söyleyebiliriz.

İletişim Başkanlığı’nın açıklamasıyla öğrendiğimiz, 20 Ekim’de TFF ile Riyadh Season arasında imzalanan protokolün içeriğinden kulüplerin haberinin olmadığı da Koç’un açıklamalarıyla ortaya çıktı. Koç’un aktardığına göre maç ertelendikten sonra federasyondan protokolü istiyorlar, ancak federasyon gizlilik olduğunu belirterek protokolü göndermeyi reddediyor. TFF’nin ve iktidar medyasının kriz karşısındaki en önemli savunma noktası olan protokolün gizlilik nedeniyle paylaşılmaması bu noktada en büyük soru işareti.

Koç’un paylaştığı maillerden öğrendiğimize göre TFF de maç için bir pankart hazırlamış. Hatta futbolcularla sahaya çıkacak çocukların giyeceği tişörtlere kadar detaylar kulüplere aktarılmış. 18 Aralık’ta atılan maile göre çocuklara giydirilecek tişörtlerin önünde 100. yıl logosu, arkasında Atatürk imzası ve “Ben sporcunun zeki, çevik ve ahlaklısını severim” yazısı yer alıyor.

Pankart ve tişörtlerde problem olduğunu düşünmedikleri için 27 Aralık’ta kendileri de TFF’ye talepte bulunmuşlar. Koç’un anlattığına göre 28’inde tekrar sormuşlar, TFF ise Dışişleri Bakanlığı’ndan cevap beklediklerini söylemiş. Riyad’a gidene kadar da pankart ve tişört talepleriyle ilgili olumlu ya da olumsuz bir dönüş yapılmamış kulüplere.

Kulüplerin taleplerinin kabul edilmediğini, TFF'nin "Şanlı Cumhuriyetimizin 100. Yılı Kutlu Olsun" yazılı pankartının değiştirildiğini ve çocukların tişörtlerine izin verilmediğini ise maç günü Riyad’da öğrendiklerini belirtiyor Koç: "Bize bir kere deseler ‘Şunlar Suudi tarafında kabul edilmiyor’ diye, biz ona göre organize olurduk. Hakikaten kabul etmeyeceğimiz şeylerse maçı orada oynamayız. Ama biz bunu maç günü maça saatler kala öğrendik."

“Buradaki sorumluluk TFF'de mi?” sorusunu, “Net” diye cevapladı Koç. “Büyükekşi'nin istifa etmesi gerektiğini düşünüyor musunuz?” sorusunda ise derin bir nefes aldı. Kısa bir sessizlikten sonra, “Şu son olaydan sonra evet” yanıtını verdi.

Ali Koç, konuyla ilgili bildiklerini kamuoyu ile paylaşarak 1 hafta sonra da olsa sırasını savdı.

TFF, protokolü neden gizli tutuyor? 18 Aralık’ta kulüplere yazılan şeylerden ne zaman ve neden vazgeçildi? Suudi yetkililerle nasıl diyaloglar yaşandı? Suudi Arabistan tarafının tutumu Riyad’a gitmeden önce biliniyorduysa neden kulüplerden saklandı? Artık soruları cevaplama sırası Büyükekşi’de.

QOSHE - Ali Koç konuştu, sıra Büyükekşi’de - Eren Topuz
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Ali Koç konuştu, sıra Büyükekşi’de

17 0
06.01.2024

"O kadar plansızız ki, millet statta, biz hala oynayıp oynamayacağımızı bilmiyoruz."

Önceki akşam Habertürk’te Mehmet Akif Ersoy’a konuk olan Ali Koç, 1 hafta önce Riyad’da yaşadıkları krizi bu sözlerle özetledi. Süper Kupa’nın iptaliyle ilgili süreci kendi cephesinden, elindeki bazı belgelerle uzun uzun açıklamaya çalıştı Fenerbahçe Başkanı.

Diğer paydaşlar olay hiç yaşanmamış gibi gündelik işlerine dönerken Ali Koç’un televizyonda canlı yayına çıkmak zorunda hissetmiş olması kendi başına bir olgu. Galatasaray cephesinde Dursun Özbek’ten bugüne kadar herhangi bir açıklama gelmedi. Kulübün resmi hesabından da maçın iptal olduğu gün yazılan ortak açıklama dışında konuyla ilgili bir paylaşım yapılmadı. Federasyon cephesinde de benzeri bir sessizlik hakim. Biletinin kesildiği iddia edilen Mehmet Büyükekşi, Riyad dönüşü havaalanında, "Denk mi geldi, denk mi getirildi bilemedim" demecinden sonra bir daha kamuoyuna konuşmadı. TFF’den yapılan tek açıklama da Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuyla alakası olmadığı üzerineydi.

TFF, konuşma yetkisini belli ki bir üst organa, iktidara bırakmış. 1 haftadır konunun özneleri sessizliğe gömülürken konuyla ilgili açıklamalar İletişim Başkanlığı’ndan, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'dan, MHP lideri Devlet Bahçeli’den, AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik’ten geldi.

Yayında da birkaç kez vurguladı Koç, iktidara yakın medya tarafından 1 haftadır “sabotaj” düzenlemekle suçlanıyor. “Fenerbahçe, Galatasaray, TFF ortak bir karar alıyor ve bunun tek suçlusu Ali Koç oluyor” diye sitemde bulunuyor. Haklı, Büyükekşi ve Özbek de yaşanan krizin sorumluları. Öyleyse neden diğer aktörler konuşmazlarken Koç televizyona çıkıyor?

Koç, programda ısrarla Süper Kupa’nın ertelenmesinin siyasi bir meseleye dönüşmesinden rahatsız olduğunu söyledi. Hatta muhalefetin Fenerbahçe ve Galatasaray’a destek vermesini, kendilerini zor durumda bıraktığı için eleştirdi. “Bir diplomatik krizin kaynağı niye olalım ki? Sporun zaten siyasetle ne alakası var?” diye sordu. Kendisinin de siyasetle işi olmadığını öne sürdü, “Belediye encümeni bile olursam suratıma tükürün” dedi.

6 milyar dolarlık servetiyle ülkenin en zengin ailesinin en medyatik ve göz önünde olan figürü Ali Koç’un siyaset yapması için bir partiye üye olmasına, bir koltuk sahibi olmasına gerek yok. Sahip olduğu sermaye zaten politik. Kendisi, siyasetin zaten doğal aktörlerinden birisi. Yayında söyledikleri, bunların farkında olmadığından değil, kendisini ve kulübünü daha güvenli bir alana çekmek istediği içindi elbette.

Yoksa en zengini olduğu memlekette politika malzemesi haline getirilmeyen, politikleştirilmeyen tek bir konu bile........

© Gazete Duvar


Get it on Google Play