Diyarbakır'ın Sur ilçesindeki mütevazı düğün salonu, alışık olmadığı bir kalabalığı ağırlıyordu. Çoğunluğu erkeklerden oluşan kalabalık salonun dışına taşmıştı. Salon, hem içeride hem de dışarıya taşmış kalabalığın konuştuklarına da alışık değildi muhtemelen. Çünkü dünya evine girecek iki insanın mutluluğu konuşulup tartışılmıyordu. İlçenin hatta Diyarbakır'ın geleceği üzerine kafa yoruluyordu.
Evet, DEM Parti'nin Diyarbakır'da gerçekleştirdiği ön seçimden söz ediyorum. Düğün salonunun dışına taşan kalabalık, ilçenin ve şehrin kaderinde rol alacak oylarını kullanmak için bir araya gelmişti. Erkenden salona gelip oylarını kullananlar, sayımın başlayacağı saati beklediği için salondan ayrılmamışlardı. Oy kullanma sırasındaki yoğunluk azalsın, oyumu öyle kullanayım diyenler de vardı. Bir görevli ise oy kullanma işleminin saat kaçta biteceğini anons ederek uyarıda bulunuyordu.
Salonda ve salonunun dışına taşan kalabalığın yaş ortalaması 40 civarındaydı. Birçoğu 1990'lı yıllarda eziyet çekmiş, köyü yakılmış, yakınlarını kaybetmiş insanlardı. Yıllardır her türlü baskıya maruz kalmış insanlar, demokrasi için mücadele ediyordu ve bu, çok kıymetliydi.
Delegelerin oy kullanması için salonda 5 sandık vardı ancak yine de bir kakafoni gözlemleniyordu. İtişip kakışma yoktu elbette ama alışılmadık bir durumu kavrama çabasına teknik aksaklıklar da eklenince, hafif tertip bir şaşkınlık hali mevcuttu.
*
Alışılmadık durum şuydu: DEM Parti, 2023 milletvekili ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerindeki eleştirileri dikkate almış ve seçmenine, "Buyurun, şehri yönetecek belediye başkanlarını siz seçin" demişti.
Halbuki böyle demokratik tahayyüller genellikle bir söylem olarak kalır. Bu sefer öyle olmadı, sandıklar kuruldu, oylar kullanıldı, adaylar belirlenme aşamasına geldi.
Bu alışılmadık durum, hakikaten örnek alınması gereken bir demokrasi hamlesi. Bugüne kadar belediye başkan adayları da milletvekili adayları da en tepede, partinin merkezinde belirlendi. Türkiye'nin alışık olduğu ve sürdürdüğü bir pratik bu. Mesela AK Parti'nin adaylarını tek kişi belirliyor ve hiçbir partili buna yüksek sesle itiraz etmeyi aklının ucundan bile geçiremiyor.
DEM Parti'nin demokrasi hamlesine dönecek olursak...
Öncelikle bu hamlenin gerçekleştiği koşullara bakmak gerekiyor galiba. DEM Partili belediye başkanları ve milletvekillerinin bir kısmı hapiste ya da sürgünde. Diğerleri yargı kıskacında, haklarında açılmış onlarca davaya enerji harcamak zorunda bırakılmış. Şöyle düşünün: Partinin Diyarbakır il binası yıllardır işgal altında ve parti Meclis'te, medyada, sokakta her gün lince maruz kalıyor. Bunun yanı sıra gelenekselleşmiş kalıplar var ve bu kalıpları kırmak her zaman kolay olmuyor.
DEM Parti, son seçimlerden sonra seçmeninden gelen eleştirileri dikkate alarak bu demokrasi hamlesini gerçekleştirirken seçmenine de sorumluluk yüklemiş oluyor. Yanı sıra ağır baskıyı ve saldırıları göğüslemeye hazır olduğunu da göstermiş oluyor.
Teoride mükemmel hamlenin pratikte tökezlemeden ilerlemesi mümkün değil. Ancak Kürt hareketi tarihi boyunca alışıldık olmayanı, denenmemiş olanı gündemine aldı ve tökezlese de büyüyerek ilerledi. Hatırlanacaktır, eşbaşkanlıkla ilgili acayip espriler üretilmişti. Şimdi bu kurumsal yapı önemli oranda benimsendi.
Aksaklıklar, tökezlemeler, yalpalamalar olacaktır elbette ancak son iç demokrasi hamlesine sahip çıkılırsa Türkiye'nin diğer partilerine de örnek olacak nitelikte. Dudak bükmelere aldırmadan yol alınırsa, önümüzdeki seçimler öncesi yapılacak ön seçimlerin daha nitelikli olacağını söylemek için kahin olmaya gerek yok.
Teknik aksaklıklar giderilir. Aday adayları arasındaki rekabet gayet normal. Arada gerilimlerin olması işin doğasında var. Bütün bunlar en demokratik ülkelerde de yaşanıyor. Meselenin güzel tarafı da, demokrasinin ağır darbeler aldığı ülke koşullarında demokrasiyi yeniden tahkim etmekte zaten.
Bu konuda iyimserim, evet. Ama bu iyimserliğim Kürtlerin canı pahasına yapıp ettiklerinin öğrettikleriyle ilgili. Şunu da biliyorum, Türkiye'de yaşıyorsak her güzel cümleyi "ama" ile başlayan ve olası bir olumsuzluğu işaret eden bir ek cümle ile bitirmek durumunda kalıyoruz maalesef. "Her şey güzel ama burası Türkiye" gibi. İyimserlik, bu bilgiyle kendisini muhafaza edip mücadele ederse, Kürtler ve bütün demokrasi güçleri için her şey neden güzel olmasın?

QOSHE - Kürtlerin demokrasi hamlesi - Vecdi Erbay
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Kürtlerin demokrasi hamlesi

57 9
16.01.2024

Diyarbakır'ın Sur ilçesindeki mütevazı düğün salonu, alışık olmadığı bir kalabalığı ağırlıyordu. Çoğunluğu erkeklerden oluşan kalabalık salonun dışına taşmıştı. Salon, hem içeride hem de dışarıya taşmış kalabalığın konuştuklarına da alışık değildi muhtemelen. Çünkü dünya evine girecek iki insanın mutluluğu konuşulup tartışılmıyordu. İlçenin hatta Diyarbakır'ın geleceği üzerine kafa yoruluyordu.
Evet, DEM Parti'nin Diyarbakır'da gerçekleştirdiği ön seçimden söz ediyorum. Düğün salonunun dışına taşan kalabalık, ilçenin ve şehrin kaderinde rol alacak oylarını kullanmak için bir araya gelmişti. Erkenden salona gelip oylarını kullananlar, sayımın başlayacağı saati beklediği için salondan ayrılmamışlardı. Oy kullanma sırasındaki yoğunluk azalsın, oyumu öyle kullanayım diyenler de vardı. Bir görevli ise oy kullanma işleminin saat kaçta biteceğini anons ederek uyarıda bulunuyordu.
Salonda ve salonunun dışına taşan kalabalığın yaş ortalaması 40 civarındaydı. Birçoğu 1990'lı yıllarda eziyet çekmiş, köyü yakılmış, yakınlarını kaybetmiş insanlardı. Yıllardır her türlü baskıya maruz kalmış insanlar, demokrasi için mücadele ediyordu ve bu, çok kıymetliydi.
Delegelerin oy kullanması için salonda 5 sandık vardı ancak yine de bir kakafoni gözlemleniyordu. İtişip kakışma yoktu elbette ama alışılmadık bir durumu kavrama çabasına teknik aksaklıklar da eklenince, hafif tertip bir şaşkınlık hali........

© Gazete Duvar


Get it on Google Play