“Galatasaray’ın saha içinde en iyi yapabildiği şey nedir?” sorusuna verilebilecek cevap, geçen sezondan bu yana aynı; şiddetli bir karşı pres ve direkt hücum. Buna karşın en çok zorlandığı şeyin ne olduğu da geçen sezondan bu yana aynı; rakip yarı sahaya yerleşerek hücum etmek zorunda olduğu maçlarda derin savunmaları aşmak.

Bu yüzden Süper Lig’deki birçok takım gibi Hatayspor’un da Galatasaray’a karşı yapması gereken belliydi; Galatasaray’ın presine yakalanmamak için geriden oyun kurmayı reddetmek ve üretkenliklerini aşağıya çekmek için Galatasaray’ı derinde sıkı bir şekilde karşılamak. Volkan Demirel dün akşam ikisini de takımına mükemmele yakın bir şekilde uygulatmayı başardı.

Fenerbahçe deplasmanında takımını ilk defa üçlü savunmayla sahaya çıkaran ve sarı-lacivertlileri yine derinde 5-4-1 şeklinde karşılamaya çalışan Demirel’in o denemesi ne kadar kötü bir fikirse, dün akşam Galatasaray’ı 6-3-1 ile derinde karşılamaları o kadar mantıklıydı. Zira Fenerbahçe geriye yaslanan rakiplere karşı çözümleri olan, buna karşın kendilerine karşı önde basıldığında sorun yaşayabilen bir takım. Galatasaray ise tam tersi, kapalı savunmalara karşı üretkenlik sorunu yaşayan, ama alan bulduğunda etkili olabilen bir takım. Başka bir deyişle Hatayspor, Galatasaray’a ligde en ters gelebilecek rakiplerden biriydi. Nitekim öyle oldu.

Elbette Galatasaray’ın kendilerinin karşısına iki Bayern Münih maçının fiziksel ve zihinsel yorgunluğuyla çıkacağını da biliyordu Demirel. Aynı zamanda bunun avantajını da çok iyi kullandı. Okan Buruk’un Münih’teki ilk 11’inden yalnızca iki oyuncuyu değiştirmeyi tercih etmesi de bu anlamda Hatayspor’un işine yaradı.

Bu iki değişiklikten biri sol bek Angelino’nun yerine Kâzımcan Karataş iken, diğeriyse çift pivotta Lucas Torreira’nın ekürisi Kaan Ayhan’ın yerine Sergio Oliveira’ydı. Bilhassa Kaan-Oliveira değişikliği, zaten fiziksel olarak hayli kötü vaziyetteki Galatasaray’ı daha da zorladı. Kaan varken daha fazla öne çıkma fırsatı bulan ve Galatasaray’ın ön alan presini daha da kuvvetlendiren Torreira, yanında Oliveira varken ise mecburen kendi savunma önünü korumaya çalışmak zorunda kaldı.

Ayrıca sarı-kırmızılıların ön dörtlüsü de bu anlamda hayli sorunluydu; haftalardır maçlara iğneyle çıkan Mauro Icardi, fiziksel olarak bir türlü kendini bulamayan Hakim Ziyech, forvet arkasında zaten çok rahat olmayan ve sezon başından bu yana sürekli oynamanın yorgunluğunu yaşayan Kerem Aktürkoğlu ve kapalı savunmalara karşı alan bulmakta zorlanan Wilfried Zaha… Bu dörtlüyle yerleşik hücumda zaten üretkenlik sorunu yaşayan Galatasaray, üstüne topsuz oyunda da etkili bir pres ortaya koyamayınca, Hatayspor’un az paslı ama çok hızlı hücum geçişleri için çok uygun bir ortam doğmuş oldu. Nitekim güney ekibinin iki golü de bu şekilde geldi; ilki orta sahaya kadar çıkmış Galatasaray savunmasının arkasına yollanan bir uzun topla, ikincisi ise Galatasaray’ın hücumda kaptırdığı bir topun ardından üç pasla…

İkinci golün ardından Okan Buruk’un işleri yoluna koymak için bulduğu yöntem ise hem fazlasıyla bilindik hem de bir o kadar çaresizceydi; orta sahayı boşaltıp elindeki tüm forvetleri sahaya sürdü. Bu da Galatasaray’ın ikinci yarının büyük bölümünü umarsızca ceza sahasına top şişirerek geçirmesine neden oldu ve neticesinde Hatayspor üç haftanın ardından net bir galibiyet aldı.

Galatasaray elbette bir yerde kaybedecekti, tıpkı şampiyonluk yarışında erkenden yalnız kaldığı rakibi Fenerbahçe’nin geçen hafta kaybettiği gibi. Ama ligdeki bu ilk mağlubiyetin Şampiyonlar Ligi grubundaki dördüncü maçların sonunda geldiğini düşünürsek, çok iyi dayandıklarını söylemek de mümkün. Hele ki Galatasaray’ın bu sezon neredeyse hiç rotasyon yapmadığını düşünürsek.

Sarı-kırmızılıların ilk bakışta çok geniş bir kadrosu var gibi gözükebilir, ama bu yalnızca kâğıt üzerinde böyle. Sezon başında birbirinden şöhretli ve pahalı 10 yeni oyuncu kadroya katılsa da, 22. resmî maçın sonunda bu transferlerden sadece Davinson Sanchez net bir katkı sunabiliyor. Bütün yük birkaç oyuncunun omzunda. Aynı oyunu aynı oyuncularla aynı seviyede sürekli oynayamazsınız; dün akşam olduğu gibi. Buna rağmen takımın özellikle Şampiyonlar Ligi’nde çok sert maçlar oynadığı da düşünülürse, Galatasaray’ın bu süreci hem Avrupa’da iyi neticeler alarak hem de ligde dün akşama kadar yenilgisiz gelerek geçirmesi, teknik ekip ile takımın fizik kalitesini belli bir seviyede tutmayı başaran birkaç oyuncunun başarısı olarak görülmeli.

Galatasaray yönetimi ise (elbette tüm yönetimler gibi) popülist saiklerle verdikleri kararların kulübe yalnızca para ve zaman kaybettirdiği gerçeğiyle yüzleşmeli. Elbette bu kararların alınmasındaki en büyük nedenlerden biri olan taraftarlar da (yine renk ayırmaksızın) bu yüzleşmeden kendi payına düşeni almalı.

Yaşadıkları deprem felâketinin hemen ardından antrenmanlarını İstanbul’da yapan, iç saha maçlarını da Mersin’de oynamak zorunda kalan Hatayspor ise hayli düşük mâliyetlerle kurduğu genç ve potansiyelli takımıyla, Türkiye’de başka türlü bir takım inşasının mümkün olabileceğini gösteriyor. Bunun için hem kulüp yönetimini hem de başta Volkan Demirel olmak üzere kulübün tüm sportif karar alıcılarını tebrik etmek gerek.

QOSHE - Galatasaray'ın geniş bir kadrosu var; ama yalnızca kâğıt üzerinde - Onur Özgen
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Galatasaray'ın geniş bir kadrosu var; ama yalnızca kâğıt üzerinde

13 4
12.11.2023

“Galatasaray’ın saha içinde en iyi yapabildiği şey nedir?” sorusuna verilebilecek cevap, geçen sezondan bu yana aynı; şiddetli bir karşı pres ve direkt hücum. Buna karşın en çok zorlandığı şeyin ne olduğu da geçen sezondan bu yana aynı; rakip yarı sahaya yerleşerek hücum etmek zorunda olduğu maçlarda derin savunmaları aşmak.

Bu yüzden Süper Lig’deki birçok takım gibi Hatayspor’un da Galatasaray’a karşı yapması gereken belliydi; Galatasaray’ın presine yakalanmamak için geriden oyun kurmayı reddetmek ve üretkenliklerini aşağıya çekmek için Galatasaray’ı derinde sıkı bir şekilde karşılamak. Volkan Demirel dün akşam ikisini de takımına mükemmele yakın bir şekilde uygulatmayı başardı.

Fenerbahçe deplasmanında takımını ilk defa üçlü savunmayla sahaya çıkaran ve sarı-lacivertlileri yine derinde 5-4-1 şeklinde karşılamaya çalışan Demirel’in o denemesi ne kadar kötü bir fikirse, dün akşam Galatasaray’ı 6-3-1 ile derinde karşılamaları o kadar mantıklıydı. Zira Fenerbahçe geriye yaslanan rakiplere karşı çözümleri olan, buna karşın kendilerine karşı önde basıldığında sorun yaşayabilen bir takım. Galatasaray ise tam tersi, kapalı savunmalara karşı üretkenlik sorunu yaşayan, ama alan bulduğunda etkili olabilen bir takım. Başka bir deyişle Hatayspor, Galatasaray’a ligde en ters gelebilecek rakiplerden biriydi. Nitekim öyle oldu.

Elbette Galatasaray’ın kendilerinin karşısına iki Bayern Münih maçının fiziksel ve zihinsel yorgunluğuyla çıkacağını da biliyordu Demirel. Aynı zamanda bunun avantajını da çok iyi kullandı. Okan Buruk’un Münih’teki ilk 11’inden yalnızca iki oyuncuyu değiştirmeyi tercih etmesi de bu anlamda Hatayspor’un işine yaradı.

Bu iki değişiklikten biri sol bek Angelino’nun yerine Kâzımcan........

© Gazete Duvar


Get it on Google Play