Şöyle bir şey var: Türkiye'nin doğusunda olup bitenler, genellikle resmi açıklamaların aktarımıyla, görünmez puntolarla gündemde yer alabiliyor ve kısa sürede unutulup gidiyor.

Mesela kayyımla yönetilen belediyelerde rüşvet, yolsuzluk ve benzeri olaylar sıklıkla gündeme gelir ve aynı hızla unutulup gider.

Kimse bu yüz kızartıcı suçlar, suçlamalarla ilgili derinlemesine düşünmüyor sanki. Kamuya ait malların, arazilerin hükümete yakın vakıflara cömertçe dağıtılması da öyle, neredeyse hiç tartışma konusu bile olmuyor. Bir iki haber yapılır ve unutulup gider. Ama değil mi ki kayyım uygulaması da hakkaniyetle ve hukuk çerçevesinde değerlendirilmedi, o halde kayyımla yönetilen belediyelerde dönen rüşvet ve yolsuzluk çarkı neden tartışılsın?

Peki neden böyle?

Bunun nedenlerinden biri, kayyım uygulamasını haklı bulmak olabilir. Eski İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun büyük bir iştahla nasıl "oh" çektiğini hatırlayın.

Bir diğer neden, bu "oh" nidasından duyulan korkuyla ilgili olabilir. O müthiş irite edici "oh", gücü elinde bulunduran zihniyetin dışavurumuydu, devlet dediğimiz kurumun korkutucu yüzüydü.

En can sıkıcı olanı da Türkiye'nin doğusundaki olayların algılanış, yorumlanış biçimiyle ilgili olanıdır: "Hak ediyorlar."

Halbuki hiçbir şehrin insanı kayyımla yönetilmeyi, hiçbir şehir "Han-ı Yağma" olmayı hak etmiyor. Kim ister belediyeye başkan olarak seçtiği insanın somut hiçbir delil olmadan tutuklanmasını, yıllarca hapiste tutulmasını?

*

İddialar ise yenilir yutulur cinsinden değil.

Bağlar Belediyesinde gerçekleştirilen ve 1 personel ile başkan yardımcısının tutuklanması, belediye başkanına yurt dışı çıkış yasağı konulmasına neden olan rüşvet soruşturması için müfettiş görevlendirildi. Başkana yurt dışına çıkış yasağı getirilmesi ile yardımcısının tutuklanması tam bir skandal olmalıydı. Ama kimsenin kılı kıpırdamadı. AK Parti, Bağlar Belediye Başkanı Hüseyin Beyoğlu'nu Ankara'ya 'ifadeye' çağırdı. Bu iddianın medyada yayınlandığı günün ertesinde Beyoğlu, Bağlar'da esnaf ziyaretinde görüntülendi. Bu kadar rahattı başkan çünkü rüşvet olayıyla bir ilgisi asla ve kata yoktu ne de olsa! 1 milyon rüşvet parasıyla suçüstü yakalanan ve tutuklanan F.K. de, ifadesinde çantada ceviz ve pestil olduğunu söylemişti.

Bu arada ne vakit Bağlar Belediyesi denilse aklıma gelen şu oluyor: HDP'li aday Zeyyat Ceylan yüzde 70,34 oyla birinci seçilmişti. Ancak KHK'li olduğu için mazbata yüzde 25,46 oy alan Hüseyin Beyoğlu'na verilmişti. Bu sonuca ve bu haksız, antidemokratik uygulamaya rağmen o koltukta gönül rahatlığıyla oturmanın nasıl bir şey olduğunu hakikaten çözebilmiş değilim. Dilimin ucuna gelenler ise başımı ağrıtabilir.

Benzer bir hak gaspının Van'ın Tuşba ilçesinde de yaşandığını hatırlatmak isterim. HDP'li aday yüzde 52,93 oy oranıyla birinci seçildi. Ancak KHK'li olduğu için mazbata, yüzde 39,37 oy alabilen AK Partili Salih Akman'a verildi.

Akman'ın Tuşba'ya katkıları hakkında bir bilgiye sahip değiliz. Ancak bütün sülalesine kıyak yaptığı medyaya yansıdı. Kardeşini, yeğenlerini, kuzenlerini, baldızını, damadını işe almış. "Ne var bunda?" denilebilir. Doğrudur, Akman'ın kendisine bu konuda yöneltilen sorulara, "Biyolojik bağımız olabilir ama akraba değiliz" cevabının yanında, bu kıyak uygulama hiçbir şeydir.

"Bunlar aklımızla dalga mı geçiyor?" dediğinizi duyar gibiyim. Bence dalga geçmiyorlar. Bu fütursuzluğun, pişkinliğin, hayasızlığın müsebbibi, kayyım atarken "oh" çeken şahsın verdiği cesarettir. Cezasızlık politikasıdır.

*

Peki mesela Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi ve merkez ilçelerine iddialar üzerine müfettişlerin görevlendirilmesiyle ilgi Diyarbakırlılar ne düşünüyor? Hemen söyleyeyim: Diyarbakırlılar incelemelerin hakkaniyetle ve bir an önce tamamlanmasını ve haklı bir "oxweş" (oh, canıma değsin) demeyi bekliyor. Büyük heyecanla beklemiyorlar tahmin edilebileceği gibi. Çünkü akıllarının bir kenarında hükümetin, itibarını korumak için kayyım olarak atadığı şahısları kollayacağı şüphesi mevcut. Çünkü önceki kayyımların kadayıfa ne kadar para harcadığına ve hiçbir şey olmamış gibi, büyük pir pişkinlikle Büyükşehir Belediyesi'ne aday gösterildiğine tanık oldular. Yolsuzluk iddiaları ile ilgili kayda değer bir inceleme, soruşturma yapılmadığını gördüler. Şimdiki kayyım yönetimi de cezasızlık politikasının farkında ki yönettikleri belediyelerin bir Han-ı Yağma olmasında bir beis görmüyorlar.

Diyarbakırlılar şu ihtimali de göz ardı etmiyorlar elbette: Hükümet, kendisini temize çıkarmak için, seçim öncesi kayyımlara yönelik bir operasyon gerçekleştirebilir.

Ama böyle bir operasyon için öncelikle hükümetin seçimi kazanabilme ihtimalinin güçlü olması gerekiyor. Hükümetin Diyarbakır'ın merkez ilçelerinde seçim kazanabilme ihtimali yüzde sıfıra yakın görünüyor. Bir iki küçük ilçede belki... O halde kayyımlara yönelik bir operasyona neden ihtiyaç duysun? Belediyelerdeki usulsüzlükler faş olursa prestij kaybına uğraması kuvvetle muhtemelken, hükümet bu yolu tercih etmez gibi görünüyor. "Bütün propaganda araçları elinin altındayken neden çekinsin?" denilebilir. Bu soruda da haklılık payı var elbette. En tepedekiler haklarındaki iddiaları bir şekilde bloke etmeyi başardılar. Şu meşhur, "Çalıyorlar ama çalışıyorlar" deyimini dilimize yerleştirerek ve bu deyimin katkısıyla iktidar koltuğunu parsellemek becerisine 20 yıldır tanıklık ediyoruz ne de olsa.

*

Kayyımlar sessiz sedasız değiştiriliyor. Bu duruma "Bir kayyım neden değiştirilir?" başlıklı bir yazıda değinmiştim. Bir okur, şöyle yazmıştı bana: "Vecdi efendi kayumlar görevden alınınca devlet sanamı danışacaktı?" (İmla okura ait.) Devletin, mesela kayyım atarken, bana da seçmene de danışmadığını biliyoruz. Danışmasın da zaten, sadece demokratik teamüllere uygun icraatlar yapsın kafidir. Kimse haddini aşarak ve seçmenin aklını alaya alarak, "Biyolojik bağımız olabilir ama akraba değiliz" cüretinde bulunmasın.

Yukarıda, "Türkiye'nin doğusunda olup bitenler, genellikle resmi açıklamaların aktarımıyla, görünmez puntolarla gündemde yer alabiliyor ve kısa sürede unutulup gidiyor" diye yazdım. İyi ki Türkiye'nin doğusunda yaşayanlar hiçbir şeyi unutmuyorlar. Unutmadıklarını son seçimlerde gösterdiler. Önümüzdeki yerel seçimlerde de tutumlarında bir değişiklik olmayacaktır. Mesela Diyarbakır, kayyımları gönderip "oxweş" demeyi sabırsızlıkla bekliyor.

QOSHE - Diyarbakır 'oxweş' diyeceği günü bekliyor - Vecdi Erbay
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Diyarbakır 'oxweş' diyeceği günü bekliyor

35 4
18.11.2023

Şöyle bir şey var: Türkiye'nin doğusunda olup bitenler, genellikle resmi açıklamaların aktarımıyla, görünmez puntolarla gündemde yer alabiliyor ve kısa sürede unutulup gidiyor.

Mesela kayyımla yönetilen belediyelerde rüşvet, yolsuzluk ve benzeri olaylar sıklıkla gündeme gelir ve aynı hızla unutulup gider.

Kimse bu yüz kızartıcı suçlar, suçlamalarla ilgili derinlemesine düşünmüyor sanki. Kamuya ait malların, arazilerin hükümete yakın vakıflara cömertçe dağıtılması da öyle, neredeyse hiç tartışma konusu bile olmuyor. Bir iki haber yapılır ve unutulup gider. Ama değil mi ki kayyım uygulaması da hakkaniyetle ve hukuk çerçevesinde değerlendirilmedi, o halde kayyımla yönetilen belediyelerde dönen rüşvet ve yolsuzluk çarkı neden tartışılsın?

Peki neden böyle?

Bunun nedenlerinden biri, kayyım uygulamasını haklı bulmak olabilir. Eski İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun büyük bir iştahla nasıl "oh" çektiğini hatırlayın.

Bir diğer neden, bu "oh" nidasından duyulan korkuyla ilgili olabilir. O müthiş irite edici "oh", gücü elinde bulunduran zihniyetin dışavurumuydu, devlet dediğimiz kurumun korkutucu yüzüydü.

En can sıkıcı olanı da Türkiye'nin doğusundaki olayların algılanış, yorumlanış biçimiyle ilgili olanıdır: "Hak ediyorlar."

Halbuki hiçbir şehrin insanı kayyımla yönetilmeyi, hiçbir şehir "Han-ı Yağma" olmayı hak etmiyor. Kim ister belediyeye başkan olarak seçtiği insanın somut hiçbir delil olmadan tutuklanmasını, yıllarca hapiste tutulmasını?

İddialar ise yenilir yutulur cinsinden değil.

Bağlar Belediyesinde gerçekleştirilen ve 1 personel ile başkan yardımcısının tutuklanması, belediye başkanına yurt dışı çıkış yasağı konulmasına neden olan rüşvet soruşturması için müfettiş görevlendirildi. Başkana yurt dışına çıkış yasağı getirilmesi ile yardımcısının tutuklanması tam bir skandal olmalıydı. Ama kimsenin kılı kıpırdamadı. AK Parti, Bağlar Belediye Başkanı Hüseyin Beyoğlu'nu Ankara'ya 'ifadeye' çağırdı. Bu iddianın medyada yayınlandığı günün ertesinde Beyoğlu, Bağlar'da esnaf ziyaretinde görüntülendi. Bu kadar rahattı başkan çünkü rüşvet........

© Gazete Duvar


Get it on Google Play